Cumartesi 08.12.2012

Yeni köşe takımı

Ajda Pekkan'ın bu yeni 'fobi'sini icra ederken biraz daha 'egzajere' etmesini bekliyoruz... Pelin Batu'yla Ahmet Mümtaz Taylan'ın kurduğu rakı sahnelerine tereddütle yaklaşıyoruz... Tuba Ünsal'ın maceralarını türlü mecradan takip ediyor, Ercan Kesal'ın istiflediği hikayelere de üslubuna da şapka çıkarıyoruz...

AJDA PEKKAN: AMA LENGÜİSTİK AÇIDAN NİYE HİÇ EGZAJERE ETMİYOR?
Yeni köşesinin adı da olan Yaz Yaz Yaz, "Neden senle hiç durmadan tartışıp duruyoruz ki biz," diye başlar. "Bile bile üstüme gelmene ne gerek var / Neden dostça ve insanca ayrılamıyoruz ki biz / Ve bunca yaşanmış yılların da hatırı var..." Sahiden de bunca yılın hatırı var; pazar yazılarıyla bir İhsan Oktay Anar olamadı diye Ajda Pekkan'ı silecek değiliz. Ama biraz daha karmaşa beklemek hakkımız diye düşünüyorum, boşuna mı geçti bunca zaman? Zira yıllar içinde 'egzajere', 'frustrasyon', 'ütopik' hattında 'performe' ettiği deneysel dil oyunlarının hiçbiri teker teker silinemezler aklımızdan! Konuya yabancı okuru dışlamayalım: Ajda Pekkan, geçtiğimiz pazar günü, Hürriyet'in Kelebek ekinde yazmaya başladı: Life style/ yaşam tarzı da denen bir parçalı gündelik hayat köşesi. İlk parçası, markalara dünya para vermenin saçma olduğunu söylüyordu. Sonra JLo ile Madonna'nın konser halleri kıyaslanıyordu. Üçüncü başlık 'Aşk insanı sapıttırır'dı; 'seks tembeli' olmamamız tavsiye ediliyordu. Son bölümdeyse dizilerdeki terliklerin zevksizliğinden dem vuruluyordu.
HARCIALEM İMAJDAN BETERİ: KOLAY ANLAŞILIR TÜRKÇE!
Yazılar, eklerde alıştığımız ortalama sade suya tiritlerden çok daha kötü değildi aslında. Pek bir tat bırakmamakla beraber, kolay okunuyordu. Fakat galiba Ajda'dan beklendiği üzere 'life style'a yakın duracağına 'gündelik hayat'ın ortasına düştüğü için... Bir sürü eleştiri aldı: Bunca imaj inşasından sonra şimdi 'mahallenin Ajda ablası' olmaya kalkmak da neyin nesiydi? Bu harcıalem haller o cool kadın imajına hiç yakışıyor muydu? Seçe seçe bu konuları mı bulmuştu? Evet, terlikten, pazardan, his olarak Ajda Pekkan'dan ziyade Seda Sayan geçiyor insana. Ama sorun sırf konu değil. Bence esas hayal kırıklığı; dil, kelime, daha onun anlayacağı lisanda söylersek, lengüistik, 'diyalekt' filan seçimi! Şöyle diyelim: Nasıl bir diğer Kelebek yazarı Nil Karaibrahimgil'den, Türkçe popun en başka, en zeki, en tatlı şarkı sözlerinden bazılarını yazan fevkalade yaratıcı bir metin yazarından o çapta yazılar bekliyor ve bir değil, beş değil, 10 değil, yıllar içinde yazdığı yüzlerce köşede, o şarkı sözlerinin yakınına düşen tek kıvılcımla karşılaşamayıp pes ediyorsak... Ajda Pekkan'ın da onu o yapan hasletlerini; ifadeyle, sözcüklerle kurduğu ilişkiyi görmek isteriz değil mi, o yazılarda? Kolay okunacağına, aralara birkaç absürt kelam serpiştirilsin de neşemizi bulalım, öyle değil mi? Yazılar bu haliyle, kuş tüyü kirpikleri yolunmuş Bülent Ersoy gibi!
İDOLİZE EDİLMİŞ SANATÇI, UNISEX DÜŞÜNEN BİR GEYŞADIR
Taa 10 (belki küsür) yıl önce, Gazete Pazar zamanında çıkan bir yazı vardır, 'Ajda Pekgaf' olarak eski söyleşilerindeki incilerini derleyen. Tarih, 'fobiler'le başlar (1976): "Fobileriniz var mı?" diye sorar muhabir. "Boş zamanlarımda kendimi ayarlayacak fobilerim vardır," der Ajda Pekkan. "Müzik fobim olmazsa yapamam. Giyim de benim fobimdi mesela. Spor yapmak da fobilerim arasında." Frustrasyonun mazohizme varması şıktır: "Bu yılların getirdiği yorgunlukların, birikintilerin, birikimlerin, insanın kendine olan frustrasyonunu dışarıya vurmaması için, o frustrasyon demek ki zaman içinde mazohizm haline geliyor." (1992) 'İdolize edilmiş' bir sanatçı olduğunu, Claudia Schiffer'ın kendisine benzetilmesi gerektiğine dair 'ütopik' laflar duyduğunu, yemekleri 'emprovize' yaptığını anlattığı söyleşide yabancı kelimelerle dansını görürüz. (1996) "Ben 2000'li yılların geyşasıyım. Yani unisex düşünen bir geyşayım," cümlesi herhalde yeteri kadar açıklayıcıdır. 'Yani' diyerek izah etmiş çünkü. (1998)
GDO'DAN SONRA GDBM: GENETİĞİ DEĞİŞTİRİLMİŞ BABA MESLEĞİ
Aynı yıl, Türkiye'nin güneydoğusunu ilk defa gördüğünde "Kendimi kültüre edemedim," der. "Buradaki insanları hep merak ederdim. O diyalekte, İstanbul'da oturduğum halde çok yakın oldum. Buraların daha karizmatik olması için ne yapılacaksa ben hazırım." Bereketli bir mülakat: "Soyut kavram Ajda Pekkan'ı daha somut kavrama, öne çıkarmak istediğini," de burada söyler, "Allah beni elçi olarak gönderdi. Böyle biraz ütopik laflar edeceğim ama böyle elçilik yapmak zorundayım," da der. (1998) 'Genetik' yeniden tanımlanır sonra: "Evet, belki genetik olarak bir şey var. Babamın asker olması buna sebep oldu." (1999) Yıllar hep böyle geçer. En son geçen yaz, Star Akademi adındaki yarışmanın jüri üyesi olarak, 'etnik' manasında 'etik' demiş, bazı cümlelerine iki-üç 'performe etme' sığdırmıştı. Yerli yersiz kullandığı yabancı/uyarlama/ yanlış kelimeler, şarkıları kadar, endamı kadar, estetik operasyonları kadar değişmez parçası onun. Alametifarikası. Şimdi eksik bir Ajda veriyorlar bize, kabul etmeyiz! Alelade vatandaş değil kendi evrensel kelimelerini kullanan Ajda yazıları isteriz! Edit edilmemiş Ajda yazıları isteriz! Çok mu ütopik laflar ediyorum?
PELİN BATU & AHMET MÜMTAZ TAYLAN: İLK YAZIDA RAKI KARDEŞLİĞİ
Pelin Batu'yla Ahmet Mümtaz Taylan arasındaki benzerlikler hızla artmakta! İkisi de oyuncu, ikisi de köşe yazarı, ikisi de siftahı rakıyla yaptı! Pelin Batu, Milliyet'te Revnak adlı köşesine başladığı gün, bu kelimenin "Halk arasında 'Atatürk rakısı' olarak bilinen, üstte kalan buz gibi opalin kısmını içme üslubu," da olduğunu söyledi. Allah Allah, neresi ki, nereden ki derken bulduk, Ekşi Sözlük'ten kopyalayıp yapıştırmış! Uzun versiyon daha da vahimdi; o öyle değil böyleydi, öbürü böyle değil şöyleydi, 'yayla dumanı' bile yanlış anlatılıyordu. Oyuncu Ahmet Mümtaz Taylan'ın Hürriyet'in hafta sonu ekindeki ilk yazı başlığı da İlk Yudum'du. Valide hanım, peder beyin rakısını verirken, ilk yudumu daima kendi alırmış. Babaları bir gün şöyle anlatmış: "Şefkat yudumu... Rakının ilk yudumu acı olur, ikinciden itibaren keyif verir. Anneniz sağ olsun; rakının acısını almadan önüme koymaz. Rakı sulu da içilir susuz da, ama şefkatsiz içilirse bir halta benzemez." Ne tatlı hikayeler bunlar... Ne afili efsaneler... Taylan demli demli pek güzel anlatıyor. Ama işte Revnak'tan ağzı yanan, İlk Yudum'u üfleyerek içiyor!
TUBA ÜNSAL: 'IT GIRL'ÜMÜZÜN TATLI MACERALARI TÜM MECRALARDA
30'u geçse de çıtır bir Barbie bebek. İç açan duru bir güzellik. Şirinlik muskası. Naif, iyi kalpli, şefkatli bir melek... Bazılarına göre melek yüzlü şeytan. Çok akıllı, pek numaracı, bıcır bıcır tavlamacı... Çağdaş sanattan da anlıyor, dünya sorunlarına da duyarlı. Aynı zamanda bir sosyal kelebek... Fotomodelin dibi, oyunculuk da yapıyor, şarkı da söylüyor özel davetlerde. Vintage kombin ordinaryüsü, styling piri, koleksiyon da hazırlıyor. Hem de anne; onu da çıkardı aradan ve elbette ki bir kitap da çıkardı beraberinde. Ama bir yandan da Mirgün Cabas'la gündüz Bebek yürüyüşlerinde liseli sevgili; gece davetlerinde Kate Moss'u, Blake Lively'yi aratmaz. Bir tane 'It girl'ümüz varsa, o şu an. Twitter'da 140 karaktere sığmasını bekleyemezdik. Vatan'ın pazar ekinde yazıyor. En parlak çağını yaşıyor.
ERCAN KESAL: BİNBİR HİKAYELİ OYUNCU DOKTOR
Bu kadar zengin hayat hikayesi az insana nasip olur: Siyasal Bilgiler ve Diş Hekimliği'nden sonra Tıp Fakültesi'nden mezun oldu, Anadolu'da doktorluk yaparken sonsuz anekdot biriktirdi, İstanbul'da poliklinik ve sağlık merkezleri kurdu, Paris'e gidip Sorbonne'da okudu, dönüp yayınevi açtı, sonra özel hastane kurdu, sayısız derneğin kurucu ve üyesi oldu, radyo programları yaptı, Nuri Bilge Ceylan'ın Uzak filminde oynadı, Üç Maymun ile Bir Zamanlar Anadolu'da'da senaristlik ve oyunculuk yaptı... Birkaç hafta önce Kayıp Şehir'de gerçekte de eşi olan Nazan Kesal'ın (Meryem) ölmüş olan kocasını canlandırdı. Ve az, ufak, tasarruflu oynamanın erdemini gösterdi doğrusu. Mükemmeldi. Radikal'de yazıyor. Derinlikli, üsluplu, pek lezzetli akıyor.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.