Ferrari hayaliyle yarışan doktor

Hep kazananlar mı konuşulacak, bu kez de kaybeden kendinden söz ettirdi. Ekranda göründüğü andan itibaren, Güven Bana adlı yarışma programı boyunca "Gerçekten doktor mu, yoksa oyuncu mu?" "Ayaklı kütüphane mübarek, bilmediği soru yok," "Soruları o yanıtladı, ama parayı kız aldı," şeklinde sosyal medyada sürekli hakkında yorumlar yapıldı. Biz de bu bilgi küpü doktoru merak ettik ve yakından tanımak istedik. Kimdi doktor Kadir Tolga Gök? Neden onu sık sık yarışma programlarında görüyorduk? Ekranda rol mü yapıyordu, yoksa mimikleri, yorumları doğal mıydı? 40 yaşındaki doktor ve medikal direktör Gök ile Ihlamur Kasrı'nda buluştuk ve sohbet boyunca hem mesleğine hem de sinemaya olan tutkusuna tanık olduk.
- Daha önce de birçok yarışmaya katılmışsınız. Bir doktor neden bu kadar çok yarışma meraklısı olur? Paraya mı ihtiyacınız var, yoksa şöhret mi aradığınız?
- Büyük parayı alma hayalim var. Kimsenin yapamadığı, zirveye ulaşma hayali... Zirveye ulaşırken de bilgimi kullanmak istiyorum. Asıl hedef başarabilmek. Çünkü gerçek güç ve zenginlik bilgidir. Yarışma programlarına katılmaya daha 17 yaşındayken Engin Cezzar'ın sunduğu Turnuva ile başladım. İkinci olmuş, 1 milyon lira almıştım. Bu rakam, o tarihte birkaç memur maaşıydı.
- Güven mi, para mı daha önemli?
- Güven. Para her şekilde kazanılır. Ama güveni kaybettiğiniz zaman, hiçbir zaman o güveni test edemezsiniz.
- Bilgi mi, para mı?
- Bilgi. Bilgi, para kazandırır. Ama para bir gün biterse, bilgi olmazsa ortada kalırsınız.
12 YILDIR ACİLDE ÇALIŞIYORUM
- Bilginin değer görüp, para kazandırdığı çağda mı yaşıyoruz gerçekten?
- Kazandırır. Sadece kendiniz kazanmazsınız, başkalarına da kazandırırsınız. Yarıştığınız programı meşhur edersiniz. Kazan, kazandır prensibi...
- Her yaptığınıza böyle 'Kazan, kazandır,' prensibiyle mi yaklaşırsınız?
- Çalıştığım her kuruma çok büyük paralar kazandırdım. Ben aynı zamanda Sağlık Bakanlığı'nın atadığı, ilaçların beklenmeyen ve istenmeyen etkilerinin raporlayıp, bunların analizini yapıp, bakanlığa ve Türk tıp camiasına, ilaç şirketlerine bildirmekten sorumlu doktorlardan biriyim. Hastanede acil servis doktorluğumun yanı sıra bir şirkette de bu görevi yürütüyorum. İlaçları ve yan etkilerini çok iyi biliyorum. Bu da gelen vakaların, rahatsızlığının hastalıktan dolayı mı, yoksa mevcut kullandığı ilaçlardan mı olduğunu ayırt etmemi sağlıyor.
- Acil serviste çalışmayı siz mi tercih ettiniz?
- Marmara Tıp Fakültesi İngilizce mezunuyum. Uzmanlık yapmadığım için pratisyen hekim olarak hep acilde görev yaptım. Acilde herhalde iyiyim ki insanlar beni hep acil uzmanı olarak tanıdı.
- Nedir acil sevristeki başarınızın sırrı?
- Hızlı hareket ederim. Vakaların dramatikliği ya da zorluğu karşısında soğukkanlılığımı bozmam. Mantıklı ve cesur kararlar veririm. Allah'ın yardımı ve benim kararlarımla hastalarıma şifa vermeye çalışırım. Bir diğer özelliğim de arest diye tabir ettiğimiz, kalp ya da solunum durma vakalarında başarılıyım, döndürürüm vakaları. Temmuz ayında hastanemin bölgesinde dört areste vakası var, dördü de benim ve ekip arkadaşlarımın müdahalesi. Biri 26 aylık bir kız çocuğuydu. Birçok meslektaşım müdahaleyi 20-25 dakikada bırakır, ben 40-45 dakikaya kadar giderim. Şifa Allah tarafından dağıtılır, doktorlar sadece aracıdır.
- Güven Bana'da diğer yarışmacı, yarışmanın tam da ortasında 'Tamam,' diyerek 35 bin lirayı alınca soğukkanlılığınızın sırrı acil servis tecrübesi mi?
- Böyle davranacağını bekliyordum. İnsanoğlundan her şey beklenir. İnsan insanın kurdudur. Devam etmesini beklerdim. Sonuna kadar gidebilirsek daha iyi para alabilirdik. Para herkese, ihtiyacı kadar lazım. Ama ben para için çizgimi bozmam. Bozduğum zaman gelecekte kazanacağım parayı kazanamam. Eskiden bu kadar soğukkanlı değildim, ama son 10 yılda duygularımı, düşüncelerimin dışarıya yansımasına ve bunların ışığında hareket edebilme yetilerimi kontrol edebilmeyi öğrendim. Acil serviste soğukkanlılığı kaybederseniz, kontrolü kaybedersiniz. Kontrolü kaybetmeniz de hastayı kaybetmeniz anlamına gelir. Hayatta hiçbir şey ölümden daha ciddi olamaz.
- Sizin bir de gece nöbetleriniz var...
- Ben hep gece çalıştım ve çok seviyorum. Saat 18.00'den sabaha kadar çalışırım. Çünkü gündüz çok doktor bulursunuz, ama gece iyi doktor bulmak kolay değil. Acz içindeki hasta acil bir tıbbi problemle karşılaştığında, ciddi bir yardım eli arar. Ne kadar zengin, ne kadar güçlü olursa olsun. Çünkü her insanın yardımına koşulamayacak, sıkıntıya düşeceği bir an vardır. O anda uzanacak bir yardım eli olmalı. Yılbaşı gecesi de nöbetteyim, her 31 Aralık'ta çalışırım. Bu yeni yılın bereketli, sağlıklı ve aksiyon dolu olmasını sağlıyor.
- Gece hastanede, gündüz şirkette çalışırken, ne zaman dinleniyorsunuz?
- Hastanede vaka gelmediği zaman odama çıkıp dinlenme şansım var. Haftada iki gün izin yapıyorum. Çalışmaktan insan hasta olmaz. Yatmaktan, tembellikten ve babamın tabiriyle insanın başına ne gelirse, avarelikten gelir.
- Evli misiniz? Çocuklarınız var mı?
- Hayır, annem, kardeşim ve köpeğimle beraber yaşıyoruz.