Cumartesi 29.12.2012
Son Güncelleme: Cuma 28.12.2012

'Halden anlayan' kahraman

Yıllarca, Muş Ziyaret mezrasında yaşayan çocukları kar kış demeden traktörle okula taşıyan Şamil Şener, sonunda 22 büyükbaş hayvanını satarak mezraya kendi elleriyle bir okul yaptı. Bu çaba karşılıksız kalmadı ve birçok eksiği olan okula VakıfBank, Halden Anlayanlar projesi kapsamında destek vermeye başladı

6 yaşındaki Zorbek "En çok resim yapmayı seviyorum," diyor. Bunu söylerken yılın yedi ayı yağan karın beyaza boyadığı dünyasına giren renklerin coşkusu yüzünden okunuyor. Çok insanın atkılara, şapkalara sığındığı soğukta, o masmavi, tertemiz önlüğüyle karın üstünde oyun oynuyor. Oyun dediğimiz, kardan yaptıkları bir futbol topuna parçalanana kadar bir-iki tane vurmaktan başka bir şey değil. Metrelerce kalın karın örttüğü renkleri önündeki pastel boya kutusundan tek tek seçip özenle resim defterini boyuyor. Yeşil başka yeşil onun için, mavi başka bir mavi ve kırmızı hiç sönmeyen sobalarındaki kor bir göz gibi. Okulların tam karışısında küçük ama gerçekten küçücük ağaçlığa inat, Zorbek'in çizdiği kahverengi gövdeli, nefti yeşil yapraklı ağaçları resim defterine zor sığıyor. Babası Şamil Şener onun ismini de tam da bu nedenle Zorbek koyduğunu anlatıyor: "Zordur burada hayat. Önce dirensin istedim, sonra da bu zorluğun üstesinden gelsin diye, Zorbek koyduk adını." Bunları konuştuğumuz Buzlugöze Köyü Ziyaret Mezrası İlköğretim Okulu'na varana kadar geçtiğimiz yollar, yıllar gibi geliyor insana. Önce Muş. Muş'tan Varto'ya bir yolculuk ama ne yolculuk, sağımıza aldığımız Murat suyu kış grisi gökyüzüne inat kendi mavisini koruyup yol gösteriyor. Sabahın erken saatinde koyun, keçi sürüleri yolumuzu kesiyor. Bizim yolumuz Ziyaret mezrasına. Buzlugöze'ye geldiğimizde gördüğümüz okul aslında bizim öykümüzün başladığı yer. Biraz sonra bizi karşılayacak olacak Ziyaret mezrasının çocukları da aslında bu okulun öğrencisiydi iki yıl öncesine kadar.
KIZIMIN GÖZYAŞLARI AĞIR GELDİ
10-12 çocuk her sabah ayaza kesmiş, karla örülmüş 4 kilometrelik yollardan geçip geliyordu bu okula. Derece eksi 40'ı gösterene kadar yürümek onlar için sorun olmuyordu ama o yaman soğuklarda iş traktöre kalıyordu. Bir de o traktörü kullanan baba Şamil Şener'e. İki yıl öncesinin o zorlu yolculuklarını gözleri dolu anlatıyor Şamil Şener: "Benim sekiz çocuğum var. O zaman dördü öğrenciydi, şimdi beş oldular, Zorbek de artık okul çağında. Benimkilerle birlikte mezranın çocukları da okula gitsin diye kar kıyamet onları taşıyordum Buzlugöze'ye. Bir traktörün tepesini ne kadar kapatabilirsek, o kadar koruyorduk çocukları. Kar, tipi vurduğunda yolu ağır ağır geçmek gerekiyor. Çocuklar da sağımda solumda üşüyor, donuyor. O zamanlarda dururduk biraz. Çocuklar traktörün büyük arka tekerleği var ya, onun açtığı izde geriye doğru koştura koştura gider gelir, ısınırlardı. Yola ondan sonra devam ederdik. Bizim molamız ısınmak içindi. Burada kimse kızları okutmazdı. Ben okusunlar isterdim. Ne yolu bahane ettim, ne de soğuğu. 'Kızlar gelin gideceğine okuluna gitsin,' der, katlanırdım bu yola ama burası çok yaman. Yeri geliyor senin direncini kırıyor, yeri geliyor bir kaza oluyor çocuğunun dişini kırıyor. Büyük kızım Ronayi'nin iki dişi kırıldığında çok ağladım. Kızıma da ağladım, kaderimize de. Kızım kucağımda, sağlık ocağına koştururken onlara söz verdim: 'Sizin okulunuzun kumunu ben karacağım, duvarını ben öreceğim,' diye. Kızımın gözyaşları bana o kadar ağır geldi ki anlatamam."
ÖĞRETMEN OKULUN HER ŞEYİ
Baba Şamil Şener anlatamasa da yaşadığı coğrafya anlatıyordu bunları. 1800 metredeki Buzlugöze'den biraz daha yükselip Ziyaret mezrasına çıktığımızda bizim felaket sandığımız diz boyu kar karşılıyor bizi. Oysa onlar kendilerini iki-üç metre kara ve eski 40 derecelere hazırlıyor. Çocuklar önlükleriyle ortadaki boş alanda oynuyor. Okulun etrafını çevirip onları koruyacak duvarları daha ördürememişler. O yüzden oynadıkları alan daha 'bahçe' olamamış. Kısmetse bu bahara o da olacak. Halden Anlayanlar Projesi kapsamında VakıfBank o duvarı ördürüp onları bahçe sahibi yapacak, başka eksikler de çözülecek. Kırmızı aşı boyalı okul binasının yanında sıvasız gri bir bina daha var. Aradan geçen iki yılda öğretmen lojmanı da yaşanır hale gelmiş. İstanbul Ataşehir Belediye Başkanı'nın eşi Gamze Aktaş İlgezdi desteğini esirgememiş. Artık lojmanın kapısını anahtarla açıp giriyorlar. Orası bir ev, bacası tüten, adım attığınızda içinizi ısıtan bir yuva. Hemen yanında da iki tuvaletleri ve bir odunkömür depoları da tamamlanmayı bekliyor. Okulun müdürü, okulun öğretmeni, okulun her şeyi olan eğitim gönüllüsü Hayrettin Akdemir de artık bu lojmanda yaşıyor. Ondan öncesi tek göz sınıfın hemen yanındaki küçücük bir oda meskeni olmuş. Hiç sızlanmadan eşini çocuğunu Varto'da bırakıp bu hayatı yaşanır kılmaya çalışıyor. "Ben de Muşluyum," diye başlıyor söze Hayrettin Öğretmen. "Burada yaşamanın, buradan çıkıp öğretmen olmanın zorluğunu iyi bilirim. Beni öğretmen yapan budur. Biliyorum ki onlara bir verirsem onların yüreğinden çıkıp gelen beştir, 10'dur. Burası 80 nüfuslu bir yer. Büyük erkekler, kışın çalışmaya gidiyor İstanbul, Ankara, Bursa'ya. Çocuklar anneleriyle bir başına kaldıklarında, yola yalnız çıkıp Buzlugöze'ye gittiklerinde o minik yüreklerde korku yer ediyordu. Şimdi kurtuldular bundan. Bu okul onlara cennet oldu onlar da buranın meleği." Okula atanan ilk kadın öğretmen kendi çocuğuyla birlikte Ziyaret mezrasında yaşamayıp Varto'ya indiğinde, onun yerine gelmiş Hayrettin Öğretmen. O 'şimdilik' ücretli öğretmen. Ataması yapılmadığı için bazı hakları olmasa da kocaman yüreğiyle orada o. Çocuklar onu çok seviyor. Az önce resim yapan Zorbek Şener, babasının bu okul inşaatında çalışırken yaşadıklarından olsa gerek "Babam gibi inşaatçı olacağım," diyor. Gözleri ışıl ışıl Zorbek'in; bize şarkılar söylüyor yeni dökülmüş dişlerinin arasından. Soğuktan kızaran yüzümüz onunla gülüyor. Baba Şener eğiliyor kulağımıza; "İnşaatçı olsun ama yevmiyeci olmasın. Daha da okusun mühendis olsun. Bir baba daha ne ister ki..." Bir başkası Rojin. Rojin de kış kıyamette hastalıkla boğuşan annesine söz vermiş gibi, "Doktor olacağım," diyor. Sanki onların gelecekleri, hayalleri sadece yaşadıklarıyla sınırlı olmak zorundaymış gibi. O yüzden okuyorlar. Mezralarını aşmak için, yaşadıklarını aşmak için. Kendi yaşadıklarını unutmadan başka Ademlerin, öteki Barzanların ve bütün Gülistanların halinden anlamak için okuyorlar. Günü geldiğinde bunu yapmaya söz verdikleri için o mezra okuluna her sabah umutla geliyorlar.
İNŞAATTA ÇALIŞACAK ADAM BULAMADIM
Şamil Şener yıllarca mezrasının dışına giderek inşaatlarda çalışmış. Bir duvar ustası o. İnşaattan bahsederken gözlerinin ışıldamasını unutmak mümkün değil. "Ben inşaata girince başka bir adam oluyorum. Çivi çakarken, tuğla tuğla duvar örerken çok mutlu oluyorum. Orayı, o günleri çok özlüyorum. Şimdi bu okul sevdasına buradayım. Gidemiyorum işe güce. Gidersem de küçük işler var yapılacak. Hayvanlarımı satıp buraya harç yaptım ya, o yeter bana. Elde avuçta ne varsa buraya ördüm. Mutlu muyum; mutluyum. Bir baba daha ne ister? Bizim babamız bizi ilkokula kadar okuttu. Ona da çok şükür. Derdimi anlatıyorum, yeri geldi mi dilekçemi yazıyorum. Ben bu işe gönül koyduğumda köylü sırt çevirmese bile dönüp bakan da olmadı. Hepsi 'Ne işin var?' der gibiydi. Bırakın yardımı desteği, yevmiyeyle bile çalışmaya adam bulamadığım günler oldu. Yaz günü de kısadır doğuda. Yevmiyecilerden akşam beşte giden olurdu. Ben lüks lambasının ışığında tek başıma çalıştım durdum. Çok şükür altında kalmadım, çocuklarımın yüzüne bakabildim. Kimseden bir şey beklemeden elimden ne geldiyse verdim bu okula. Bu okul bu çocukların geleceği oldu. Onların geleceğine set çekmek yerine onları koruyacak, okutacak duvarları ördüm; bu yeter bana."
O YÜREKLİ İNSANLARIN YANINDA OLACAĞIZ
Şamil Şener öyküsünü anlatırken bir şeyin üzerine basa basa söylüyor: "Bugüne kadar yaptıklarım helali hoş olsun. Bunun için hiçbir beklentim yok, ama okulun hâlâ bazı eksikleri var. Onlar tamamlanırsa ne mutlu." Onun bu çocukların halinden anlayan öyküsü VakıfBank'ın geliştirdiği Halden Anlayanlar projesi örtüşünce adeta yeni bir fikir doğdu. Banka, bu öyküyü kurumsal imaj kampanyasının reklam filminde kullanmaya karar verdi. Hikayenin bu kısmını bize VakıfBank Genel Müdürü Süleyman Kalkan anlatıyor: "Bizim Halden Anlayanlar projemizde anlatılmak istenen sadece Ziyaret mezrasındaki Şamil Şener'in öyküsü değil. Sırasıyla başka kentlerdeki başka öyküler de ekrana yansıyacak. Bu öykülerin kahramanları bu öyküler anlatıldığında üzerlerine düşeni çoktan yapmış insanlardan oluşuyor. Her biri kimseye muhtaç olmadan kendi ideallerini başkalarının ihtiyaçlarıyla birleştiriyor. Kendilerini bir yana koyup başkalarına yüreğindekini, cebindekini verenlere biz halden anlayan insanlar diyoruz. Onların ardından bize düşen ne varsa onların yanında oluyoruz. Bugün Muş'taysak, yarın Antalya'da olacağız. Hiç durmayıp bir sonraki durağımız neresi ona bakacağız. Kim kimin halinden anladıysa biz de yüreğimizi o yürekli insanların yanına koyacağız."
OKULUN KIRTASİYE İHTİYACI HİÇ BİTMİYOR
Onların o coğrafyada yaşadıklarının tarifi mümkün değil. Ancak bilen bilir, ancak gören bilir. Kar iki metreyi aşıyor. Yollar kapanıyor. Kar damlarda donuyor. Yanan sobaların ısısı yetmiyor o kalın karları eritmeye. Aslına bakacak olursanız orada her şey gibi ekmek parasını çıkarmakta zor. Bütün bu sıkıntıya karşın Şamil Şener tam 22 büyükbaş hayvanını satarken bir an bile düşünmemiş. Onlardan gelen paraya elindekini avuçtakini de katıp bu okulu yapmaya başlamış; Kimseye el açmadan, kimseden tek kuruş beklemeden. Şimdi de bir beklentisi yok Şamil Şener'in. Çıktığı bir-iki televizyon programı sayesinde gelen yardımlar olmuş, onlara teşekkür ediyor. Okulun hiç bitmeyen sürekli ihtiyacı kaleminden defterine kırtasiye malzemesi; Onlar da zaman zaman destek kampanyalarıyla geliyor.
KÜTÜPHANE ÇAMURA SAPLANDI
Rock şarkıcısı Haluk Levent yardımseverliğini gösterip Şamil Şener'in yüküne omuz verenlerden biri. Levent kütüphane olarak kullanılmak üzere, Ziyaret Mezrası İlköğretim Okulu'na bir konteyner gönderiyor. Ama kütüphane okulun hemen yanındaki yerine kadar gelemeden onu taşıyan kepçe çamura saplanıyor ve orada kalıyor. Şamil Şener'in umudu bu baharda bir kepçe ya da vinç mezraya gelirse, kütüphaneyi okulun yanına taşıtmak. Bu arada kütüphanenin kitapları kardeş okullar tarafından gönderilmiş.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.