Bir keşif ve yüzleşme sergisi
Arter'deki 'Haset, Husumet, Rezalet' sergisi bir yandan memleket insanın ruh halinin dışa vurumlarını sorguluyor bir yandan da bizleri kimi genç sanatçılarla tanıştırıyor. Bu sanatçılardan Hera Büyüktaşçıyan eserlerinde de ailesinin geçmişinden ilham alıyor
ERMENİ, RUM, İTALYAN, TÜRK AİLE
Sergide üç enstelasyonu bir de video çalışması yer alıyor. Marmara Üniversitesi Resim Bölümü mezunu. Ama daha okulun üçüncü yılında enstelasyona ağırlık vermeye başlamış. Okul yıllarında Salzburg Yaz Akademisi'nde çalıştığı günleri "Orada herkes beni Hera olarak görüyordu. Ne Ermeni ne Rum. Bu rahatlama hissi eserlerime de yansıdı," diyerek anlatıyor. Daha sonra ise eserleri G-Mall G-Arts galerisindeki kişisel sergisinde yer aldı. Yani deyim yerindeyse onunla çağdaş sanat dünyası daha yeni tanışıyor. Hera Büyüktaşçıyan "Sanırım atölyemden çok vapurda daha rahat çalışabiliyorum. Heybeliada'da yaşadığım için her gün gidip geliyorum. Bu sürede de birçok düşüncenin tohumlarını vapurda atıyorum. Vapurda olmak, denizin ortasında, tüm kara paraçalarından bağımsız ve uzakta olmak, aynı zamanda da o kara parçasında kalan bana ait olan her şeyin benden uzak olması demek. Düşüncelerimden oluşan bir oda ile denizin ortasında ilerliyor gibi hissediyorum. Bu his bana karada olduğumdan çok daha büyük bir özgürlük alanı veriyor. O nedenle vapur benim atölyem gibi," diyor. Büyüktaşçıyan'ın eserleri Rum ve Ermenilerden oluşan ailesini ve sanatçının ailesiyle ilişkisini anlatıyor. Bu anlamda dikkat çeken ilk eseri Terk-i Dünya adında. Eser, sanatçı doğmadan önce vefat eden dedesinin çektiği videolardan oluşuyor. Türk, Rum, Ermeni ve İtalyan komşular birarada videoda. Büyüktaşçıyan eser için, "Terk-i Dünya, dedem Theodoros Adamandidis'in 1968-69 yılları arasında çektiği filmlerin derlenmesinden oluşuyor. Daha çok aile üyeleri ve farklı etnik kimlikleri olan komşu ya da dostlar ile beraber geçirilen doğumgünü, karnaval, bayramlar ve ada görüntüleri görülüyor. Filmin tümünde naif bir mutluluk, dostluk ve sürekli bir birlikte olma hali var. İşin isminden de anlaşılacağı gibi, filmin en son çekildiği tarih olan 1969. Sonrasında dedem vefat ediyor ve masanın çevresinde görülen diğer tüm karakterler yavaş yavaş burayı terk ediyorlar. Hepsi farklı sebeplerden ama özünde aynı mutluğu yakalayabilecekleri sosyal çevrelerinin daralmasından gidiyorlar" diyor. Türkiye'den gitmek tüm bu komşuların kaderi olmuş. Sanatçının ailesi ise kalmayı tercih etmiş. Büyüktaşçıyan'ın anneannesi de gitmesi gerektiğini hep düşünmüş ama hiç gidememiş. Sergideki Kayıp Guguk Kuşu eseri de onun anneannesinin mendil ve saatiyle yaptığı bir eser.
HEP GİTMEYİ PLANLARDI
Hera Büyüktaşçıyan anneannesini saatteki guguk kuşu gibi gördüğünü söylüyor: "2008'de ürettiğim Kayıp Guguk Kuşu bana göre aynı zamanda kayıp guguk kuşunun kendisi olan anneannemin otoportresi. Guguk kuşu saati ve birbirine bağlı halde saatten sarkan kumaş mendiller anneanneme ait. Bu işi onun vefatından sonraki dönemde gerçekleştirmiştim. Çocukluğumdan bu yana hatırladığım şeylerden biri, anneannemin farklı dönemlerde gitmeyi planlaması ya da hatırlatmasıydı. Onun ve kuşağının yaşadığı dönemi göz önünde bulunduracak olursak yaşam şartlarının zorluğu sebebiyle kaçma ya da terk etme fikri zihinlerde beliren yegane plan haline geldi. Kimileri var oldukları alanı çoktan terk etmesine karşın, kimileri için ise gitme eylemi zihinlerin içerisnde gerçekleşti. Kalmayı seçmek, kimileri için görünmez olma halini de beraberinde getirdi." Onun amacı ise sergideki eserlerle geçmişi biraz olsun düşündürtmek.
EN SON HABERLER
- 1 Sanal dünya çocuklara okuldan tatlı geliyor
- 2 Öğrendiğinizde şaşıracağınız 4 önemli beslenme bilgisi
- 3 Oysa her şey çok iyi gidiyordu
- 4 Sokaklar tenis kortuna döndü
- 5 Her şey bu ülkenin çocukları için
- 6 Bir rüyanın peşinde
- 7 7/24 şehirde yaşam
- 8 Hiçbir doğruluğu olmayan beslenme önerileri
- 9 İnsana güvenmekten vazgeçmeyin
- 10 Küçük sanatçılar için büyük deneyimler