Cumartesi 02.03.2013

Ulaşılabilir lüks

Son günlerde moda endüstrisinin parlayan yıldızı haline gelen 'ulaşılabilir lüks', hem lüks markaların hem de uygun fiyatlı parçalar satan dünya devlerinin ağzını sulandırıyor. İşte ulaşılabilir lüksün kuralları, sınırları ve hikayesi

Türkiye de dahil, dünyada 48 ülkede 2 bin 800'den fazla mağaza ile hizmet veren İsveçli H&M, önümüzdeki hafta eş zamanlı olarak yedi Avrupa ülkesinde yeni bir markayı satışa sunacak. Agresif büyüme politikası ile yakın zamanda Türkiye'de de bir mağaza açacağını düşündüğümüz bu markanın adı, Türkçeye 've diğer hikayeler' olarak çevrilen &other stories. Dev bir yatırım ile aksesuvardan iç çamaşırına, ayakkabıdan elbise, pantolon ve bluzlara kadar bir kadının giydiği her bir parçayı tek bir çatı altında birleştiren H&M, bu yeni yatırımı ile dünyada yükselişte olan 'ulaşılabilir lüks' segmentinde de söz sahibi olmayı hedefliyor. 'Ulaşılabilir lüks' özellikle son iki yılda, modada uydurulan pek çok terimden biri olmaktan çıkıp, kanlı canlı hayatımıza giriyor. Bu yeni konsept, artık bilinçlenen, her tasarımcının "Budur!" dediğine "Olur," demeyen müşterinin beklentilerini karşılayan bir atılımı simgeliyor. Sistemi kısaca açıklamak gerekirse, 'ulaşılabilir lüks' niteliğini taşıyan markalarda satılan mallar; Türkiye, Romanya gibi iş gücünün görece ucuz olduğu ve hızlı değişen modaya, lokasyon avantajı sayesinde ayak uydurabilen ülkelerde, 5-6 dolara mal ediliyor. Detaylı işçilik yüzünden el oyalayan parçalarla değil, ama belli bir kumaş ve dikiş kalitesiyle ucuz tasarımlara fark atan bu ürünler, 'podyumdan çalma çırpma değil, ilham alma' ana fikriyle ortaya çıkan parçalardan oluşuyor. Ve bu tasarım mallar, doğru 'styling' ya da kurgu ile, şık bir ortamda, deneyimli satış elemanları tarafından, orta ölçekli fiyatlara satılıyor. Yani uygun fiyat, giyilebilir 'zamansız' ürün, tasarım ve iyi bir mağaza pazarlaması, 'ulaşılabilir lüks'ü oluşturan başlıca etkenler.
DEV MARKALAR PEŞLERİNDE
'Ulaşılabilir lüks'ten pay almak isteyenler, sadece H&M gibi ucuz fiyatlı mallardan yılda milyonlarca satan 'high street' devleri değil. Lüks segmentteki büyük oyuncular da, ulaşılabilir fiyatlarla tasarım parçaları birleştiren bu yeni alanda at koşturma derdinde. Çünkü moda sektörü artık sadece 'beğendim, aldım, giydim' matematiğiyle işlemiyor. Lüks markalar, müşterilerine bir yaşam tarzı, farklı bir alışveriş deneyimi, çevreye ve dünyaya duyarlılık ve tabii tasarım vaat ediyor. Ama diğer taraftan dünya nüfusunun büyük çoğunluğunun hayal bile edemeyeceği fiyatları nedeniyle ulaşılamaz konumdalar. Bu 'hayalinde bile görememe' durumu öyle bir noktaya geldi ki, artık en üst segmente hitap eden moda dergilerinde bile, bu lüks markaların kıyafetlerinin altına 'Price upon request', yani 'Fiyatı öğrenmek için danışın' ibaresi konuluyor. Söylemesi ayıp bu uçuk fiyatlar, lüks düşkünlerini bile alternatifler aramaya itiyor. Yapılan araştırmalara göre, dünün lüks kullanıcılarının yüzde 22 gibi azımsanmayacak bir bölümü, bilerek ve isteyerek markaların taklitlerini satın alma yoluna gidiyor. Bu kişiler, lüks markaların, Çin'deki benzer fabrikalarda üretilen ve çoğu zaman eksperler tarafından bile gerçeğinden ayırt edilemeyen sahtelerini kullanmakta hiçbir sakınca görmüyor. Businessoffashion.com sitesinde yayınlanan yazısında Julien Neuville, lüks hazır giyimin, haute-couture ile aynı akıbeti paylaştığını, yani satılabilir değil, sadece ilham ve prestij ibaresi olduğunun altını çiziyor. Durum böyle olunca, lüks markaları bünyesinde bulunduran dev gruplar da aynı H&M örneğinde olduğu gibi 'ulaşılabilir lüks'ün peşine düşüyor. Bunlara en güzel örnek, Fas asıllı iki kız kardeşin birbirinden bağımsız olarak yarattığı iki 'ulaşılabilir lüks' marka: Sandro ve Maje. Bir yıl öncesine kadar, Paris'e yolu düşen moda meraklılarının tercih ettiği ve Beymen başta olmak üzere birkaç önemli mağazada satışta olan Sandro ve Maje, bügun ciddi bir yatırımla Avrupa'nın dört bir yanına yayılmış ve gözünü Amerika pazarına dikmiş durumda. Bunun nedeni, geçtiğimiz yıl bu iki markanın yüzde 51'lik hisselerinin, Louis Vuitton'un da sahibi olan dünyanın en büyük lüks devi LVMH grubu tarafından satın alınması. Yani eskiden, dünyada yan yana mağaza bile açmayan iki dev Louis Vuitton ve H&M, 'ulaşılabilir lüks' konsepti ile aynı kulvara girmiş bulunuyor.
TÜRKİYE'DE DE VAR
Dünyada Zadig&Voltaire, The Kooples, Rag&Bone, yeni yapılanması ile Kenzo, Carmen, Acne, Sandro, Maje, Kate Middleton'ın pompalaması ile hayata dönen LK Bennet gibi markaların varlığıyla her geçen gün büyüyen 'ulaşılabilir lüks' segmenti Türkiye'de ise 30 yılı aşkın süredir ayakta. Yüzde 100 yerli, ulaşılabilir lüks markalarımızın arasında İpekyol, Network ve Roman ilk akla gelenler. Ürün kalitesi, müşteriyi özel hissettiren mağaza deneyimi, bilgili mağaza çalışanları ile Türkiye'de bu segmenti ayakta tutan markalar, kimliklerini vurgulayacak tasarıma yatırım yapar ve hikayelerini doğru anlatırlarsa sadece Ortadoğu'yu değil, bilinçli Avrupa müşterisini bile etki alanlarına alabilirler. Şimdi müşteri için 'ulaşılabilir lüks'ü deneyimleme, markalar için ise bu rüzgarı arkaya alıp büyüme zamanı.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.