Cumartesi 13.04.2013
Son Güncelleme: Cuma 12.04.2013

Can Gox ya da Haydar Waits

Resmi kimliğe göre Can Göksun, sahne adıyla Can Gox, dizi müptelası halk arasındaki şekliyle Haydar Haydar... Albümünde 'Anadolu blues' yapan, sahnede kâh Tom Waits kâh Bob Dylan olan, arada Neşet Ertaş'ı da anan bu güçlü sesi canlı dinlemeniz lazım, zira muhabbetçi de!

Kazık kadardık aslında. Ama "Radyoda ilk aklına gelen erkek sesi," deseler, kapıştıracaklarımız hâlâ daha Orhan Boran'la Halit Kıvanç'tı.
Geyiğin bu kadar dibine vurulacak, ama sulu zırtlak şaklabanlık da yapılmayacak, arada basbayağı hayat bilgisi görülecek, bazen de sırf sigara nefesleri verilip öylece durulacak, evvelimizde böyle bir şey hiç olmamıştı.
Dahası, aynı radyo programında The Smiths'ten sonra Ferdi Özbeğen, derken The Rolling Stones, peşinden Ümit Besen çalacak, Famous Blue Raincoat'u müteakiben Bir Teselli Ver gelecek; o güne kadar vaki değildi. 90'ların başında, özel radyoların hayatımıza soktuğu pop kültür figürlerinden Cem Ceminay'ı da seçen vardı tabii, ama bizim müdavimi olduğumuz program oydu: Kent FM 101.1'de Kaybedenler Kulübü.
O yüzden de Kaan Çaydamlı'yla Mete Avunduk'un, radyo tarihimizin bu kült sayılan; farzımuhal değil sahiden, gerçekten, harbiden en nevi şahsına münhasır programından hareketle çekilmiş Kaybedenler Kulübü filmi vizyona girdiğinde, o ilk 11:00 seansına gittik. Tarihi net: 25 Mart 2011. Çünkü yazının başındaki satırlar da kendimden arak.
Eve gelip yetiştirdiğim Pazar SABAH yazısından:
27 Mart 2011.
Tolga Örnek'in filminin bir sürü eksiği gediği bulunabilir. Ama Kaan'la Mete'nin o radyo hasbıhallerini tekrar dinlemek bile biz eski müdavimler için büyük keyifti. Sonra 'Aum' ve 'Erken gelme' gibi hem programın nasıl da fenomen olduğunu layığıyla anlatan hem de püskürten sahneler vardı. Filmin müzikleri de Allah için çok iyiydi. Soundtrack'i alınıp evde tekrar tekrar dinlenecek kadar iyiydi.
Can Gox'la Rıza Kocaoğlu'nun kesişen yolları

Kaybedenler Kulübü
'nün esas olarak iki kazananı oldu:
1. Rıza Kocaoğlu. 2. Can Gox.
Rıza Kocaoğlu, Kuzey Güney'in Ali'sinden de, Karadayı'nın Kibrit Yasin'inden de daha tasarruflu, fakat hafızalara kazınan oyununu orada gösterdi.
Yönetmen Mehmet Ada Öztekin'in depresif dönemini canlandırırken, film boyu koltukta neredeyse kımıldamadan oturarak acayip bir iş çıkardı.
Gox ise birçoğumuzun radarına ilk bu filmle girdi: "Wake... Make some noise... Don't wait... You know they're just sleeping..." derken... "On the wrong side of the road... In the dark and the cold... Staring at the signs... That trouble my mind..." derken... "I'm a melancholy man, that's what I am... All the world surrounds me and my feet are on the ground..." derken...
Ama en çok da Gülce Duru'ya 'My Woman...
Be my woman..." derkenki yorumuyla... Kaybedenler Kulübü'nü seyredip de o sese ürpermeyen, kime ait olduğuna meraklanmayan var mıdır?
Üstelik sadece vokal değil, bazı besteler de ona aitti. Cavit Ergün ve Erdem Tarabuş'la birlikte filmin müziklerini yapan, ta kendisiydi. Gox'la Kocaoğlu'nun yolları bir kez daha kesişti ve Can Gox böylece halka mal oldu: Kuzey Güney'de Ali (Rıza Kocaoğlu), Kuzey'in kollarında ölürken "Ben melamet hırkasını / Kendim giydim eğnime / Âr-u namus şişesini / Taşa çaldım kime ne?" diyen biri vardı: Can Gox. (Bu sahneyi çeken de, Kuzey Güney'in o sezonki yönetmeni, Kaybedenler Kulübü'nde Rıza Kocaoğlu'nun kıpırdamadan canlandırdığı Mehmet Ada Öztekin'di bu arada.) Müzeyyen Senar'dan Müslüm Gürses'e, bugüne kadar bir sürü anormal sesten duyduğumuz Haydar Haydar, 'normal şartlarda' belki de alıcısı olmayacak bambaşka kitlelerin diline, Can Gox'la dolaştı: "Nesimi'ye sordular da / O yar ile hoş musun / Hoş olayım, olmayayım / O yar benim kime ne / Haydar Haydar / O yar benim kime ne..."
Drama Köprüsü'ne hususi dizi çekilirse şaşırmayız!

Dizilerden yana şanslı. Can Gox yılın başında ilk albümü Yalnızım Ben'i çıkardı ve o albümden Dal goncayı bir sabah açılmış buldu, çıktığı gibi kendini fevkalade yakışmış vaziyette, bir TRT dizisi olarak ezberleri tepetaklak eden Şubat'ta buldu.
Ömer Hayyam'ın sözleri, cımbızlanmadan buraya komple dayanmayı hak ediyor: "Dal goncayı bir sabah açılmış buldu / Gül melteme bir masal deyip savruldu / Dünyada vefasızlığa bak / On günde bir gül yetişip, açıp, solup kayboldu / Sen acırken bana, hiçbir günahımdan korkmam / Benle oldukça; yokuş, engebe, yoldan korkmam / Beni ak yüzle diriltirsin a Tanrım, bilirim / Defterim dolsa da suçlarla, siyahtan korkmam..."
Yine albümde bir de Drama Köprüsü var ki, bir dizide patlaması bence an meselesi, o derece uygun... "Drama köprüsü bre Hasan / Dardır geçilmez bre Hasan / Dardır geçilmez / Soğuktur suları da Hasan / Bir tas içilmez / Anadan geçilir Hasan / Yardan geçilmez bre Hasan / Yardan geçilmez..." diyen Drama Köprüsü, evet o. Ve evet, adını doğrudan bu türküden alan bir dizi çekilirse de niye şaşıralım!
Gox ne demek? Cover'larda nasıl bu kadar iyi?

Giderek ismi daha çok cümle içinde kullanılmaya başlanan Can Gox'un resmi soyadı Göksun. Gox, sahne adı yani. '76 doğumlu. Kadıköylü. Yaklaşık 15 yaşından beri sahnedeymiş, arada Bilgi Üniversitesi'nde caz eğitimi almış. "Gözlükleri, deri ceketi ve kıvırcık saçlarıyla Easy Rider filminin setinden az önce çıkmış gibi bir hali var. Birazdan kapıdaki Mustang'ine binecek ve gaza basacak gibi" diyor Mehmet Tez, Milliyet'teki Hafif Müzik köşesinde.
Zaten bir ara 66 Chrysler'i varmış, satmış.
Albümü hakkındaki 'Anadolu blues' yorumunu da ondan çaldım. "Kısaca elinde gitar olan blues'cu bir Âşık Veysel düşünün ama sesi Cem Karaca tadında," diyor Mehmet. Bu yazının asıl sebebi, geçen cuma akşamki performansı. Can Gox'u ilk defa sahnede canlı dinledik. Taksim The Marmara'nın tepesindeki Raika'nın barında. Bende Kaan Tangöze'nin (Duman) tahtına yakın bir yerlere yerleşti, ki gönlümdeki en yüksek mertebedir yerli erkek solistler arasında Kaan Tangöze, tek geçerim. O kadar güçlü bir sesi var yani Can Gox'un. Ve nasıl numaracı, nasıl Zelig! Bir Tom Waits oluyor sahnede, bir Bob Dylan, bir B.B. King... Yabancı cover'larda olağanüstü başarılı. Sabaha kadar söylesin, sabaha kadar dinlenir.
Albümünden Sorma'yı söyledi, bir de Drama Köprüsü'nü... Neşet Ertaş'ı andı sonra. Ve elbette ki Haydar Haydar dedi, iki defa...
İnsanın fotoğraflarından ummadığı kadar eğlenceli, muhabbetçi de bir adammış, 'sahnesi iyi' dediklerinden. Programına denk gelirseniz boş bulunup atlamayın diye diyorum. En refakatçi ruhu taşımayanlarımızı bile 40 kere "Wroooong side!" diye bağırttı. Rock söyleyerek öyle coşturdu ki milleti, ortamda bir anda sıkı rock'n roll yapan Mad Men simaları peydahlandı. Don Draper'ın çömezleri.
Türkiye'yi kapı gıcırtısına oynayan kadınların ülkesi zannederken... Bu jilet takım elbiseli oğlanların şık ve çevik bacak figürlerine mi bakalım... Yoksa önce pek havalı duran kızların dansa ayak uyduramayıp bir anda sönmesine ve fakat anında pozisyon alıp telefonlara gömülmesine mi gülelim, bilemedik.
Hâlâ satıyor mu bu numaralar? Twitter'a o saniye adanmanın, çakılmıyor mu sebebi?
Can Gox, My Woman'ı söylemedi o gece, belki de bu yüzdendir!

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.