Son Güncelleme: Cuma 17.05.2013
Çok iyi yer, ağlar, âşık olurum
10 parmağında 10 marifet olanlardan İclal Aydın. Tiyatrocu, sinema oyuncusu, televizyoncu, köşe yazarı, anne... Ve artık bir roman yazarı. Aydın ilk romanını ilk kez Pazar SABAH'a anlattı
- Kitabınız hayırlı olsun. Çok satacak gibi duruyor...
- Gerçekten mi? Çok heyecanlandım şimdi. Bu, kitapla ilgili ilk röportajım. Anlaşılır ve sade olması benim için çok önemliydi. Bu ilk romanım ve yazabilmek için çok cesaret toplamam gerekti. Köşe yazmayı, biriyle söyleşi yapmayı, tiyatro oyunu yazmayı biliyordum ama romana cesaret edemiyordum. Bütün türler içinde en yüksek noktada duruyor benim için. Bir insanın hem yaşı hem yazı birikimi açısından oraya yolculuk yapması çok zaman alıyor. Çok zor bir şey. Bir de okur değişti, insanlar değişti. Duygularını artık 140 karakterde ifade ediyorlar. Kimsenin vakti yok bir şeylerle uğraşmaya. İnsanlar okuyunca 'İyi beslendim, bu kitaptaki bazı şeyler bana iyi geldi,' desin istiyorum.
- Yazılarınızda da aynı şeyi hissederdim, konuşurken de fark ettim, hep 'his'ten bahsediyorsunuz. Sizin 'his'le bir derdiniz var gibi...
- Benim işim, derdim ya da anlayıp bildiğim dil, boyama tarzım belki de bu. İnsani boyutundan görüp okuyorum her şeyi. 11 yıl köşe yazmak çok şey öğretmiş. Ama çok şahane bir şey oldu; köşe yazmayı bıraktım ve bu romanı bitirebildim.
ÇETİN ALTAN BENİ PERİŞAN ETTİ
- Birilerinin yazdığınız bir şeyi beğenmesi çok güzel bir duygu, değil mi?
- Hem de nasıl! Yaptığım işler çok göklere de çıkarılmıştır, çok da eleştirilmiştir. Kendimi kapatmayı hâlâ iyi öğrenemedim. Çok alkış da çok yerden yere vurma da, insanların beğenisine iş sunan birinin kendisini koruması gereken uç durumlar. Çünkü çok alkışlandığınızda tekrara düşüyorsunuz. Oldu dediğiniz anda, patinaj yapmaya başlıyorsunuz. Acımasız eleştiride de ne diyecekler diye hiçbir şey çıkaramıyorsunuz. Kapını kapatacaksın, övgüye de yergiye de bir selam verip, yoluna devam edeceksin.
- Roman yazmaya nasıl karar verdiniz, ilk cümleyi nasıl kurdunuz?
- Çok uzun zamandır çevremdekiler, mesela edebiyat öğretmenim -evet hâlâ kopmadım öğretmenimden- 'Hadi ne zaman roman yazacaksın?' diye soruyordu. 10 yıl önce bir yemekte Çetin Altan demişti ki: 'Bir gün bir roman yazmalısın.' Ben, 'Çetin Abi, ben kimim ki roman yazacağım?' dedim. Bir buçuk saat neden roman yazmam gerektiğini anlattı. Dedim ki: 'Tamam yazacağım.' Bu sefer 'Ne yazacaksın?' diye sordu. Dedim ki: 'Romannn!' 'Nasıl yazacaksın o romanı?' dedi ve bir buçuk saat neden yazamayacağımı anlattı. Perişan bir vaziyete geldim. O zaman dedi ki: 'Bak güzel çocuğum, içinden kahkaha atmak, hapşırmak gibi yazmak geliyorsa eğer, kim sana ne söylüyorsa söylesin, sen bunu yazacaksın demektir. Sen bile engel olamazsın.' Yani zannediyorum vakti gelmişti ve yazdım.
- New York'a gittiniz yazmak için, değil mi?
- Burada günlük hayatın içinde yazamıyordum. Beş hafta kaldım. Ailem, ekibim, arkadaşlarım çok destek oldu. Ve ben New York'a başka bir romanı yazmak üzere gittim, kafamdaki başkaydı. Sonra bilgisayarın başına oturdum ve bu kadınlar geldi (Romandaki karakterleri kast ediyor). Allah izin verirse, bu kitabın devamı gelecek. Bir de ikinci kısmı var. Köşe yazarken de böyle oluyordu. Ne zaman sahicilikle, içtenlikle, bütün kalbimle yazdıysam, yemin ediyorum aynısını gördüm daima. Umut ediyorum bunda da göreceğim.
EN SON HABERLER
- 1 Hiçbir doğruluğu olmayan beslenme önerileri
- 2 İnsana güvenmekten vazgeçmeyin
- 3 Küçük sanatçılar için büyük deneyimler
- 4 Yelkovan kuşlarının peşi sıra
- 5 Üstümüz başımız leopar
- 6 Bu oyunun seyircileri, cesaretli insanlar
- 7 Zamanın ötesinde bir albüm
- 8 7/24 şehirde yaşam
- 9 Sınırları koruyalım
- 10 Dümdüz bir karın, incecik beden için bahar diyeti kılavuzu