Türkiye'nin en iyi kültür elçileri biziz
TORUNLARI ÇİFTE VATANDAŞ
Dernekte konuştuğum Daniel Farhi, 1950'de İzmir'den ailesiyle henüz bir yaşındayken göç etmiş. Türkçeyi çok az konuşan Farhi "İzmir'de dedemin çarşıda ayakkabı dükkanı vardı. Hepsini sattılar. Dönsem de evim yerinde durmuyor ki ne yaparım?" diye sormadan edemiyor. İstanbullu Abraham Lago, 1964'te göç ettiğinde 17 yaşında olduğu için Türkçeyi gayet akıcı konuşuyor. Türkiye'yi çok sevdiğini söyleyen emekli öğretmen Lago "Tabii ki Türkiye'ye yerleşmeyi isterim. Orası benim vatanım, doğduğum yer. Ancak üç çocuğum için zor. Onlar düzenlerini nasıl bozsun?" diye duygularını paylaşıyor. Yehud'dan sonra, sahiliyle göz kamaştıran Bat Yam'ın yolunu tutuyorum. Burası 50 bin nüfusuyla en fazla Türkü barındıran ilçe. Sahildeki bir kafede, üç Musevi Türk kadınla lokum eşliğinde keyifli bir sohbet gerçekleştiriyoruz. İzmirli Beki Krespin (61), 1970'de, henüz 17 yaşındayken okumak için İsrail'e gelmiş. İstanbul Caddebostan'da oturan Virjini Krespi (59) 1981'de, dört yaşındaki oğluyla İsrail'in yolunu tutmuş. "Parçalanmış ailemi toplamak istedim," diyen İstanbullu Ester Sadi (55) ise 1991'de evini terk etmiş. Her üçü de Türk vatandaşı ve torunlarının da çifte vatandaş olmasına özen göstermiş. Göç ettiklerinde büyük zorluklar yaşadıklarını belirten Krespin "Burası Rus, Polonyalı, Avrupalı gibi farklı kültürlerden insanların barındığı bir ülke. Bu yüzden yabancıladım. Türkiye'deki hayatı bulamadım. Hep Türklerle arkadaşlık kurdum. İbraniceyi burada öğrendim. Buradakiler bizim kadar misafirperver değil. Türkiye'deki huzuru hep arıyorum," sözleriyle içini döküyor.
UCUZ SAĞLIK HİZMETLERİ GÖÇ ETTİRİYOR
Türk Musevilerinin İsrail'de 'kapalı bir cemaat' olarak yaşadıklarını belirten Ester Sadi de ekliyor: "Musevi lisesinde okuduğum için İbranice biliyordum, ama yine de büyük geldiğimiz için İsrail kültürüne çok adapte olamadık. Burası bir göçmen ülkesi. Bu nedenle de kendimizi kapattık.""Kimliğinizi nasıl tanımlıyorsunuz?" soruma ise "İki vatanım var. Türk Musevisiyim. Çocuklarım da, torunlarım da öyle. Bunu da herkese söylüyorum. Zaten İbraniceyi de Türk aksanıyla konuşuyorum," yanıtını veriyor. Kendilerinin en iyi kültür elçileri olduğunu belirten Ester Sadi şöyle devam ediyor: "Türkiye çok güzel bir ülke. Orada doğduk, gözümüzü açtık. Bize burada İsrailli demezler." Son iki yılda Musevi nüfusun Tel Aviv'e göç ettiğini belirten Virjini Krespin'e göre bunun en büyük nedeni İsrail'in sunduğu sosyal güvenceler. Annesiyle babasını İsrail'e getirdiğini belirten Krespin, "Çünkü çok yaşlılar ve İstanbul'un hem kalabalık hem de pahalı olduğunu düşünüyorlar. Burada hastaneler nerdeyse ücretsiz," diye anlatıyor. Peki ya sürekli savaş tehdidi altında bir ülkede yaşamak ne kadar mantıklı? Üç kadın da savaş gündelik hayatlarında hissetmediklerini belirtiyor. Hepsinin evinde beton duvarlara ve camlara, kurşun geçirmez çelik kapılara sahip sığınak var. Beki Krespin durumu şöyle özetliyor: "Burada tek korkumuz savaş zamanı. Onun dışında gerilimi hiç hissetmiyoruz."
EN SON HABERLER
- 1 Hiçbir doğruluğu olmayan beslenme önerileri
- 2 İnsana güvenmekten vazgeçmeyin
- 3 Küçük sanatçılar için büyük deneyimler
- 4 Yelkovan kuşlarının peşi sıra
- 5 Üstümüz başımız leopar
- 6 Bu oyunun seyircileri, cesaretli insanlar
- 7 Zamanın ötesinde bir albüm
- 8 7/24 şehirde yaşam
- 9 Sınırları koruyalım
- 10 Dümdüz bir karın, incecik beden için bahar diyeti kılavuzu