Feleğin çemberi kapanıyor
ÇAĞIMIZIN FİLM SERİSİ
Felekten Bir Gece III'e girerken bunları hiç düşünmüyordum. Komedi devam filmlerinin azalan verim kanunundan yola çıkarak 'kurt sürüsü'nün son macerasının pek de komik olmayacağını beklemek dışında aklım pek fazla bir şeyle meşgul olmuyordu. "Daft Punk'ın albümünü MP3 çalarıma yüklemem lazım," diye kendi kendime bir hatırlatma yapmış olabilirim. Hatırlamıyorum. Ama film bitince ne düşündüğümü çok iyi hatırlıyorum: Felekten Bir Gece, çağımızın film serisi. Seri, modern kapitalist toplumdaki bireysel bencilliğin adeta aynası. Zaten ilk filmden beri gördüğümüz karakterlerin hiçbiri, klasik anlamda iyi insanlar değil. Bu yüzeysel bir iticilikten çok kahramanların benmerkezci bakış açılarından kaynaklanıyor. Bu karakterler için kendi varlıkları her şeyden önce geliyor. Garip bir solipsizm (tekbencilik) aslında içinde oldukları: Varoluşlarının dış dünyadan önemli olduğunu düşünmüyorlar sadece. Onlara göre kişisel varoluşları dünyayı da var ediyor. 'Kahramanların' tekbencilikleri, onları tüm evrene karşı sorumsuz kılıyor. Bu sebepten dolayı belki üç filmin en büyük ortak yönü, yıkım motifi: Canlılar ölüyor, arabalar patlıyor, binalar yıkılıyor. Karakterler ısrarla, bireyin kendisine ve topluma karşı yerine getirmesi gereken doğal yükümlülükleri hiçe sayıyor. Yönetmen Phillips, Felekten Bir Gece filmlerinde hayata, lensleri sinizmle bulanmış gözlüklerle bakıyor; bu da izleyenin ağzında pis bir tat bırakıyor. Modern insanın hayatı gibi bu filmler de felsefi çıkmazlar silsilesi. İkinci filmde bu üç çirkin Amerikalının, Asya'da bir yerde mahşer yaratması, kavga üstüne kavga çıkarması, neredeyse koca şehri yerle bir etmesi, Amerikan dış politikasının istemeyerek yapılmış bir dışavurumuydu adeta. Bunun yanında film, insanların hiçbir zaman değişmeyeceğini; yedisinde neyse 70'inde de aynı kalacağını iddia ediyordu. Bu sebepten dolayı da, karakterlerin başına gelenlerin bir önceki filmle neredeyse aynı olması filmi, yine istemeden, sinematik bir Ouroboros (kendi kuyruğunu ısıran yılan) haline getiriyordu. Yani ikinci filmin belki de asıl leitmotifi, Schopenhauer'in 'Sonsuz Dönüş' felsefesiydi. Üçüncü filmdeyse çember kapanıyor. Yüzeyde karakterler, diğer iki filmde yaptıklarının cezasını çekiyorlar. Bu bakış açısıyla filme, Jeremy Bentham veya John Stuart Mill'den etkilenmiş faydacı bir etik anlayışının hakim olduğu düşünülebilir. Bu durumda, karakterlerin bencilliğin ne kadar yanlış olduğunu fark edecekleri bir 'kahraman yolculuğu' gerekir. Fakat böyle gelişim yok. Tersine, 'kurt sürüsü'nün kolektif bencillikleri onları sadece haz aramaya itiyor. Etikten arınmış bir hedonizm onları yöneten. Yakıp yıktıkları mallar, etrafa verdikleri zarar, insanlara çektirdikleri acı... Bunlar, serinin karakterleri için hiç önemli değil. Varsa yoksa kendileri, aldıkları haz. Dedim ya: Çağımızın film serisi.
*
THE HANGOVER III Felekten Bir Gece
The Hangover Part III
Yönetmen: Todd Phillips Oyuncular: Bradley Cooper, Ed Helms, Zach Galifianakis, Justin Bartha Yapım: ABD
EN SON HABERLER
- 1 Hiçbir doğruluğu olmayan beslenme önerileri
- 2 İnsana güvenmekten vazgeçmeyin
- 3 Küçük sanatçılar için büyük deneyimler
- 4 Yelkovan kuşlarının peşi sıra
- 5 Üstümüz başımız leopar
- 6 Bu oyunun seyircileri, cesaretli insanlar
- 7 Zamanın ötesinde bir albüm
- 8 7/24 şehirde yaşam
- 9 Sınırları koruyalım
- 10 Dümdüz bir karın, incecik beden için bahar diyeti kılavuzu