Cumartesi 31.08.2013

Yeni bir İstanbul ruhu yükseliyor

Türkiye uzmanı Fransız sosyolog Jean Francois Perouse, İstanbul'un mimarisini ve şehir yaşantısını mercek altına aldı. Perouse'a göre İstanbul'da gecekondu devri bitiyor ve yeni bir şehir ruhu yükseliyor

Türkiye'ye araştırma için gelip kalanların sayısı göz ardı edilmeyecek kadar fazla. Beyoğlu'ndaki Fransız Enstitüsü Anadolu Araştırmaları Merkezin (IFEA) Müdürü Jean Francois Perouse da bunlardan biri. Paris'te Doğu Dilleri Üniversitesi'nde Türk dili eğitimi gören ve doktora tezi için 1989 yılında Ankara'ya gelen Perouse, başkentte bir süre kaldıktan sonra gözünü Doğu ile Batı'nın buluşma noktası İstanbul'a dikmiş. 1994'ten beri hem iş için hem de zevk için dünyanın en ilgi çekici metropolü olarak gördüğü İstanbul'da yaşıyor. 2006 yılından beri Fransa'daki Toulouse Üniversitesi ile Galatasaray Üniversitesi'ndeki anlaşma çerçevesinde Galatasaray'da sosyoloji dersleri veriyor. IFEA bünyesindeki İstanbul Şehir Gözlem Merkezi'nde araştırmalar yürütüyor. Özellikle kentsel dönüşümü ve Türkiye'nin modern yüzü İstanbul'un dünyanın en önemli metropollerinden biri olduğunu savunan Perouse, geçtiğimiz ay The Monocle dergisinde yayımlanan makalede şehrin çağdaş yüzünün öneminden bahsetti. Bu vesileyle Perouse ile yenilenen İstanbul'u konuştuk.
- İstanbul'la ilgili sosyolojik ve mimari araştırmalar yapma fikri nasıl gelişti? İstanbul'a olan ilginizin nedeni nedir?
- İstanbul'a ilk gelişim 1987'de olmuştu. 1990'da Paris'teki Doğu Dilleri Üniversitesi'nde Türkçe öğrenmeye başladım. Üniversite için yazacağım tezin konusuna karar vermem gerekiyordu. Mexico City ve Ankara arasında gidip geldim ve Ankara'da karar kıldım. Angora'dan Ankara'ya Bir Başkentin Doğuşu tezimle coğrafyaşehircilik alanlarında doktora derecesi aldım. Ardından da gözümü İstanbul'a çevirdim. Çünkü 90'lı yılların ortasında Fransa'da İstanbul'un çağdaş yüzüyle ilgili hiçbir bilimsel araştırma yoktu. Oluşmaya başlayan metropol bir muallaktı. Kahire üzerine yoğunlaşan birçok meslektaşım vardı. İstanbul hakkındaysa daha çok tarihi makaleler mevcuttu. Şehir planlaması çok soyut kalıyordu. Ben modern İstanbul'a yoğunlaşmak istedim. Son 20 senede şehrin mimarisi çok değişti. Bununla ilgili araştırmalar yapmak istedim ve çalışmalara başladım.
- Yıllardır sürdürdüğünüz araştırmalar İstanbul'un çağdaş, modern yüzüyle ilgili neleri gösteriyor?
- En önemli değişim gecekondu olayının bitmesi. Gecekondu artık İstanbul gerçeğine uymuyor. Artık göç ve gecekondu olgusu bitiyor. Şehir planlaması çok daha sistematik şekilde, büyük aktörlerle, korumalı sitelerde ilerliyor. Yeni bir şehir ruhu, İstanbul ruhu doğdu. Ve bu ruhta gecekonduya yer yok.
- Kentsel dönüşüm hakkında uzun yıllar araştırmalar yaptınız. Buna karşı mısınız?
- Kentsel dönüşüm bir şehri vezir de eder rezil de eder. Önemli olan nasıl planlandığı. Sosyolojisine, kronolojisine ve coğrafyasına dikkat etmek lazım. Kaçak yapıya karşı, deprem odaklı, sanayisizleştirme odaklı ve tarihi şehir dokusunda olmak üzere dört farklı kentsel dönüşümden söz edebiliriz. Burada önemli olan sürecin doğru yönetilmesi.
İSTANBUL 'PARIS İLE DUBAI'NİN SENTEZİ
- Dünyada İstanbul'un yeri sizce nedir?
- İstanbul'u Paris'le-Dubai arasında değerlendiriyorum. Uygulanan uluslararası turizm politikasına baktığımızda iki model var. Birinde daha çok kültür ve tarih odaklı bir model var. Ve İstanbul'un, bu konuda değerlendirebileceği binlerce kozu mevcut. Diğer yanda ise Dubai modeli var. O da tüketmeye yönelik bir model. Uygulanan turizm politikasında her ikisi de var. Bu da gayet mantıklı bir yöntem. Özellikle son 10 yılda Türkiye'nin, İstanbul'un uluslararası alanda pazarlaması çok iyi yapıldı.
- İstanbul'un merkezi olarak nereyi görüyorsunuz?
- Bu şehri Londra, Paris gibi diğer metropollerden ayıran en önemli özelliği çok merkezli olması. Tek tip bir metropol değil. Üsküdar, Kadıköy, Eyüp, Beyoğlu, bunların hepsinin merkez olma hakları var. Tek merkezinin olmaması tek tip hayat tarzının da olmaması demek. Üsküdar'daki mahalle kültürüyle, Beyoğlu'ndaki çeşitlilik çok farklı.
- Şehrin en büyük sorunu ne sizce?
- Elbette trafik. Araç bu şehri boğuyor, öldürüyor. Marmaray Projesi'yle bu sorunun rahatlayacağını ve araçsız ulaşımın da artacağını düşünüyorum. Kar altındaki İstanbul'un ayrı bir güzelliği var. Şehrin bütün olumlu güzellikleri araçlar yüzünden olumsuz hal alıyor. Çok yazık. Trafik çok büyük bir sorun. Bir başka sorun da kadın-erkek ve ekonomik sınıflar arasında.
'KADINLAR EV MERKEZLİ HAYAT KURUYOR'
- Kadın-erkek ilişkileri şehri nasıl etkiliyor ki?
- Genelleme yapmak yanlış olur. Ama bazı durumlarda kadınların şehrin nimetlerinden erkeklerle aynı oranda yararlanamadığını düşünüyorum. Bazı semtlerde kadınlar ev merkezli hayat kuruyor. Bu da dizilerin fazla izlenmesine yol açıyor.
- Geçtiğimiz ay The Monocle dergisine verdiğiniz röportajda Türkler'in bir dönem Osmanlı'yı göz ardı etmesinden bahsetmişsiniz. Şimdi durum değişti mi?
- Evet, Türkler uzun yıllar boyunca Osmanlı geçmişlerinden adeta utanmış. Bu, son 10 yılda değişti. Artık İstanbul Büyükşehir Belediyesi Eyüp'te, Üsküdar'da ve farklı semtlerde restorasyon çalışmaları yapıyor, Osmanlı sempozyumu için fon ayırıyor. Aynı şekilde şehrin ve ülkenin uluslararası arenada da tanıtımı bu yönde yapılıyor. Bunlar unutulmaması gereken yönleri.
- İstanbul dışında farklı şehirler hakkında da araştırmalar yaptınız mı?
- İstanbul'u keşfetmeye bir ömür yetmez. Türkiye'yi keşfetmem imkansız. İstanbul dünyanın en önemli metropollerinden biri.
- Orhan Pamuk'un Kar ve İstanbul romanlarını Fransızca'ya çevirdiniz. Türk edebiyatıyla aranız nasıl?
- Mümkün olduğunca okuyorum. Klasiklerden de, yenilerden de okumaya çalışıyorum. Orhan Kemal'i çok beğeniyorum. Yenilerden Sema Kaygusuz'u da beğeniyorum. Şiirin de Türkiye'de günlük hayatta önemli bir referans olduğunu düşünüyorum. Sezai Karakoç ve küçük İskender'i beğeniyorum. Fransa'yla karşılaştırdığınızda şiir burada gündelik hayatın içinde. Politikacılar bile şiirlerden alıntı yapıyor ve şiirlerle gönderme yapıyor.
MEZARLIK TAŞLARINI OKUYORUM
"Ben mekanlarda takılmam. Onlar geçici yerler. Sokaklarda dolaşırım. Garipçe'den Gebze'ye kadar farklı noktalarını seviyorum. Garipçe Köyü'nün sakinliğini, şiddetli rüzgarlarını, Karadeniz nefesinin hissedilmesini seviyorum. Gebze'nin geçiş işlevi görmesi hoşuma gidiyor. Bir de mezarlıkları seviyorum; Aşiyan Mezarlığı'nda erguvan ağaçlarının altında zaman geçirmeyi... Hem oradaki taşları okuyarak göç ve kültür tarihi hakkında bilgi ediniyorum. Küçükçekmece sırtlarından panoramik manzarayı izlemeyi seviyorum."

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.