Cumartesi 02.11.2013
Son Güncelleme: Cumartesi 02.11.2013

'Kaliteli eğlencelik'ten sinemaya ne kalıyor?

Thor: Karanlık Dünya **

Marvel'in kahramanlar galerisi oldukça geniş. Superman, Batman, Fantastik Dörtlü, X-Man, Blade, Örümcek Adam, Hulk, Demir Adam, Kaptan America... Maşallah hepsini de sinemanın hizmetine sunuyor. Sinemanın ilk gözdeleri Superman ve Batman'i bir kenara bırakırsak özellikle 2000'li yıllarda karşımıza gelenlerden X-Man serisinin ilk iki filmi ve Hulk'un ilk macerası dışında, bu kahramanların sinema maceraları hep aynı tadı veriyor: Bol aksiyonlu, görsel efekt bombardımanlı 'kaliteli eğlencelikler'. Thor, Marvel'in sahaya sürdüğü son fantastik kahramanlardan biri. Açıkçası 2011'deki ilk film bir tanışma macerasıydı ve yönetmen Kenneth Branagh'ın kimi ince dokunuşlarıyla kahramanımız seyircisine merhaba demişti. İyilerle kötülerin savaşı şeklinde özetlenebilecek genel çerçevede, iki kardeş arasındaki taht kavgasını izlemiştik. Ama film, işin açıkçası Marvel filmleri ortalamasını aşamıyordu.
AKSİYONU YORUYOR
İkinci film Thor: Karanlık Dünya'da yönetmen koltuğunda Alan Taylor oturuyor. Thor bu sefer, uzaydaki evreni yok etmek isteyen bir düşmanın karşısına dikiliyor. Ona kardeşiyle bile ittifak yaptıracak, hatta babasına ihanet etmesine neden olacak kadar güçlü bir rakibi var karşısında. Hikaye bu şekilde düz olarak akarken, bizi heyecanlandıracak ne dramatik bir an var ne de üzülmemizi sağlayacak bir sahne. Ki bu sahnelerin olmayışı filmde duygusal boşluklar yaratıyor. Karakterlerin tepkilerinde inandırıcılık sorunu ortaya çıkıyor... Taylor, esasen bu tür boşlukları görmüş. Ama bu boşlukları daha fazla aksiyon sahnelerine yüklenerek ve hızlı, akıcı bir kurgu ile gidermeye çalışıyor. Tamam, aksiyon sahnesi çekmek zor ve Hollywood bu işi iyi biliyor. Ama Taylor gibi yönetmenlerin aksiyona bu kadar meyletmesi de yorucu 'aksiyon eğlenceliklerinin' ortaya çıkmasına neden oluyor, tıpkı Thor: Karanlık Dünya gibi. Thor: Karanlık Dünya, hızlı trene binmiş hissi veren aksiyon filmlerini sevenleri memnun edebilir. (Gerçi birkaç şık sahne yok değil, ama onların da diğer aksiyon sahnelerinin arasında kaybolup gitme ihtimali var.) Ama filmden dimağmızda ne kalır derseniz, kötüler hep kaybeder gibi, artık anlatılarda sakız olan sonuç dışında bir şey çıkmıyor maalesef... Lakin Hollywood'un da bu tür büyük yapımlardaki çıkmazı bu... Eğlencelik filmler koyup duruyor önümüze. Bu eğlenceliklerin üç boyutlu olması, kalburüstü oyuncuların yer alması ambalajı şık gösteriyor belki ama filmler en has popüler filmseverlerin bile aklını ve yüreğini cezbetmiyor. Hal böyle olunca da Indiana Jones, Geleceğe Dönüş, Avatar, Yüzüklerin Efendisi, Star Wars gibi bir etki bırakmıyor üzerimizde... O zaman da şu soruyu sormadan edemiyoruz bu kaliteli eğlenceliklerden sinemaya ne kalıyor?
Behzat Ç. Ankara Yanıyor ***

Behzat Ç. ile sinemada buluşmak zaten başlı başına onun hayranları için önemli bir olay. Onun için baştan söyleyelim, Serdar Akar'ın yönettiği film has Behçat Ç.'cileri memnun edecektir. Güncel politik polisiye olarak değerlendirilebilecek Behzat Ç. Ankara Yanıyor'da başkomiser ekibiyle birlikte bir bakan suikastını çözmek için uğraşıyor. Cinayetin politik bir nedenle mi yoksa kişisel bir intikam nedeniyle mi işlendiğine dair ikilli şüphe filmin öyküsünü diri tutuyor. Zaten ilk filme göre hikayenin ayaklarının yere daha sağlam bastığını söylemek gerek. Ercan Mehmet Erdem'in senaryosu iyi polisiyeler gibi girift, sürprizli, merak ettirici... Hikayenin yarattığı atmosferi de son derece gerçekçi. Oyunculuklar ise yine üst düzey. Eski kadro tam kıvamında oynuyor. Yeni katılanlar da onlara ayak uydurmaya çalışıyor. Kurgu dizideki gibi hızlı ve akıcı... Ama bütün bunlara rağmen işin sinematografisi pek lezzet vermiyor. Akar'ın Gemide, Dar Alanda Kısa Paslaşmalar, Barda'da verdiği 'sinema lezzetini' Behzat Ç. Ankara Yanıyor'da almak zor. Dizi tadı daha baskın.
Anadolu'ya sinema sevgisi işleniyor!

İKSV'nin düzenlediği filmekimi, Anadolu açılımı kapsamında bu yıl üçüncü defa Diyarbakır'a uğradı. Maya tutmuş. Diyarbakırlılar etkinliğe yoğun ilgi gösterdi. İKSV yetkilileri, geçen yıla göre ilginin yüzde 90 arttığını söyledi. Diyarbakır seyircisinin ilgi gösterdiği yapımlarsa, Onur Ünlü'nün bugün vizyona da giren başyapıtı Sen Aydınlatırsın Geceyi, Altın Palmiye'li Mavi En Sıcak Renktir, Coen'lerin Sen Şarkılarını Söyle, Asghar Farhadi'nin Geçmiş oldu. Festivallerin gözdesi bu filmlere ilginin yoğun olması önemli. Çünkü genel olarak bu tür bağımsız filmlere İstanbul dışında seyircinin yüz vermeyeceği düşünülür. Bunun bir önyargı olduğu bir kez daha ortaya çıktı. Ama genel tabloya bakınca şu söylenebilir: Anadolu'da nitelikli sinema kültürü, bu tür etkinliklerle ilmek ilmek işleniyor. Vodafone Freezone'nun desteğiyle düzenlenen filmekimi'nin üç yıldır Anadolu'nun farklı kentlerine gitmesini de bu çabanın bir parçası olarak görmek mümkün. Sonuç olarak İstanbul dışında vizyona ve 'korsana' teslim olmak zorunda kalan nitelikli sinema kültürü Anadolu'da yeniden diriliyor. Diyarbakır'da bunu gördük. Az şey mi bu...

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.