Lüks demokratik değildir

2003 yılında lüks markalar ve tasarım sektörüne hizmet vermek amacıyla Türkiye'nin ilk lüks marka ve iletişim danışmanlık şirketini kuran Özlem Güsar, lüks kavramı üzerine en çok düşünen ve çalışan kişilerden biri.
Endüstri mühendisliği okuyup ardından işletme iktisadında uluslararası yöneticilik programını bitirmiş olan Güsar, yıllarca Türkiye'nin çok büyük şirketlerinde (P&G, Turkcell, Boyner, Garanti Bankası gibi) çeşitli üst düzey sorumluluklar almış. Gilan Mücevharat'ın Topkapı Saray Hazine Dairesi renovasyonu ve Amerika'ya açıldığı dönemde genel müdürlüğünü yaptığı dört yılın ardından kendi işini kuran Güsar'la lüksün tanımını konuştuk. Dikkat edin ezberler bozuluyor.
Güsar'a göre artık deneyimlemek ve istediğiniz gibi yaşayabilmek en büyük lüks...
- Lüks tüketim, lüks yaşam, lüks kelimeleri sürekli hepimizin dilinde. Peki nedir lüks?
- Şu anda lüks gittikçe daha çok detaya, el işçiliğine, servis kalitesine ve en önemlisi deneyime dayanıyor. Artık lüksü deneyimlemek demek, sadece pahalı olanı satın almak değil. Sizi ruhen ve zihnen zenginleştiren bir şeylere sahip olmak demek. Lüks özellikle de başkalarını mutlu etmek için oluşturulan detaylarda gizli.
- Yani insanlar artık zenginliği hayat deneyimleriyle ölçüyor...
- Evet, artık sahip olduklarınızın adedi eskisi kadar önemli değil. Mutlu olmak, keyif almak, çevrenizdeki insanlarla paylaşabilmek daha önemli.
Bir örnek vereyim isterseniz: Bir çantayı sadece çanta olduğu ve başkalarına göstermek için alıyorsanız ruhen zenginleşmiyorsunuz. Aslında ruhen bir eksiğinizi kapatıyorsunuz. Halbuki o çantayı tasarımcısına saygı gösterdiğiniz için ya da el işçiliğini ve kullanılan materyali beğendiğiniz için alıyorsanız o zaman sizi zenginleştiriyor. Çünkü o zaman, o çantayı kullanırken keyif alıyorsunuz.
- Lüks tüketim kişiden kişiye değişebilen bir kavram mı?
- Aslına bakarsanız, lüks tüketim bulunduğunuz duruma, kaçıncı kuşak zengin olduğunuza ve dünyanın hangi coğrafyasında bulunduğunuza göre değişiyor. Mesela İsviçre'de yaşayan, aileden yedinci kuşak zenginseniz artık 'satın almak' sizin için lüks olarak tanımlanamaz.
BEN ZENGİNİM, ARTIK PARAM VAR
- Nedir onlar için lüks olan?
- Kimsenin sahip olamadığı bir sanat eserine sahip olmak ya da farklı deneyimler yaşamak onlar için lüks oluyor. Ya da herhangi bir son model arabaya sahip olmak değil, size özel bir Rolls Royce'a sahip olmak, üretimin her aşamasından haberdar olmak lüks kavramının içine giriyor. Ya da doğaya düşkün biriyseniz panterlerin doğum anına şahit olmak, o anı yaşamak... Bu çerçevede lüksün gizliliği sevdiğini söyleyebiliriz...
- Peki üçüncü dünya ülkelerinde ya da çok yeni zengin olmuş biri için nedir lüks?
- Tabii ki onlar için satın almak lüks oluyor.
Kendiniz için değil, gösterebilmek için satın almak lüks olarak tanımlanıyor. En gösterişli, markaların ilk anda tanınacak, en bilinen modellerini almak, kullanmak lüks diye algılanıyor. Ben bunu aslında annelerin çocuklarıyla olan ilişkisine benzetiyorum.
İlk anne olduğunuzda inanılmaz bir görmemişlik oluyor, yeni zenginlik de böyle bir şey.Çünkü yeni ve bunu herkese göstermek, herkese anlatmak istiyor. Çocuğum yoktu, şimdi var, herkes onu görsün takdir etsin istiyor. Tabii ki yeni zengin 'Bakın ben zenginim, artık param var' diyemediği için bunu markalar üzerinden yapıyor.