Cumartesi 18.01.2014

Türkiye, güzeli son 20 yılda keşfetti

Türkiye'nin yeni sanat anlayışının anlatıldığı 'Özerk ve Çok Güzel' sergisini, küratörlüğünü yapan SABAH yazarı Hasan Bülent Kahraman'la gezdik ve güncel sanatı mercek altına aldık

Akbank Sanat 20. yılı onuruna, 20 çağdaş Türk sanatçısının eserlerinden oluşan 'Özerk ve Çok Güzel' isimli bir sergiye ev sahipliği yapıyor. Ülkemizde son 20 yılda ortaya çıkan yeni sanat anlayışının yer aldığı sergi, Beyoğlu'ndaki Akbank Sanat Galerisi'nde 1 Mart'a kadar görülebilir. SABAH yazarı ve akademisyen Hasan Bülent Kahraman'ın küratörlüğünü yaptığı sergide Haluk Akakçe, Erdağ Aksel, Ansen, Hussein Chalayan gibi yeni sanat akımını temsil eden sanatçıların çalışmaları sergileniyor. Biz de sergiyi ve "Özerk ve güzel" olarak tanımladığı yeni sanat anlayışını konuşmak üzere Kahraman'la Akbank Sanat Galerisi'nde buluştuk. Sergi giriş katında ve bir üst katta yer alıyor. Biz tura üst kattan başlıyoruz. Türkiye'de güncel sanatın son 20 yılda doğduğunu söyleyen Kahraman sergiyi değerlendirirken "Yeni sanat kendi içinde farklılıklar gösteriyor" diyor, diğer taraftan da eserleri, benzerlikleri ve farklılıkları anlatıyor. Eserlerin seçimi kadar yerleştirilme düzenleri de önemli. Örneğin üst kattaki bir odada Şükran Moral'ın 'Hamam' isimli video eseri gösteriliyor. Moral'ın hemen yanında Ferhat Özgür'ün Türkiye'de son yıllarda çok tartışılan kimlik değiştirme, ötekileştirme, empati gibi kavramları anlattığı 'Metamorfoz Muhabbet' isimli videosu var. Bu videoda empati kuran ve kendisini öteki yerine koyan iki yaşlı kadının hikayesi anlatılıyor. Kahraman tüm bu eserlerle ilgili "Bunlar bizim 20 yılda popüler kültürler ve toplumsal kurallara ilgili oluşturduğumuz unsurlar" yorumunu yapıyor.
TÜRK SANATI ÖZGÜRLEŞTİ
- Sergide eserlerini gördüğümüz 20 sanatçıyı nasıl seçtiniz?
- Farklı 20 sanatçı da olabilirdi ama bu 20 sanatçıyla oluştu. '20 yıl, bu 20 sanatçıdan oluşuyor' demek mümkün değil ama bu 20 sanatçı, bu 20 yılı tanımlamaya, açıklamaya yeter.
- Serginin iki kavramı var: Özerk ve çok güzel. Türk çağdaş sanatı sizce artık bu tanımlara uyuyor mu?
- Evet, yeni sanat anlayışında iki olgu öne çıkıyor. Biri özerk kavramı. Bunun da iki boyutu var. Birincisi, son 20 yılda bizim sanatımız, yani Türkiye'de üretilen sanat daha önceki bağlarından çeşitli ölçülerde kendisini koparmayı başardı. Hâlâ Batı odaklı bir sanat ama geleneğine de bakan, kendi geçmişinden ürkmeyen, gerekiyorsa önemseyen ya da önemsemeyen, mesela Fransa'yı ve Fransa'da üretilmiş akımları kendisine hedef almaktan uzaklaşan bir sanat oldu. Yerellik, bölgesellik, lokal bir sanat gibi kaygılarını kendi dışına itmeyi başardı. Kendini tamamen özgürleştirdi.

GÜZELLİK ÜRKÜLEN BİR OLGUYDU
- Güzellik olgusu neden son 20 yılda oluştu peki? Daha önce sanat güzellikten uzak mıydı?
- Daha önceki dönemlere güzellik korkulan ve kaçınılan bir şeydi. Bugün iki yapı var: Bir yandan çağdaş sanat güzelle doğrudan uğraşmıyor. Modern sanat belki ona bu manada daha yakın. Fakat Türkiye, güzeli ilk defa bu dönemde keşfetti. Yani 'Güzel denen şey dünyayı değiştirme gücüne sahiptir' dendi bu dönemde. 'Güzel devrimcidir' diye düşünülmeye başlandı. Yani estetik, hayatı değiştirecek güce sahip. Bu sergiyi bu iki temel üstüne oturtarak kurdum. Ben son dönemin bu iki kavram etrafında biçimlendiği kanısındayım.
- O halde size göre çağdaş sanatta tüm radikal değişim bu dönemde gerçekleşti.
- Evet 1992'de bienallerle başladı. Bienalin tarihi daha eskiye gidiyor ama Fransa'daki eski salon sergileri gibiydi. 1992'den sonra bienal kavramı değişim gösterdi. Ben de 1993'ten 2005'e kadar bienal danışma kurulunda çalışarak bunu çok içinde yaşadım. Müzesi olmayan, etkileşimi, ulaşımı kısıtlı, kişi başına düşen gelirin çok kısıtlı olduğu bir ülkede 92'den itibaren insanlar ilk kez yeryüzünün en önemli sanatçılarının ayaklarına geldiklerini gördü. Kendi işlerinin dünya sanatçılarıyla sergilenebileceğini fark ettiler.
- Türkiye'de sanatsal anlamda en önemli eksiklik sizce ne?
- Bizim hâlâ kültür kurumları açısından büyük eksiklerimiz var. Bizde Batı sanatına dayalı bir birikim müzelerimizde, koleksiyonlarımızda yer almıyor. Hiç onlarla irtibat kurmamış bir ülke olarak çıkıp 'Bize ilgi gösterin' diyoruz. Bunu da bir günün içine sığdırmaya çalışıyoruz. Ama Sotheby's, Christie's, Bonhams eğer bugün Türkiye'den gelmiş bir sanatçıyı müzayedeye çıkarıyorsa, varsın onu Türk koleksiyoner alsın. O koleksiyoner yarın da gider başka bir sanatçı alır. Japonlar başka bir şey mi yaptı? New York'ta ve diğer dünya piyasalarında kendi sanatçılarını aldılar ve onların orada yaşamalarına imkan sağladılar. Sonra o yapıtları müzelere hediye ettiler. Bugün Türkiye'deki koleksiyoner illa Türkiye'den eser almıyor, yurtdışındaki fuarlara da gidiyor. İşini aldığı sanatçı Türkiye'deki koleksiyonere bakacak, galerici gelip Türkiye'yi görecek. Bu etkileşim ancak böyle doğacak.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.