Cumartesi 29.03.2014

Adalet için ne yapmalı?

Memlekette adalet olgusu güncel tartışma konularından biriyken Mads Mikkelsen'ın başrolde oynadığı Adalet İçin filmi mağdurların perspektifinden adalet arayışını anlatıyor

ADALET İÇİN / MICHAEL KOHLHAAS ***
Adalet nasıl tecelli etmeli? İnsanlık tarihinin ısıtıp ısıtıp önümüze koyduğu bir sorun, ki şimdilik bulunan çözüm kurulu hukuk sisteminde mahkeme karşısında herkes eşittir formülü... Arnaud des Pallieres'in yönettiği Adalet İçin / Michael Kohlhaas filmi de bu soruyu Alman Heinrich von Kleist'ın ilk kez 1810'da yayımlanan kitabının uyarlamasıyla tekrar soruyor. Ortaçağ Avrupası'nda tüccar Michael Kohlhaas'ın atlarına el koyan bir barona karşı başlattığı hukuk mücadelesinin izini sürüyor film. Baronun mevkisi, temsil ettiği sınıf ve ilişkileri nedeniyle Kohlhaas bu mücadelesinden sonuç alamıyor. Mağdurken bir de sistemin "Kes sesini otur oturduğun yerde" mesajıyla ve karısının ölümüyle başbaşa kalıyor. Bunun üzerine de adaleti kendi sağlamak için isyan başlatıyor. Yönetmen Arnaud des Pallieres kitaptaki gibi adaletin sağlanamaması karşısında kişisel adalet arayışının doğruluğunu sorgularken, adalet sisteminin de egemen sınıfların lehine çalışan yapısını keskin bir şekilde eleştiriyor. Ortada aslında Braveheart misali kahramanlık potansiyeli olan bir hikaye var. Ama yönetmen Pallieres kahramanlık eylemleriyle ilgilenmiyor, meseleye daha düşünsel yaklaşmayı tercih ediyor. Minimal ve dingin bir sinemanın yolundan gidip karakterine belli bir mesafe koyarak Michael Kohlhaas'ın hak arama mücadelesi içindeki duruşunu, kararlılığını hatta içsel evrimini anlatıyor bize. Bunun için de film bütün yükünü Kohlhaas'a yani onu canlandıran Mads Mikkelsen'ın omzuna yüklüyor. Danimarka'nın en iyi aktörlerinden olan Mikkelsen da bu yükü üst düzey bir performans göstererek taşıyor. Filmin bir noktasında Kohlhaas ile Martin Luther'in (Denis Lavant ) adalet, isyan, egemenlerin lehine çalışan hukuk üzerine konuşmaları dikkate değer. Kohlhaas'ın yöntemini eleştiren Luther'in tespitleri önemli. Ama son tahlilde ona tavsiyelerinin günümüzde bir geçerliliği var mı orası tartışılır işte. Çünkü Luther gündelik bir hak gaspı karşısında Kohlhaas'ı ilahi adalete güvenmeye çağırıyor. Bu noktada meseleye güncel bir öneri getirilmemesi filmin yumuşak karnı... Çarpıcı ve tüyleri diken diken finaliyle (bu sahnede Mads Mikkelsen'ın ne kadar iyi bir oyuncu olduğunu bir kez daha anlıyorsunuz) noktalan film son kertede, adaletin her şeyiyle tartışma konusu olduğu ülkemizde mağdurun perspektifini anlamak isteyenlerin kaçırmaması gereken filmlerden.
AKTÖR DEDİĞİN NEDİR Kİ?

MEDDAH ***
TV dizilerinde yapımcı olarak tanınan ve Vali'nin senaristlerinden Batur Emin Akyel ilk filmi Meddah bize ömrünü sahnelere adamış sonunda kimi turnelerde meddalık yapan bir oyuncunun dramını anlatıyor. Lakin bir düşmüş adam hikayesi değil Meddah, baba-kız ilişkisi üzerinden 'elimizdekinin kıymetini kaybetmeden anlayalım' filmi. Naif, hem meddahlığı hatırlatan, oyuncuların ruh halini ele alan, zamana ayak uyduramayanların dramına odaklanan yönleri de var filmin. Meddah Aziz'i canlandıran Münir Canar, tiyatrodan ama özellikle de orta oyunundan gelen birikimini çok iyi damıtıyor. Çok iyi oynuyor. Hele hele Kenter Tiyatrosu'nun boş koltuklarına oturup Sersem Kocanın Kurnaz Karısı oyununun sonundaki "Aktör dediğin nedir?" tiradını attığı sahne unutulacak gibi değil. Sırf bu performans için bile izlenebilir. Ki yönetmen Akyel de ilk filminde temiz bir film koyuyor önümüze. Yeşilçamvari sıcak, samimi iyi bir TV filmine yakın bir yapım Meddah. Bunca ticari film arasında gözden kaçmasın!

SİNEMADAN AL HABERİ
Almanların Fatma Girik merakı :
19. Türkiye Almanya Film Festivali, sinemamızın Almanya'ya açılan kapısı. Bu yıl bu kapıdan onur ödülü sahibi Fatma Girik de girdi. 71 yaşında ödül için Almanya'ya gitti. Ama ödül bir yana Girik'e özellikle Almanlar'ın gösterdiği ilgi festivalin en çok konuşulan olaylarından biriydi. Eee ne de olsa Girik Yeşilçam'da zorluklarla başa çıkan kadın karakterleri en iyi yorumlayanlardan... Belki de bu güçlü hali Almanlar'ı mest etti.
Beyoğlu Kontu vampirleri selamlar : Vampirler'in 'sevimsiz' olarak algılandığı zamanlarında bile sinema yazarı Giovanni Scognamillo onlardan sevgisini esirgemedi! Bu yüzden adı 'Beyoğlu Kontu'na bile çıktı. Şaka bir yana tür sinemasına ilgi gösteren ve bu alanda birçok kitabı bulunan üstat Giovanni'nin 'Vampirler' başlıklı resim sergisi Leonardo Sanat Galerisi'nde açıldı. Kendi yaptığı resimlerden oluşan sergi 18 Nisan'a kadar da sürecek.
Sinemamızdaki Rum'lar : Sinemamızda hem kamera önünde hem kamera arkasında birçok Rum, Ermeni çalıştı yıllar boyunca. Usta isimlerdi onlar. Ama sinema tarihimiz yazılırken hep geri planda tutuldular. Yapı Kredi Yayınları'ndan yeni çıkan Paris'ten Pera'ya Sinema ve Rum Sinemacılar kitabı bu yüzden önemli. Türkiye sinemasındaki Rumlar'ın önemini derli toplu anlatıyor.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.