Cumartesi 11.10.2014

Bir film hayatınızı değiştirir

Hayat bir yel değirmeniyse, sinema da sunduğu hayal dünyasıyla bize Don Kişot'luk yapma şansı tanır. Pek Yakında'nın Zafer'ini ya da Haşmet Asilkan ile Mehmet ve Recep'i sevmemizin sebebi de bu Don Kişot'luğu bize hatırlatması...

Pek Yakında' nın korsancı Zafer karakteri, sinema dünyasında tutunamayan bir karakter olsa da içten içe sinemaya gönülden bağlı biri. Bir filmin kendi hayatını değiştirebileceğini düşünecek kadar hem de. Zafer'in, çok sevdiği karısını boşanma kararından vazgeçirmek için filmden medet umması da bu yüzden. İllegal işleri bıraktığını ispatlamak için yapımcılığa soyunacak, film çekilecek sonra karısı onu yeniden sevecek ve eskisi gibi mutlu aile tablosu çizilecek... Zafer'in bu naifliği, hani adı büyülü fenere çıkan sinemanın 'büyüsünden' kaynaklanıyor biraz da. Öyle değil midir zaten, sinemaya bir kere gönül vermeye görün bu büyü, sizi etkisi altına almıyor mu? Hayatın sinemaya olan yansımalarını izleyip izleyip sonra gerçek hayatta bir durumla karşılaşınca o yansımaları referans almamız da belki bu yüzden. Ya da gerçek hayatta hiç temasımızın olmadığı oyuncuları sanki haneden biriymiş gibi sayıp sevmemiz de...
SİNEMA HAYATI ALT EDEBİLİR Mİ?
Pek Yakında
'nın, izleyenleri etkisi altına alan o sıcaklığının sırrı da bu naiflikte gizli. Sinemanın, Don Kişot gibi hayata meydan okuyan yanını önemsiyor. Bu naifliğe en son rahmetli Ahmet Uluçay'ın Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak'ta rastlamıştık. O filmde de sinemanın büyüsüne kapılan, Anadolu'nun bir köyünde biri karpuzcu diğeri berberin yanında çırak olan Recep ve Mehmet'ti. Ellerindeki film parçalarıyla kendilerine sinemadan bir dünya kurma çabaları, rejisörlük hayalleri, aşklarını yaşama halleri hep bu naiflikten besleniyordu. Pek Yakında'nın ilham kaynaklarından Yavuz Turgul'un Aşk Filmlerinin Unutulmaz Yönetmeni filmindeki Haşmet Asilkan da hem Zafer'in hem de Recep ve Mehmet'in sinemasal akrabasıdır aslında. O da çekeceği bir filmle hayatının değişeceğini umacak kadar sinemanın büyüsü altında. Şener Şen'in unutulmaz kompozisyonuyla belleğimize kazınan Haşmet Asilkan, özellikle aşk konusunda insanlara yıllarca sinema aracılığıyla hayal kurdurmuş bir yönetmen. Yani sinemanın hayalle ilişkisini, gerçek karşısındaki zaaflarını çok iyi bilen biri. Ama gün geliyor kendi de o hayalin peşinden koşuyor. Çünkü filmin, sinemanın bir kerecik olsun hayatı alt edebileceğini umut ediyor. Kıymeti pek bilinmeyen, yönetmen Muammer Özer'in çektiği Hollywood Kaçakları filmindeki sinema uğruna Amerika'ya gitmek için evden kaçan çocuklar gibi... Peki bu naifliğin, umudun gerçek hayatta bir karşılığı yok mu? Var tabii. Bir film izlersiniz, yönetmen olmaya karar verirsiniz, hayatınız değişir, Meksikalı Alejandro Gonzalez Inarritu'nun Yol'u izleyip sinemaya başlaması gibi. Sonra Amores Perros, 21 Gram, Babil, Biutiful gibi filmler çekersiniz. Dünyanın tanıdığı bir yönetmen olursunuz. Bir film izlersiniz oyuncusuna hayran olup onunla tanışmak için çocuk yaşta Hollywood'a gitmeye karar verir, evden kaçarsınız. Trende yakalanır, gazetelere manşet olursunuz, Tunç Başaran gibi... Sonra yönetmen olur, filmler çeker, o filmler de size çok sevdiğiniz, uğruna evden kaçtığınız oyuncuyla tanışma imkanı sağlar... Yani hayat bir yel değirmeniyse, sinema da sunduğu hayal dünyasıyla bize Don Kişot'luk yapma şansı tanır! Belki de bunun için severiz sinemayı!
FİLMEKİMİ'NDE HANGİ FİLMLERİ İZLEMELİ!
İKSV'nin mini festivali filmekimi dün başladı. Peki, bu bir haftalık film maratonunda onca film arasında hangisine gitmeli? İki Gün, Bir Gece: Dardenne Kardeşler'den içinize oturacak mıh gibi bir film. Avrupa'nın iç yüzündeki çürümüşlüğü işçilerin gözünden izlemek için.
Pasolini: Bir büyük yönetmenin kişisel dünyasında sağlam bir yolculuğa çıkmak ve nasıl öldürüldüğü konusunda fikir sahibi olmak için.
Geronimo: Tony Gatlif insanı sinema salonundan her zaman etkileyerek çıkarır. Aşk, tutku ve müzik iç içe karar sizin!
İnsanları Seyreden Güvercin: Bir güvercinin gözünden insanlığın gidişatına tanıklık etmek için. Venedik'ten aldığı Altın Aslan da cabası...
Dile Veda: Sinemanın yaşayan efsane yönetmenlerinden Jean-Luc Godard film çekmiş, izlememek olur mu? Biraz saygı lütfen!
Özgürlük Dansı: Ken Loach gibi haksızlıkları kendine dert edinen usta bir yönetmene senin meselen benim de meselem diyebilmek için...
Beyaz Tanrı: Hayvanları sevmeyenlere karşı köpeklerin başlattığı isyanı desteklemek için!
Mısır Adası: Karlovy Vary'de büyük ödülü alan filmde, en lezzetli oyunculuğunu sergileyen İlyas Salman'ın küllerinden yeniden doğuşunu izlemek için.
Leviathan: Rusya'daki adaletsizliğin ve yozlaşmanın ne düzeye geldiğini çarpıcı ve etkileyici bir filmle anlayabilmek için.
Kirli Para: Geçen yıl hayatını kaybeden usta aktör James Gandolfini'yi son filmiyle uğurlamak için.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.