Cumartesi 28.05.2016

Sinem gelinliği giydirmemi istedi

Sinem Kobal-Kenan İmirzalıoğlu’nun düğününde ve gelinlikte imzası bulunan Tuvana Büyükçınar Demir, “Mutlu bir evliliğimin olması çiftleri etkiliyor. Sinem de gelinliğini benim giydirmemi istedi” diyor

Geçtiğimiz hafta sonuna magazin dünyasına kesinlikle Sinem Kobal-Kenan İmirzalıoğlu düğünü damga vurdu. Cunda Adası'ndaki düğün, Kobal'ın gelinliği, gelinliğin konsepte uyup uymadığı tüm hafta konuşuldu. Düğüne "Kır düğünü" diyenler de oldu, "Denizin yanı başındaydı tabii ki sahil düğünüydü" diyenler de vardı. Gelinlik bu kadar konuşulunca ben de tasarımcısı Tuvana Büyükçınar Demir'in iki kız arkadaşıyla birlikte kurduğu 3Moms'un ofisinde buldum kendimi. 1975 doğumlu Demir'i tarif etmek için enerjik, samimi ve duygusal en doğru üç sıfat sanırım. Bir çocuk annesi, her zaman çok yoğun ama durmadan çalışıyor. İmza attığı gelinliklerden, düğün anından, A46 şirketiyle organize ettikleri düğünlerden bahsederken gözleri dolacak kadar duygulu biri... Kızdığını da üzüldüğünü de içinde tutamayan, gönlünden geçerek bir şey yaptığında karşılık bulamayınca hayal kırıklığını çok içten bir şekilde yaşayan ve üretmekten çok mutlu bir kadın... Işık Lisesi'nin ardından Mimar Sinan Üniversitesi'nde endüstriyel tasarım bölümünü bitiren Demir, 1999 yılında Nişantaşı'nda A46 isimli ilk mağazasını açtı. 2003 yılında Arda Can ve eşi Selim Demir ile birlikte A46 Organizasyonu kurdu. Bir yandan moda ve organizasyon işi sürerken bir yandan da Alara Koçibey ve Emine Kütük ile birlikte çocuk odaları tasarlıyor. Tabii ki sohbete düğünlerle başladık.
- Sizin isminiz ve çalışmalarınız sık sık ünlü isimlerle birlikte anılıyor. Kolay mıdır ünlülerle çalışmak?
- Tabii ki her tasarımcının hayali ünlü birileriyle çalışmaktır. Ama bu çalışmanın bedeli çok ağır. Tabii ki ünlü isimlerin kaprisleri oluyor. O kaprislerin karşısında ancak işinizi çok iyi yaparsanız ve ne yaptığınızdan emin olursanız sağlam durabilirsiniz. Kendime ve ekibime güvendiğim için o kaprisleri aşabiliyorum.
- Gelinlerle bir arada çalışmak oldukça zor olmalı. Nasıl başa çıkıyorsunuz siz gelinlerle?
- Çoğu zaman bu işin psikoloğu olarak görüyorum kendimi. Bir proje var elimizde ve ben bu projenin psikoloğuyum. Gelin stres demek. Bunu kabul etmek ve bilmek gerek. Karşı tarafa maksimum hak vererek durumu çözmek aslına bakarsanız benim işim. Böyle bakarsanız kalbiniz yara almıyor yoksa o stresli anlarda insanın kalbi çok yara alabiliyor.
- Peki gelelim son düğüne... Sinem Kobal nasıl bir gelindi?
- Sinem en başından itibaren ne istediğini çok iyi bilen bir gelindi. Benim bugüne kadar gördüğüm, kendi provasını maksimum yönlendiren üç kişiden biriydi. Diğerleri Candan Erçetin ve Gülben Ergen'di. Sinem'i çok genç yaşından beri tanıyorum. Mongol ipeğindendi gelinliği. Bilenler bilir bu kumaşı vücuda oturtmak çok zordur. Çok basit ve çok sade bir gelinlik gibi dursa da aslında benim kariyerimde yaptığım belki de en zor gelinlikti. 20 kişilik bir kadro çalıştı. Mart ayında kesin çalışmalar başladı. 1.5 ay net işçiliği sürdü ve gelinlik üç kere baştan kesildi. Düğünden bir hafta önce de bitti.
- Kenan İmirzalıoğlu ilgilendi mi gelinlikle peki?
- Hayır. Bir kere ben yokken gelip atölyede görmüş gelinliği. Sinem ufak bir yerine takılmış çünkü gelinliğin. O da "Bu da nazar boncuğu olsun, hiçbir sorun yok" demiş ve Sinem'i ikna etmiş. Çok sabırlı, olaya hakim biri Kenan İmirzalıoğlu. Hepimizi bu süreçte o yönetti diyebilirim.
STRESLİ VE SİZİ TÜKETEN BİR İŞ
- Siz sadece gelinliği yapmadınız A46 olarak düğün organizasyonu da sizdeydi... Nasıl başladınız düğün hazırlıklarına?
- Ocak ayı gibiydi... Bir gece saat 22.00 gibi telefonum çaldı. Ben de Sinem'e kırgınım o sıralar, başladım söylenmeye... O da "Sus, her şeyi affettirecek bir şey söyleyeceğim" dedi. Ben de "Yoksa..." derken, evlenecekleri müjdesini verdi. Selim'e "Evleniyorlar" diye bağırıyorum o sırada tabii... Sonra da gelinlikle birlikte organizasyonu da bize emanet ettiler. Ne istediklerini biliyorlardı. Cunda Adası ve otelin İmirzalıoğlu için özel bir anlamı vardı. Sade, doğal bir düğün olmasını istediler. Eğlencesi boldu. Gelenek ve görenekler unutulmadı. DJ de vardı davullar da... Uzun zamandır gördüğüm en iyi misafirperverliği yaptı Sinem ve Kenan diyebilirim. Bu arada gazetelerde inanılmaz rakamlardan bahsedildi. Hepsinin yanlış olduğunu söyleyebilirim.
- Neler kaldı o düğünden aklınızda?
- Fırtına kaldı mesela. Akşam 18.00'e kadar hava sakinleşmedi. Ben de bahçe için hazırladığım süslemelerin bir kısmını bu yüzden yerleştiremedim. İkisinin birbirine "Evet" dediği an... Ve İmirzalıoğlu ailesinin kadınlarının halay çektiği an... Aralarında 80 küsür yaşında olan ki kadınların halay çektiği an hepimiz büyülendik. Sinem de sonra o halaya katıldı. Kenan İmirzalıoğlu'nun yürümekte zorlanan büyükannesini halay başı olarak gördüğü an gözleri yaşardı... Cidden büyüleyiciydi.
- Gelinliğin ve düğünün temasının uymadığını söyleyenler oldu...
- Kendisinin hayalinde olan gelinliği giydi. Vintage kokan bir gelin olmak istiyordu. Bohem, dantel ve özel işlemelerinin olduğu bir gelinlik istiyordu. Herkesi mutlu etmemiz imkansız. Önemli olan gelinin mutlu olmasıydı ve o da çok mutlu olduğunu defalarca ifade etti.
- Bugüne kadar yaptığınız ve en etkilendiğiniz düğün hangisi oldu?
- En etkilendiğim diye ayıramıyorum. Hepsinin çıkışında muhakkak ağlıyorum mesela. Organize ettiğimiz düğünlerin yüzde 80'ine katılmaya çalışıyorum. Bütün gelinler çok özel benim için. 2003 yılından beri düğün yapıyoruz. Neler neler yaşandı tabii ki. Çok stresli ve sizi tüketen bir iş... Tek amacımız ailenin düğüne aynı davetliler gibi rahat bir şekilde gelebilmesi. Yaklaşık altı ay o aileyle evli kalıyorsunuz. Çok farklı bir duygu.
- İlk düğününüz hangisiydi?
-Annemin arkadaşı Ahu Aysal, kızı Ceyla'nın düğününü bana emanet etti. Hem de o zaman şirketim yok, hiçbir deneyimim yoktu.
- 2008'den bu yana evlisiniz. Ancak eşiniz Selim Bey ile 25 yıldır yani liseden bu yana berabersiniz. İnsanların sizi seçmesinde bu etkili oluyor mu?
- Bence var. Tüm çiftlere 'en az bizim gibi olun' diyorum. Eşim uyurken bana sarılmasa 'neden bana sarılmadın?' diye küsen bir kadınım. O olmasa ben neydim, neredeydim cidden bilmiyorum. Sinem mesela "Gelinliğimi sen giydirir misin?" dedi. İnsanların bunun farkında olduğunu o kadar çok hissediyorum ki.
- Bu kadar düğün ve gelinlik içindesiniz. Oysa sizin düğününüz Roma'da oldu ve gelinliğinizin provasını da bir kez yapabilmişsiniz sanırım...
-Gelinliğimin tek bir provası yapıldı. Sonra da Roma'ya getirdi annem o zaman gördüm. Ekibimin benim gelinliğimi dikecek vakti yoktu.
YARATMAYAN KADINLAR YOK OLMAYA MAHKUM
-Siz hayallerini gerçekleştirebilen şanslı kişilerdensiniz. İlgi duyduğunuz her alanı bir iş koluna çevirmeyi de başardınız üstelik... Nedir bunun sırrı? -Bence her insanın içinde bir şeyler var. Sadece bunun ne zaman ve ne zaman ortaya çıkacağı belli değil. Ev kadını olsam kesin reçel yapar onu satmaya başlardım. Devir kendinizi boşa harcayacağınız bir devir değil. Artık herkes çok yönlü. Kadınlar çok yönlü yaratıklar. Heyecanlarının ve tutkularının peşinden gitmeyen kişilerin mutlu olabileceğine de, çevresine mutluluk verebileceğine de inanmıyorum. Yaratmayan kadınların da yok olmaya mahkum olduklarını düşünüyorum.
-Selim Bey bu yoğun programınıza kızıyor mu? Ya da sizin daha ön planda olmanızdan rahatsız oluyor mu?
-O olmasa ben olmam ki. Ben cam bir kavanozun içindeyim. Esas zor kısmıyla ben değil o ilgileniyor. Benim ekibim olmasa, Selim olmasa hiçbir şey yapamazdım. Bence Selim yaratıcılığım ve kişiliğim nedeniyle beni seçti. Yaptıklarımla da gurur duyduğundan eminim.
BEDAVA ÜRÜN DAĞITMIYORUZ
-Tasarımlarınızı hep ünlüler giyiyor. Hediye olarak veriyor musunuz tasarımlarınızı?
-Abdi İpekçi'de devlerin olduğu bir caddedeyim ben. İnanılmaz bir kira veriyorum. Yanımızda onlarca insan çalışıyor. Bu maliyetli işe yatırım yapıyorum ve bu işten ailemin geçimini sağlıyorum. Her şeyin bir bedeli var. Ben de gelinliğimi para verip diktirdim. Benim hediye olarak dağıtmam mümkün değil.
-Son yıllarda herkes bir tasarımcı. Özellikle cemiyet hayatında tasarıma el atan çok kadın var...
-Ben onlarda değilim. Selim motosikletini sattı. Üvey babam biraz borç verdi ve biz ikimiz öyle açtık gencecik yaşımızda o butiği. 99 depremi olmuştu ve ailelerimiz de bu hayale para bağlamamızı istemedi. Her aldığımız borcu da ödedik sonrasında. Öyle bir emek verdik ki biz bu işe...

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.