Monaco’dan Riyad’a Tasarımları dünya vitrinlerinde
Nedret Taciroğlu 18 yaşından beri moda dünyasının içinde. Kızı Yasemin Taciroğlu en büyük yardımcısı. Bugün yaptığı tasarımlar dünyaca ünlü markalarla birlikte Monaco, Paris, New York, Milano gibi merkezlerde satılıyor
- Nedret Taciroğlu dendiği zaman aklıma dantel, kristal ve ihtişamlı tasarımlar geliyor... Siz nasıl tanımlıyorsunuz moda çizginizi?
- Nedret Taciroğlu: Tamamen romantik bir çizgim olduğunu söyleyebilirim. Dantel ve ipek organza da bu nedenle en çok kullandığım kumaşlar. Tasarımlarımda kelebek motifleri, su sinekleri ve çiçek desenlerine yer veriyorum. İddialı ve güçlü bir kadın benim kadınım, moda çizgim de bu yönde.
İHTİŞAMLI ROMANTİK
- Elie Saab, Reem Acra, Monique Lhuillier gibi tasarımcılarla benzeşiyor tarzınız. Nedir sizi onlardan ayrıştıran, tasarımlarınızın imzası olan özellik
- N. T: İhtişam bakımından benzerlik gösteriyor olabilir. Benim tasarımlarımı etek uçlarında kullanılan dantel dilimlerden, işlemelerde kullanılan kristallerden ve düğmelerin üstünden aynı renkte hazırlanıp takılan saçaklardan hemen ayırt edebilirsiniz. Çizgim, bahsettiğiniz diğer tasarımcılardan çok rahat bir şekilde ayrışıyor. Koleksiyonlarımız da bu nedenle dünyanın dört bir yanında onlarla yan yana satılabiliyor koleksiyonlarım. Ayrıca koleksiyonlarımız işçilikleri ve tüm detaylarıyla her bakımdan haute couture izleri taşıyor.
- Tasarım dünyasına adım atarken, size ilham veren ya da örnek aldığınız bir isim oldu mu?
- N.T: Bir düşüneyim. Moda dünyasına tasarımcı olarak ilk adım attığım yıllar 1980'ler... O dönemde de Nina Ricci ve Yves Saint Laurent en beğendiğim modaevleriydi.
- Yasemin Hanım, siz de annenizle birlikte çalışıyorsunuz. İtalya'da önce işletme eğitimi almışsınız ardından da moda pazarlama... Farklı mı İtalya'daki ve Türkiye'deki moda algısı?
- Yasemin Taciroğlu: Genel olarak modanın dünyanın her yerinde aynı zihniyetle yapıldığını söyleyebilirim. Milano'da bulunduğum dönemde gördüğüm dünyaca ünlü firmalar aklınıza bile gelmeyecek küçük hesaplar yapıyor. Yani mutfak her yerde aynı diyebilirim. Sadece ürünlerini pazarlama konusunda çok başarılılar. Orada haute couture üzerine çalışan kalifiye eleman bulmak çok daha kolay. Ayrıca üretim konusunda da yıllara dayanan bir deneyimleri var.
13 SAAT ATÖLYEDEYİM
- Yaklaşık yedi yıldır dünyanın dört bir yanında satılıyor koleksiyonlarınız...
- Y.T: Özellikle Ortadoğu ve Arap dünyasında oldukça iddialı bir markayız. Katar, Kuveyt, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri markamızın son derece etkili olduğu ülkeler. Onun dışında Singapur, Hong Kong ve Panama'da da satılıyor koleksiyonlarımız. Ayrıca New York, Paris, Milano ve Monaco'da da satış yapıyoruz.
- Aynı koleksiyonlar mı gidiyor tüm bu farklı coğrafyadaki ülkelere?
- Y.T: Tabii ki bazı değişiklikler isteniyor bizden. Tek bir elbise örneğiyle anlatayım isterseniz size. Arap ülkelerine elbise astarlanıp gidiyor. Çıplak dantel bırakmıyoruz. Katar için elbisenin boyunu ayak bilekleri görünecek şekilde hazırlıyoruz. Singapur'da önü diz üstü, arkası uzun olan bu elbisenin ön kısmının daha da kısaltılması isteniyor. New York ve Panama'ya giden elbisenin şu an kollarının kapanması ve elbise boylarının uzatılması isteniyor. Monaco'da elbise astarlanmadan, dantel transparanlıklar bırakılarak gönderiliyor.
MESAİSİ FAZLA BİR İŞ
- Satış yaptığınız her ülkeyi görme, oradaki moda anlayışını yerinde gözlemleme şansınız oldu mu?
- N.T: Satış yaptığımız ülkeleri görmeye özen gösteriyorum. Panama'ya önümüzdeki ay özel bir defile için davet edildim. Bu vesileyle orayı da göreceğim.
- Tüm gününüzü alan bir iş mi tasarım yapmak?
- N.T: Tüketim çok fazla. Değişimlere hızlı bir şekilde adapte olmanız gerekiyor. Üretim başlı başına bir başka iş. O yüzden mesaisi fazla. Provaların dışında günün 13 saati atölyedeyim. Atölyede 30 kişi var ve tahmin edebileceğiniz gibi yoğun bir çalışma oluyor.
Yasemin benim en yakın arkadaşım
- Beraber çalışıyorsunuz... Aslında anne ve kızlar arasında hep bir gerilim olur. Zorlandığınız olmuyor mu?
- Y.T: Dediğiniz gibi zordur aslında... Ama bizim şansımız iyi anlaşan bir anne-kız olmamız. Çok yakın olduğumuz için de sorunları çözmek zor olmuyor.
- N.T: En yakın arkadaşım Yasemin. Ben üretimle ilgileniyorum, o da işin her yerinde. Ben yetişemediğim zaman o var. Bu da büyük bir şans. Gerçekten de çok mutluyum.
- İlk önce babanızla daha sonra annenizle çalışmaya başlamışsınız... İkisi de çok farklı sektörlerde çalışıyor.
- Y.T: Birbirinden çok farklı iki iş dalı. Babam Ali Zafer Taciroğlu, soyadımızdan da tahmin edebileceğiniz üzere Taciroğlu peynirlerinin sahibi. Onunla çok kısa bir süre çalıştım. Tüm üniversite hayatım boyunca beni çalışmaya teşvik etti. Her yaz İstanbul'a geldiğimde yaz tatili boyunca bir yerde staj yaptım. Böylece merak ettiğim tüm sektörlerde deneyim edinmemi sağladı. Milano'da işe girdiğim şirket de bir tekstil firmasıydı. Zaten sonra annemle birlikte çalışmaya başladım.
- Babanızdan ve annenizden ayrı ayrı neler öğrendiniz? Benziyor mu iş hayatındaki tavırları?
- Y.T: Annemden cesur olmadan başarılı olunamayacağını öğrendim. Annem hayallerimin peşinden gitmenin önemini gösterdi bana. Babam da hep çalışmaya teşvik etti. İkisi de hayatımda tanıdığım en çalışkan insanlar. Onlardan durmamayı, hedefe varmak için konsantre olmayı öğrendim.
EN SON HABERLER
- 1 Hiçbir doğruluğu olmayan beslenme önerileri
- 2 İnsana güvenmekten vazgeçmeyin
- 3 Küçük sanatçılar için büyük deneyimler
- 4 Yelkovan kuşlarının peşi sıra
- 5 Üstümüz başımız leopar
- 6 Bu oyunun seyircileri, cesaretli insanlar
- 7 Zamanın ötesinde bir albüm
- 8 7/24 şehirde yaşam
- 9 Sınırları koruyalım
- 10 Dümdüz bir karın, incecik beden için bahar diyeti kılavuzu