Cumartesi 17.09.2016

Bizim ‘Diriliş’ mücadelemiz!

Festivallerin gözdesi Kalandar Soğuğu, doğayla insanın mücadelesini ele alıyor. Inarritu’nun Diriliş’i ve Yılmaz Güney’in Umut’unu hatırlatan yapım son yılların özgün yerli filmlerinden

Sinemamızda insan- doğa ilişkisi üzerine kafa yoran sinemacılar arasında Şerif Gören ve Derviş Zaim başı çeker herhalde. Şerif Gören Katırcılar, Yol, Tomruk, Derman; Zaim de Devir ve Balık filmlerinde doğanın çetin şartlarıyla insanın mücadelesini farklı perspektiflerden ele alır. Kalandar Soğuğu filmi ile bu isimlerin yanına Mustafa Kara'yı da gönül rahatlığı ile ekleyebiliriz. İlk filmi Umut Adası'nda göçmen meselesini ele alan ve vasat bir film çıkaran Kara, Kalandar Soğuğu ile sinematografik olarak çıtayı yükseltiyor. Daha doğrusu sanki kendi sinema potansiyelini daha net ortaya koyuyor. Karadeniz'de dağ köyünde yaşayan bir ailenin var olma mücadelesini anlatıyor Kara, filminde. Evin reisi Mehmet (Haydar Şişman) dağ taş geziyor ve bulacağı madenle ailesini düze çıkartacağını umuyor. Karısı Hanife (Nuray Yeşilayaz) ise onun bu umudunun beyhude olduğunu düşünüp yevmiyeli bir işe girmesini istiyor. Ama Mehmet için zamanla maden bulmak bir varoluş meselesi haline geliyor. Kara, genel olarak sinemamızda işlendiği gibi, doğayı bir egzotik unsur olarak kullanmak yerine filmin tam kalbine bir karakter olarak koyuyor. Karadeniz'in görsel olarak insanın içini açan o tabiatının, tüm zorluklarını, sert yüzünü gösterip adeta Mehmet'le sürekli didişen bir karakter haline geliyor.

KEN T-KIR FARKETMİYOR
Olay örgüsü düşünüldüğünde Yılmaz Güney Umut filmiyle akrabalığı olan film açıkçası, dijital yaşamın dört nala gittiği, kent yaşamının baskın olduğu bu zamanda, belki daha 'ilkel' bir yaşam biçimini önümüze getiriyor ama zamansız bir atmosfer yaratarak insanın varoluş mücadelesinin kent-kır fark etmediğini, her dönem zorlu geçtiğini gösteriyor. Ayrıca umut fakirin ekmeğidir sözünün de sinematografik bir karşılığı gibi duruyor film. Kimi sorunlarına rağmen, Kara'nın samimi, belgesel-kurmaca arasındaki ince çizgiden ortaya çıkan gerçekçi ve bir o kadar da şiirsel sinematografisi, görüntü yönetmenleri Cevahir Şahin, Kürşat Üresin'in kadrajları, Haydar Şişman ve Nuray Yeşilayaz'ın mükemmel performansları, dingin ama kendi içinde ritmik kurgusuyla Kalandar Soğuğu yılın özgün Türk filmlerinden biri olarak öne çıkıyor. Açıkçası uzun zamandır doğanın çetin şartlarıyla insanın mücadelesini anlatan bu denli güçlü bir yerli film izlememiştik. Hani Inarritu'nun Diriliş/The Revenant'ı olmasa bu sözü dünya sineması için de söyleyebilirdik. (Ki Diriliş'le bir ortak noktaları da var. İki filmde de Yılmaz Güney referansı var. Ayrıca iki film de yaşanmış bir hikayeye dayanıyor.) Festivallerin gözdesi olan, yarıştığı festivallerden sürekli ödüller alan Kalandar Soğuğu'nu kaçırmayın deriz. Ayrıca film size gelecek vaat eden bir yönetmenle tanışma fırsatı da sunuyor. Çünkü Kara bu çizgisini sürdürürse ismini çok sık telaffuz edeceğimiz bir yönetmen olacak gelecekte.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.