Son Güncelleme: Cuma 13.01.2017
Portakalın düğünü
Portakal ağaçları Finike’nin en büyük mücevheri gibi salınıyor bahçelerde. Bu bölgede yaklaşık 100 yıl önce yetiştirilmeye başlanan Finike portakalının hasat şenlikleri geçen günlerde gerçekleşti. Meyveler davul zurna eşliğinde, halaylarla toplandı
"Sen neden bahsediyorsun Finike portakalı mı kaldı?" diye soruyorsanız, hemen yanıtlayalım: Evet, hem de bugün Finike portakalı Türk Patent Enstitüsü tarafından verilen coğrafi işaret belgesine sahip, tescilli bir marka. Ve Finikeli çiftçiler bu özel ürünü üretmeye devam ediyor.
Bugün Finike portakalını koruma bayrağını Bahar ve Subaşı ailelerinin üç torunu, Akın Veziroğlu, Mete ve Murat Apaydın devralmış. Sonradan bu üçlüye Dursun Demireren de katılmış. Onlar dedelerinin geleneğine sahip çıkmış ama modern dünyanın getirdiklerinden de faydalanmış. Ürettikleri narenciyeyi portakalbahcem.com üzerinden üreticiye ulaştırıyorlar. Kimyasal ilaç kullanmayan portakalbahçem, zararlılara karşı biyolojik yöntemler kullanıyor. Örneğin ağaçlara bir böcek mi dadandı, hemen o zararlıyı besin olarak gören başka bir böcek türü ağaçlara yerleştiriliyor ve işin devamı doğaya bırakılıyor. Bu nedenle İyi Tarım Uygulamaları ve dünyaya satış yapmalarını sağlayacak GlobalGap sertifikalarına sahip bu ürünler.
DAVULLU ZURNALI HASAT
Torunların en büyük hayallerinden biri de iki yıldır gerçekleştirdikleri Portakal Hasadı Şenlikleri'nin yaygınlaşması. Bu aslında bir gelenek. Portakalın en verimli olduğu zamanda ocak ayında yapılıyor bu şenlik. Davul, zurna eşliğinde işçiler portakal bahçelerine giriyor. Halaylar çekiliyor, sonrasında hasat başlıyor. Meyve toplamaya yarayan portakal makasının tıkırtılarına, çalışanların söylediği ezgiler karışıyor. Bu nedenle hasada, düğün demeyi tercih ediyor Finikeliler: Portakalın düğünü...
Bu bahçelerin portakalları toplanıp, depolarda beklemiyor, siz internetten sipariş verdiğinizde, toplanıp, paketlenip en kısa sürede verdiğiniz adrese ulaştırılıyor. Raf ömrü uzasın diye herhangi bir işlem görmeyen meyvelerin doğal olarak ömrü çok uzun değil. Kalan portakal, limon, greyfurt gibi meyveler ya kurutuluyor ya da reçel, lokum gibi ürünlere dönüştürülüyor. Hepsi ev yapımı, fabrikasyon değil. Bu işin başında da Mete Apaydın'ın annesi Huriye Apaydın var. Huriye hanım, tüm mutfak sırlarını yaptığı kurabiye ve reçellerde kullanıyor. Onun ki yıllardan süzülen, anneden kıza geçe geçe demlenmiş bir tecrübe. Şimdi o tecrübesini çevresindeki gençlere aktarıyor.
Bunun yanı sıra bizim markette bulamayacağımız birçok yerel ürünü de yetiştirmeye başlamış bu yeni kuşak çiftçiler. Mesela kırmızı limon, kumkuat gibi yerel meyveleri gözü gibi koruyor Veziroğlu ve Apaydın.
EN SON HABERLER
- 1 Hiçbir doğruluğu olmayan beslenme önerileri
- 2 İnsana güvenmekten vazgeçmeyin
- 3 Küçük sanatçılar için büyük deneyimler
- 4 Yelkovan kuşlarının peşi sıra
- 5 Üstümüz başımız leopar
- 6 Bu oyunun seyircileri, cesaretli insanlar
- 7 Zamanın ötesinde bir albüm
- 8 7/24 şehirde yaşam
- 9 Sınırları koruyalım
- 10 Dümdüz bir karın, incecik beden için bahar diyeti kılavuzu