Cumartesi 17.06.2017
Son Güncelleme: Cumartesi 17.06.2017

Stajyer olarak başladı kreatif direktör oldu

Hande Çokrak, Ömer Taviloğlu ile evlendikten sonraki soyadıyla Hande Taviloğlu... Taviloğlu kısa süre önce Mudo’nun kreatif direktörü oldu. Ama o hep bildiğimiz enerjik, yaratıcı ve yerinde duramayan tasarımcı

Hande Çokrak... Hani şu Türk moda dünyasının en farklı, en iddialı, en yaratıcı isimlerinden biri olan Maid in Love markasının yaratıcısı... Neredeyse bir yıldır ortalarda yoktu. Daha doğrusu hayatında yaşanan büyük gelişmeleri çok da gözler önünde yaşamayı tercih etmiyordu Hande Çokrak ya da yeni soyadıyla Hande Taviloğlu.
Evet, bu dinamik tasarımcı geçtiğimiz yıl yaklaşık 10 yıldır birlikte olduğu Mudo Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Taviloğlu ile dünya evine girdi. Başarılı tasarımcının hayatındaki değişiklikler bununla da sınırlı kalmadı. İngiltere'de moda eğitimi aldıktan sonra staj yapmak için adım attığı Mudo'nun kreatif direktörü de oldu. Onu tanıdığı günden beri ne enerjisi, ne samimiyeti ne de işine duyduğu aşk değişti. Röportaj için bir araya geldiğimizde de yine aynı enerjiyle, güler yüzle ve içtenlikle karşıladı bizi. Neredeyse akşam üzeri olmasına rağmen henüz iş koşuşturmacasından öğle yemeğini bile yiyememişti. Samimiyetle cevapladı sorularımızı. Ofisi terk etmemize yakın eşinin ablası Ayşe Soysal ile yollarımız kesişti. Herhalde her gelin ve görümcenin hayalindeki sıcaklıkla sohbet ettiler, güldüler.
Ardından kayınvalidesi Lüset Taviloğlu çıkageldi. Gelininin boynunda kendisinin 20 yıl önce aldığı nazar boncuğunu görünce samimiyetle kolyelerine baktı. Üzerindeki kıyafetlere "Bu pantalon bizden, çok yakışmış" diyerek iltifat etti. Birkaç gün önce yaşadıkları macerayı anlattı, tam bir anne gibi sarıldı öptü Hande'yi ve eşiyle yemeğe gitmek için yanımızdan ayrıldı.
- Kendi markanız Maid in Love ile sizin imzanızı ilk kez Mudo'da görmüştük geçtiğimiz yıl...
- Geçen sene arka arkaya iki kapsül koleksiyon yaptık Maid in Love markası olarak. Ardından markanın gençler için hazırlanan koleksiyonu FTS64'ün kreatif direktörlüğünü üstlendim. O da başarılı olunca şu an hem FTS64 hem de Collection'ın kreatif direktörü oldum.
MARKAM DURUYOR
- Kendi markanız ne oldu peki?
- Markamız duruyor. Ancak çalışmalar biraz yavaşladı diyebilirim.
- Kendi markasını yürüten özgür ruhlu bir tasarımcının büyük bir markanın kreatif direktörü olması kolay oldu mu?
- Bir tasarımcı olarak kendi markanızla uğraşırken aynı anda birçok şeyle ilgilenmeniz gerekiyor. Büyük bir markada tabii tüm bunlarla ilgilenen ayrı ayrı hem eğitimli hem de çok deneyimli ekipler var. Size güzel tasarımlar yapmak kalıyor. Bu da insanı rahatlatıyor.
- Ekip size adapte olabildi mi?
- Yaklaşık 15 kişilik bir ekibiiz. Maid in Love kapsül koleksiyonu sırasında tanıdılar aslında beni. Dışarıdan gelmiş biri değildim zaten.
Patronun eşiyim diye "Her şeye ben karar veririm. Benim dediğim olacak" gibi bir kaprisim yok. Sonuçta kreatif direktör olarak koleksiyonun başarılı olması için hepimiz aynı hedef uğruna çalışıyoruz.
- Gözler önünde değildiniz ama yaklaşık 10 yıldır birliktesiniz Ömer Taviloğlu ile... Biraz anlatır mısınız ne zaman tanıştınız?
- Biz lise döneminden tanışıyoruz. Arkadaş çevremiz ortaktı. Aynı arkadaş grubu içindeyiz ve aramızda öyle romantik bir şeyler yoktu o yıllarda. Zaten sonra o ABD'ye gitti. John Hopkins Üniversitesi'nde okudu. Ben İngiltere'ye gittim. London College of Fashion'da moda eğitimi aldım. Üniversite dönemimiz ayrı geçti. Aralarda tabii ki gördük birbirimizi ama yine arkadaştık diyeyim. Yaklaşık 10 yıldır da birlikteyiz...

PAT DİYE GİTTİK, EVLENDİK
- Hayatınızda sadece iş konusunda değil özel hayatınızda da büyük değişiklikler oldu. Geçen yıl evlendiniz...
- Geçtiğimiz kasım ayında New York'ta Ömer ile evlendik. "Nasıl bir şey yapalım?" diye bütün bir yaz konuşmuştuk kendi aramızda.
- Nasıl karar verdiniz abd'de evlenmeye?
Aslında o yaz, Ömer ile çok konuştuk düğün hakkında ama bir türlü karar veremedik. Kışın New York'a gitme planımız vardı. Ömer'in annesinin bir arkadaşı da "Ben ayarlarım orada nikahı" dedi. Hâlâ işin ciddiyetinde değiliz. Sonuçta bir hafta var New York'a gitmemize. Gerçekten de pat diye gittik evlendik orada. Dönüşte de ailelerle yemek organize ettik. Ömer'in ablası ve orada yaşayan yakın bir arkadaşımız da şahidimiz oldu. Akşam da arkadaşlarımızla yemek yedik.
- Peki gelinliği nereden aldınız? Hiçbir hazırlığınız yok...
- Saks Fifth Avenue'ye gittim. Şansımıza zaten danteller, beyaz danteller kullanmış elbiseler vardı. Beğendiğim bir tanesini gelinlik niyetine aldım. Kimdi tasarımcısı ona bile dikkat etmemişim.
- Aileler bir şey demedi mi?
- İlk yıllarımızda tabii ki bir düğün hayali vardı ailelerin. Ama neredeyse 10 yıldır beraber olunca aileler de "Aman evlenin de nerede, nasıl olursa olsun" moduna girmişti.
- Evlenince hayatınız değişti mi? Sonuçta zaten yıllardır beraberdiniz?
- Hiç değişmedi. Aynı şekilde devam ediyor her şey. Bir köpek aldık kısa süre önce. Onunla ilgileniyoruz, o büyük bir değişiklik oldu ikimiz için de.
BİRBİRİMİZİ GÖREMİYORUZ
- Bir karı-kocanın beraber çalışması zor değil mi?
- İlk başta biraz çekinmiştim doğrusu. Ancak iş yerinde neredeyse hiç birbirimizi görmüyoruz diyebilirim. Öyle sandığınız gibi sabah-akşam, 24 saat aralıksız birlikte olmuyorsunuz. Herkes kendi işiyle meşgul oluyor. Sabah Ömer'in başka bir yerde toplantısı yoksa işe beraber geliyoruz. Sonra da akşama kadar çoğunlukla birbirimizi görmüyoruz. Öğle yemeğinde bile bir araya gelmiyoruz, işimizin koşuşturmacasından. Aslında benim tahminimden daha keyifli oldu birlikte aynı yerde çalışmak. Sonuçta ihtiyacın olduğunda eşinin aynı binada olduğunu biliyorsun, bu da çok güzel. Bir arada olmak, birbirini desteklemek, birlikte bir şeyler üretmek de çok güzel bir duygu.
BİRAZ NAZIM GEÇİYOR
- Şimdi siz kreatif direktör olarak ekibinizle önümüzdeki sezona dair çizimler yapıyorsunuz. Ardından hazırladığınız dosyayı bir sunumla şirketin yönetim kurulu başkanına yani eşinize sunuyorsunuz. Zor değil mi bu sunum? Mesela çizimlerinizden birini beğenmediğinde kızıyor musunuz eşinize, nasıl oluyor bu iletişim bize biraz bahseder misiniz?
- Evet, üretime sürecine başlanmadan önce tasarımlar en son Ömer'in onayından geçiyor. İnsan tabii bir garip hissediyor kendini. O tasarımla ilgili bir sorusu olduğunda ben ekibim adına neyi neden yaptığımızı detaylı bir şekilde anlatıyorum. Haklı olduğumuz bir nokta varsa kesinlikle geri adım atmadan da savunuyorum. Belki eşi olduğum için biraz daha çok nazım geçiyordur. Ama o da benden bir tasarımcı olarak emin olmasa, bu poziyonda yer almam mümkün olmazdı. Bunu da kabul etmek lazım. Ben de onun tüm bu işin en başında olduğunu, kararın onun tarafından verileceğini ve tabii ki Mudo'nun tüm DNA'sına hakim olduğunu kabul ediyorum. Onun yorumlarını ve tasarımlara dışarıdan bakış açısını duymayı da çok seviyorum. Sonuçta biz tasarımcılar da bazen o yaratım sürecinde biraz uçabiliyoruz bunu da kabul etmemiz lazım. Bir de ikimiz de günün sonunda aynı şirkette, o şirketin daha iyi olması için çalışıyoruz.

AİLE İÇİNDE İŞ KONUŞMAK YASAK
- Kreatif direktör olsanız da bir yanda da 'patronun eşi'siniz... Şirkete gelirken kıyafetinize mesela ayrı bir özen gösteriyor musunuz, kendi atölyenizden farklı mı giyim tarzınız?
- Hayır. Ömer de çoğunlukla jean ve gömlek giyiyor. Ben de jean ve spor ayakkabılarımlayım çoğu zaman. Bir röporaj, bir davet varsa ancak topuklu ayakkabı giyiyorum. Zaten tasarım yapıyorsanız çoğu zaman atölyedesiniz, öyle süslü püslü giyinme imkanınız da pek olmuyor. Bir de insanlar "Tasarımcıdır ne giyse yeridir" diye bakıyor sanırım bize o yüzden de rahatım.
- Çocuk planlarınız var mı peki?
- Tabii ki planlıyoruz kısmet olursa...
- Nasıl bir aileye gelin gittiniz?
- Çok tatlı bir aile. Gerçekten de çok şanslıyım.
- Bir gelin olarak evde sizin bir şeylerin ucundan tutmanızı istiyorlar mı?
- Ömer'in annesi benden hiç öyle şeyler istemez. Sen bırak kızım der. Tabii ki soruyorum ben ama hiç bir şey istemediler şu ana kadar.
- Yemek yapar mısınız?
- Çok özeniyorum yemek yapanlara ama ben hiç yapmıyorum. Yapmak istesem elimin lezzeti var, aslında güzel de yapıyorum ama hiç istemiyorum ve zevk almıyorum. Bir de saatlerce uğraştıktan sonra kısa sürede tüketiliyor ya o yemekler, o da çok kötü değil mi? Bilemiyorum annem de beni pek mutfağa sokmamıştı belki de bunun etkisi var diyeyim.
- Aile içinde iş konuşur musunuz?
- Yok, yasak. Mudo, ailenin hayatı. Ömer de ablası Aslı da çocukluklarından beri markayla iç içe zaten. Hayatlar iş olduğu için, sonunda başka bir şey konuşulmayacak noktaya gelinir diye herhalde aile içinde asla konuşulmuyor. Aile olarak zaten konuşulacak bambaşka birçok şey oluyor. Ayrıca aile tüm gün iş yerinde bir arada. O yüzden eve geçtikleri zaman haklı olarak kimse daha fazla iş hakkında da konuşmak istemiyor olabilir. Yoksa düşünsenize akşam da eve gitseniz ve iş yerindeki bir sorunu konuşmaya başlasanız, konuştukça konuşursunuz herhalde... Bir anda sofrada iş konusu açılırsa da herkes "Ay kapatıyoruz konuyu" diyor ve konu kapanıyor...

Bugün neler oldu? (17.06.2017)

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.