Cumartesi 21.10.2017
Son Güncelleme: Cumartesi 21.10.2017

Bir konserde iki kilo veriyoruz

Türkiye’nin önde gelen şeflerinden Rengim Gökmen’le orkestra şeflerinin dünyasını konuştuk. Gökmen, “Maraton koşucularının ardından en büyük eforu biz harcıyoruz” dedi

Sahneye önce yaşları 11 ile 18 arasında değişen onlarca çocuk ve genç geliyor. Enstrümanlarını son kez kontrol edip beklemeye başlıyorlar. Kısa bir süre sonra şef Rengim Gökmen sahneye çıkıyor. Alkışlar susmak bilmiyor. Başarılı şefin klasik müzik tutkunlarının kalbindeki yeri ayrı. Aynı heyecanı orkestrasındaki gençlerin gözlerinde de görüyoruz.
Avrupa'nın büyük merkezlerinde konserler yöneten Gökmen'in kariyeri başarılarla dolu. 1988'de İtalyan hükümeti tarafından Cavalliere (Şövalye) nişanına, 1999'da ise Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü'ne layık görüldü. Doğuş Çocuk Senfoni Orkestrası ile çalışmalarını sürdüren şef Rengim Gökmen, Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası'nın da müzik direktörlüğünü yapıyor. Gökmen'le orkestra şeflerinin dünyasının kapısını araladık.
- Bir orkestra şefi için zirve neresidir?
- Zirve yoktur. Geçen günlerde öğrencilerime "Size bu öğrettiğim şeyi ben de iki yıl önce öğrendim" dedim. "Aman yapmayın hocam" dediler. Her an bir şey öğreniyorsunuz orkestra karşısında.
- Neydi öğrencilerinize öğrettiğiniz o şey?
- Orkestra şefliği siyasete çok benzer. Orkestra üyelerinin yanı sıra asıl idare ettiğiniz esere ve hatta o konsere yönelik siyaset geliştirmeniz gerekir. O siyasetin koşulları da her an değişir. Duruma göre çözümler üretebilme yetisine sahip olmanız gerekiyor. Bu da insana inanılmaz ölçüde kendini yenileme, dönüşebilme yeteneği veriyor. Bu yeteneği geliştiremediğinizde hayatta kalamıyorsunuz. Biraz nesli tükenme tehlikesi altındaki hayvanların hayatta kalma mücadelesi gibidir şeflerin yaşamı.
- Orkestra elemanlarını tanır mısınız?
- Orkestralar canlı organizmalar gibi. Dolayısıyla onlara hitap etme ve onlardan en iyi sonucu alabilmek için insan psikolojisini ve insanı tanımanız gerekiyor. Orkestra üyelerinin özel kalması gereken ayrıntıları bilmem ama yaşantılarını bilmeye çalışırım.
EN İYİ ŞEF, ÖLÜ ŞEFTİR
- Bir şef orkestrayla arasındaki saygıyı ve sevgiyi nasıl sağlar?
- Saygı, bilgi, birikim ve dünya görüşü ile gelir. Sevgi kısmı ise çok gizemli. Orkestra ile orkestra şefi arasında çoğunlukla bir sevgi bağı olmaz. Orkestra şefi ile orkestra aslında çatışan iki varlıktır. Çünkü birisi yöneten ve baskılayan, diğeri de kabul eden veya direnç gösterendir. Tabii bunu kanuni bir yaptırımla değil, saygıyla kabul eder. Biraz da sevgiyle belki... Bu bağı doğru inşa edemediyseniz bir orkestra şefinin başarılı olması mümkün değil. Çünkü o orkestra, orkestra şefini yaşatmaz. Çok acımasızdır orkestralar.
- Neden acımasızdır?
- 100 kişinin varlık sebebi orasıdır ama orkestra şefinin biri gelir diğeri gider. "Dünyanın en iyi şefi ölü şeftir" denir, şakayla karışık. Orkestranın birkaç kriteri vardır: Bu orkestra şefi bana ne veriyor? Bu orkestra şefi bana nasıl davranıyor? Bu orkestra şefinin getirdiği yenilik nedir? Bazı orkestra şefleri orkestrayı yönetmediği gibi tökezletir de üstelik. Orkestraların Karadeniz fıkraları viyolacılar üzerinden anlatılır. Bir de orkestra şefleri üzerinden...
- Sizin çatıştığınız bir orkestra oldu mu?
- Beni zorlayan eserler ve haftalar olmuştur ama orkestra deyince aklıma gelmiyor. Orkestralarda şiddetli çatışmalar da olabilir. Uzun birliktelikler yani evlilik durumu tehlikeli.
BEYAZ ÇİZGİ KİRLENİR
- Orkestraların karakterlerinde ülkelerin, şehirlerin etkisi var mıdır?
- İtalyan orkestrası son derece yumuşak, elastiki, duygusal, patlamalara hazır çalarken Alman orkestrası klasik anlamdaki yoruma daha sadıktır. Son derece disiplinlidir. Eşzamanlı bir hareket vardır. Eşzamanlı derken partisyon dediğimiz yukarıdan aşağıya beyaz bir çizgi söz konusu. Her orkestra elemanı bir nokta koyar o çizgiye. O noktayı zamanında ve doğru koyması gerekir. 90 kişiden bir tanesi yanlış zamanda yanlış yere koysa o beyaz kirlenir.
- Peki İstanbul orkestraları nasıldır?
- İstanbul'un tarihi ve coğrafi güzelliklerinin yanında içinde yaşamanın getirdiği zorluklar orkestralara yansır. İstanbul'un en büyük güçlüğü uluslararası ölçüde bir konser salonuna sahip olmayışında.
- Gelecek için hedefleriniz nedir?
- Birikimimi gençlere aktarabilmek benim için önemli. Bunu büyük ölçüde yapabildiğim yer olduğu için Doğuş Çocuk Senfoni Orkestrası'nın sanat yaşamımda çok ayrı bir yeri var. Orkestra şefliğini öğretmek, genç bestecilere yönelik oluşumlara destek vermek de hedeflerim arasında.
ŞEFLER UZUN YAŞAR
- "Orkestra şefleri uzun yaşar" denir. Doğru mu?
- Zorunlu olarak idman yapıyorsunuz. Bir konserde ortalama iki-iki buçuk kilo veriyorsunuz. Yıllar önce bir dergide okuduğuma göre en büyük eforu maraton koşucularının ardından orkestra şefleri harcıyormuş. Bu yüksek aktivite sanırım böyle bir kanının oluşmasını sağlıyor.
- Beslenmenize de dikkat ediyorsunuz değil mi?
- Genellikle bir şefin yaşamı turnelerde ve evden uzakta geçer. Bu da doğal olarak beslenme açısından büyük güçlükler ortaya çıkarıyor. Benim ana felsefem şudur: Her şeyi kararında yapmak. Zararlı denilen yiyecekleri de yerim ama aşırıya kaçmam.
KASAPTAKİ SENFONİ
- Doğuş Çocuk Senfoni Orkestrası elemanları yaş itibariyle popüler kültüre çok açık. Dengeyi nasıl sağlıyorsunuz?
- Daniel Barenboim'ın çok güzel bir sözü vardır: "Bütün dünyanın müzikleri işitmek içindir. Yalnız ve yalnız klasik müzik dinlenir." Ama klasik müzikle diğer müzikler arasında siyah beyaz gibi keskin bir ayrım da yoktur. Popüler kültürü kötülemek sıklıkla yaptığımız bir hata. Popüler kültürün bir toplumun ancak geleceğe bırakacağı yegane miras olmadığını görmemiz, asıl sanatın ne olduğunu iyi araştırmamız ve evrensel dünyada gerçek sanat yapıtları ile nasıl yer edineceğimizi düşünmemiz gerekiyor. Müzikte sanatın büyük tasarım olduğunu bilmeliyiz. Bu da ancak klasik müzikle ortaya çıkabiliyor. Her ülkede geleneksel ve popüler müzikler vardır. Ama bu müziklerin üzerine evrenselleşecek gerçek sanat müziğini inşa edebilecek beceriye sahip olmak kolay değil. Bu 100 yıllara varan bir süreç olabilir. Özetle popüler kültürden kopmamak, ama popüler kültüre de hapsolmamak lazım.
- O zaman çocukları popüler kültürden uzak tutmamak gerekiyor...
- İstediklerini dinleyebilirler, hatta dinlemeliler. Ama farklılıkları görerek, gelişmiş ve gelişmemiş olanı ayırt edebilecek müzikal bilince sahip olmaları gerekir. İnce bir estetik beğeniye sahip olmalılar. Bunu hem klasik müziği bilerek, hem de dünyanın müziğini ve kendi geleneksel müziğini iyi bilerek yapabilirler. Geleneksel müzik eğitimiyle, Batı müziği, klasik müzik eğitimi arasında fark olmaması, hepsinin bir bütün halinde verilmesi gerektiğini düşünüyorum. Hatta popüler müzik eğitimi de bu eğitimin bir parçası olabilmeli.

KLASİK MÜZİK İŞİTİLMEZ, DİNLENİR
- Müziği nasıl dinliyorsunuz?

- YouTube'dan dinliyorum artık. 20 yaşındayken bunu hayal edemezdim. Müziği dinlemek için çok zorluk çektik zamanında. Hocam Hikmet Şimşek yine bu durumdan şikayet ettiğim bir gün beni Ankara'da, o zamanki okulumuzun yakınlarında Samanpazarı'na götürdü. Uzaktan bir kasabı gösterdi ve "Çok şikayet etme durumundan" dedi. "Bugün yönettiğin senfoniyi ilk defa o kasabın radyosunda duymuştum. Kulağımı dayayarak. Sen şimdi plaktan dinliyorsun" Şimdi YouTube'a Beethoven'ın 5. Senfonisi yazıyorum, 36 farklı yorum çıkıyor. Hangi birini dinleyeceğimi şaşırıyorum. Dijital dünyayla barışmadan yaşamak mümkün değil. Bir de çok enteresandır, küçücük transistörlü bir radyodan güzel kaliteli bir yorumu dinlerim. Ama dünyanın en güzel müzik setinden dinlediğim benimsemediğim bir yorum bana aynı tadı vermez.
-Neden?
-İşitmekle dinlemek arasında fark vardır. Kaliteli bir müzik seti işitme duyusuyla ilgili bir durumdur . Ancak eser ve yorum farklılıkları dinlemeyle ilgilidir. Yani daha düşünsel bir eylemdir. Şu an fonda çalan müziği işitiyoruz. Oysa bir senfoni dinlemek istiyorsanız bütün konuşmayı kesip onunla 40-50 dakika geçirmeniz lazım. Müzik bilinci budur.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.