Cumartesi 21.04.2018
Son Güncelleme: Cumartesi 21.04.2018

Yılan bizi değil kurbağayı yedi

Adrenalin dolu sporlar onun özel ilgi alanı. Fotoğrafçı Samo Vidic’ten bahsediyoruz. Fotoğraflarıyla hayatın tekdüzeliğine meydan okuyor. Yolu İstanbul’a düşen fotoğrafçı zehirli bir yılanın elinden kurtulduğu anı unutamıyor

Samo Vidic adrenalini yüksek sporlara özel ilgisi olan bir fotoğrafçı. Aynı zamanda Canon Avrupa Büyükelçi Programı kapsamında seçilen fotoğrafçılardan biri. Adrenalin ve heyecan dolu fotoğrafların konu olduğu her ortamda onun adı anılıyor. Şelale üzerinden zor şartlarda çektiği onca fotoğraf, su altında zehirli yılanlarla yaşadığı maceralar onu bugünkü tecrübesine ulaştırmış. Vidic'i İstanbul'da yakaladık ve adrenalin dolu fotoğraflarının hikayesini konuştuk.
- Fotoğrafçılığın spor dalına yönelmeniz nasıl oldu?
- Bir şeyler öğrendikçe her şeyin fotoğrafını çekmeye başlıyorsunuz. Zaten sporla çocukken de çok ilgiliydim. Şu anda da kendimi bulduğum bir alan spor. Stüdyoda da çekimler gerçekleştiriyorum fakat bazen yeterli olmuyor. Genellikle dışarda ve açık alanda olduğu için spor fotoğrafçılığını tercih ediyorum.
- 2016'da Zambiya'daki Victoria Şelalesi'nde yaptığınız çekimde zehirli bir yılan maceranız var. Orada tam olarak neler oldu?
- Orada kanyonların içinde başka bir fotoğrafçı arkadaşımla suyun içinden yürüyorduk. Aramızda yaklaşık 2 metre olmasına rağmen "Çok yavaşsın hadi daha hızlı yürü" diye şakalar yapıyordum. O, bir anda zıpladı. Yeşil bir Mamba yılanı gördüğünü söyledi. Baktık ki, o sırada yılanın ağzında bir kurbağa var. Bizde yılanın videosunu çekmeye başladık. Bir adam telaşla gelip ne yaptığımızı sordu ve yılanın ne kadar zehirli ve tehlikeli olduğunu anlattı. Eğer bizi sokarsa bir saat içinde öldürebiliyormuş. Yılan büyük ihtimalle ağzındaki kurbağayla meşgul olduğu için yanımızdan uzaklaştı. Zambiya benim için National Geographic belgeseli gibi bir şeydi. Bir tarafta timsahlar bir tarafta su aygırları... Sürekli hayvanların olduğu bir yer. Hâlâ vahşi doğanın yaşadığı bir ülke.
- Spor dalında adrenalini yüksek fotoğraflar çekmek sizin için tatlı bir heyecan mı?
- Tabii ki zorlukları var. Hatta yaşlandıkça her geçen yıl daha da zorlaşıyor. Bazen 10 derecelik suda üç saat kalmam gerekiyor, yeri geliyor ellerimi hissetmiyorum. Helikopterden asılarak bir şeyler çekmem gerekiyor. Birkaç defa ölüm riski atlattığım da oldu. Ama bu, işin bir parçası. Her defasında farklı bir şey yapmış oluyorsunuz. Kendi içinde bir riski var ama nihayetinde keyifli bir zorluk.
- İki sene önce zihinsel engelli çocuklarla bir çalışma gerçekleştirdiniz. Fotoğraflarda çocuklar mutlu görünüyorlar. Siz neler hissettiniz?
- İşin özü iyi şeyler yapabilmek. Bir şey yapmak istiyorsanız, yapabilirsiniz. Bulunduğum bölgede yerel bir engelli merkezi var. Merkezi aradım ve çalışma yapmak istediğimi söyledim. Üç kişiyle portre çalışması yaptık. Yaklaşık bir saat sürdü. Ama duygu açısından inanılmazdı. Çocuklar çok heyecanlıydı. Sonra o fotoğrafların siyah beyaz büyük baskılarını aldım götürdüm ve çektiğim çocukların biriyle karşılaştım. Hâlâ beni hatırlıyordu. Çocuklar böyle şeylere alışık değil, onlar için oldukça yeni bir şey. Bu da hem beni hem onları çok mutlu etmişti.
O KIZ HAYATIMI DEĞİŞTİRDİ
- Slovenya'nın Bled şehrinde doğup büyüdünüz. Göl kenarında muhteşem manzaralı bir şehir Bled. Küçük yaşta fotoğrafçılığa başlamanızda bu şehir size ilham kaynağı oldu mu?
- Bled tabii ki çok güzel bir şehir, güvenli. Hem küçük hem de dünyada en sevdiğim şehir. Fotoğrafçılığa başlamamda Bled'den ziyade 15-16 yaşlarında tanıştığım bir kızın etkisi oldu. O yıllarda fotoğraf çekiyordum ama fotoğrafçılıkla ilgili bir fikrim yoktu. Bir gün bir kızla tanıştım. Sabaha karşı 03:00 sularında bir parti çıkışı gözüme çarptı kız. Sırt çantasıyla dolaşıyordu. Yanına gidip onunla konuşmaya başladım ve kızın fotoğrafçı olduğunu öğrendim. Parti çıkışı sırt çantası şimdi daha anlamlı gelmeye başlamıştı. Bana lensleri ve fotoğraf makinesiyle ilgili teknikleri gösterip gösteremeyeceğini sordum ve ardından kızın telefon numarasını aldım. Fakat o zamanlar cep telefonu yok, kızın bana verdiği sabit bir ev telefonuydu. Kız numarayı hatırlayamayacağımı düşündü ama unutmadım, çünkü ondan çok hoşlanmıştım. Aslında benim hikayemin başlangıcı bu tanışma. O noktadan sonra fotoğrafçılık alanında kendimi geliştirmeye başladım.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.