Cumartesi 05.01.2019
Son Güncelleme: Cumartesi 05.01.2019

Yasak iyi film çekmeye engel değil ki

Yasaklı yönetmen Jafar Panahi’nin yönettiği Antalya Film Festivali’nde En İyi Film seçilen 3 Hayat, İran’da bir köyde buluşan üç kadının öyküsünü anlatıyor. Panahi iyi filmin her koşulda çekilebileceğini gösteriyor

Yönetmen Jafar Panahi'nin İran'da film çekmesi ve yurt dışına çıkması yıllardan beri yasak olsa da o, yasaklara karşı, en iyi bildiği şeyle, film çekerek meydan okuyor. Bunu yaparken ne sinemasından ne de duruşundan taviz veriyor.
Çektiği filmleri bir şekilde İran dışına çıkarmayı başaran Panahi'nin sinema yapmak için verdiği azimli mücadelesi, uluslararası alanda da ciddi şekilde destek görüyor. Filmleri Cannes, Berlin gibi festivallerde yarışıyor, ödül alıyor. Bazen jüri üyeliğine çağrılıyor. Koltuğunun boş kalacağı bilindiği halde.
Yönetmenin son filmi 3 Hayat, Cannes'da En İyi Senaryo ödülü aldıktan sonra Antalya Film Festivali'nde yarışmış ve Çinli yönetmen Vivian Qu başkanlığındaki jüri tarafından En İyi Film seçilmişti. Böylece Panahi'ye mücadelesinde bir destek de Antalya'dan gelmişti.
Ama ödüllendirilmesinin arkasında salt Panahi'nin sinema yapmak için verdiği mücadeleye destek olma amacı yok. Panahi imkansızlıklara rağmen içindeki sinema duygusunu hiç örselemiyor.
HAYAT DEĞİŞİR ERKEK DEĞİŞMEZ
3 Hayat'ta bizi, sadece bir arabanın geçeceği kadar dar olan bir yol ile hayata bağlı bir köye götürüyor. Burada üç farklı kuşaktan üç kadınla buluşturuyor. Biri Şehrazat, devrim öncesi İran'ın en önemli oyuncularından. Diğeri günümüzde İran'ın popüler oyuncularından Behnaz Jafari. Üçüncü kadınsa oyuncu olmak isteyen, konservatuvara gitmesi ailesi tarafından engellenen Marziyeh.
Bu üç kadın aslında İran'ın dünü, bugünü ve geleceğini temsil ediyor. Film ilerledikçe anlıyoruz ki küçücük bir köyde bile bu üç kadının yaşam sınırlarını belirleyen kuralları erkekler koymuş. Ve bu kurallar ülke, rejim, toplum, dünya değişse bile hiç değişmemiş.
Panahi, inceden inceye gelenekleri ve değerleri kendine koruma kalkanı yapan bu erkek zihniyetinin, statükosunu korumak için yaptığı hamlelerin İran'da bile artık geçerliliğinin kalmadığını gösteriyor. Bunu yaparken de kadın ile erkek arasındaki günlük hayat içerisindeki iktidar mücadelesinde erkeğin değişim karşısındaki bocalayışını, bocaladıkça hırçınlaşmasını hatta işi şiddete kadar götürmesini kara mizahı da kullanarak ele alıyor. Galiba senaryonun en iyi tarafı da bu...
Bu incelikli senaryoyu, eldeki imkanlar ölçüsünde, İran sinemasının kendine has gerçekçiliğini kullanarak anlatıyor yönetmen. Hatta, kendini hikayenin içine yönetmen olarak dahil ederek, son filmlerinde olduğu gibi belgesel gerçekliğine daha yakın bir noktada durmaya çalışıyor. Bu da filmin gerçeklikle kurduğu bağı daha da güçlendiriyor. Ne diyelim teşekkürler Bay Panahi, bize iyi bir filmin her koşulda çekilebileceğini gösterdiğin için...
SİNE-TORTU
Mısır sen nelere kadirmişsin
Mars Sinema Grubu ile sinemamızda anaakım film çeken sinemacılar arasındaki 'mısır' tartışmasının çıkması nasıl da iyi oldu! Böylece bilinen ama pek gündeme gelemeyen gerçekler ortaya döküldü. Sinema salonu ve dağıtımındaki tekelleşme, seyirciye biçilen edilgen rol, sinemacılara reva görülen muamele artık hepsini biliyoruz.
Ama şaşırtıcı olan sinema salonları sahiplerinin, kendilerine biçtiği misyonu öğrenmemizdi. Meğer Türk sinemasının geleceği onların elindeymiş! Peki gerçekten böyle mi? Yani sinema gemisinde ana aktör onlar mı? Tarih bize ana aktörün her zaman sinemacılar olduğunu gösteriyor.
Vakti zamanında benzer bir durum 80'lerin sonunda yaşanmıştı. Sinema salonu sahipleri, kendilerini çok önemli görmeye başladılar. Türk filmleri izlenmiyor, iş yapmıyor diye çekilmiş filmleri göstermez oldular. Mesela Uçurtmayı Vurmasınlar, Züğürt Ağa gibi filmler bu anlayış yüzünden potansiyel seyircisine ulaşamadı. Hatta yönetmen Korhan Yurtsever 28 Nisan 1989'da, Kadıköy Moda Sineması'nın önünde Zincir'i vizyondan kaldıran sinema salonunu protesto etmek için filminin negatiflerini yakmıştı.
Sonra ne oldu? Yavuz Turgul Eşkıya'yı çekti ve Türk filmi izlenmez algısını yıktı. Aynı salon sahipleri, bu filmi oynatmak için sıraya girdi. Tarihten ders çıkarmak istenirse kulaklara küpe olsun...
Sinemada 41.7 milyarlık hasılat
Hayat değişiyor, film izleme alışkanlıklarımız farklılaşıyor, dijital platformlarda film ve dizi izlemek daha cazip hale geliyor... Bunlara kimsenin itirazı yok. Öte yandan rakamlara bakılırsa sinemada film izlemek hâlâ önemli ve kıymetli... www.boxofficeturkiye. com'un haberine göre 2018'de dünyada yıllık hasılat rekoru kırıldı. Filmlerden dünya çapında 41.7 milyar dolar hasılat elde edildi. En çok hasılat getiren film, 2 milyar 49 milyon dolar hasılatla Yenilmezler: Sonsuzluk Savaşı oldu. İkinci film 1 milyar 237 milyon dolar hasılatla Black Panther, üçüncüyse 1 milyar 305 milyon dolarla Jurassic World: Yıkılmış Krallık...

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.