Cumartesi 04.01.2020

Artık bir amaca hizmet etmeyen rollerde oynamak istemiyorum

Oyuncu ve yazar Başak Sayan’ın evine konuk olduk. İkiz çocukları Ares, Milan ve eşi Murat Vardal ile kurdukları çekirdek aileyi, kendi hayat öyküsünü anlattığı son kitabı Sen Değişirsen Her Şey Değişir’i, hayat ve kader üzerine pek çok şeyi konuştuk

Oyuncu ve yazar Başak Sayan ile hem yeni kitabı Sen Değişirsen Her Şey Değişir'i hem de çocuktan sonra değişen hayatını konuşmak için evinde buluştuk. Biz kapıya geldiğimizde çocuklarını uyutuyordu. Kitaplarla dolu, huzurlu bir salonda beklerken evin köpek ve kedisi de bize şirinlikler yapıyordu. Oğulları Ares ve Milan için eğlenceli bir ev olduğu kesindi.
Başak Sayan, bu son kitabında kendi hayat öyküsünden yola çıkarak "İnsan kaderini değiştirebilir mi?" sorusunu okuyucuyla birlikte anlamaya çalışıyor. Kendi tekamül sürecine okuyucuyu dahil ederek din, felsefe, meditasyon, tasavvuf ve bilim düzleminde duanın gücünü keşfettirmeyi amaçlıyor.
- Çocuktan sonra hayatınız nasıl değişti?
- Anne olmaktan çok korkan bir kadındım. Düzenimi oturtmuştum, sevdiğim şeyleri yapıyordum. Sanki bu sistem yerle bir olacak da ben nefes bile alamayacağım gibi hissediyordum. Ama hiç de korktuğum gibi değilmiş. Anne olduğunuz zaman bir mucizeye tanık oluyorsunuz. İçinde bir yaşamın filizlenmesi ve evrendeki ilahi düzeni anlıyorsunuz. Her insan bir mucize ama kimse bunun farkında değil. Buna tanıklık etmek muazzam bir duygu. Yani birini beklemeden sevmenin ne demek olduğunu öğreniyorsunuz. Eşinizle sevginizde bile karşılıksız bir şey yok. O da beni sevsin diye karşılık bekliyorsunuz. Alışveriş var orada da. Ama çocuğun ne olursa olsun koşulsuz seviyorsunuz onu.
- Geç anne olmanız farkındalık seviyenizi de artırdı mı?
-İki buçuk yaşındalar, beni görünce gözlerinin içi gülüyor. Ben 40 yaşında anne oldum. Belki de bu yüzden her şeyin farkındayım. 20 yaşımda olsaydım olaya böyle bakamayacaktım. Çocukları daha az gördüğümde işimden dolayı, gözlerine bakıp, gülüp oynayacağım bir günü kaçırıyorum, diye düşüyorum.
- Lohusayken "Bana bir şey olursa onlara kim bakar?" diye düşünerek yaşanan bir ölüm korkusu oluyor. Siz de yaşadınız mı böyle bir şey?
- Hayır, çünkü bende ilahi sisteme bir güven var. Hallacı Mansur felsefesi bunu çok güzel özetliyor. Ben ölüme inanmıyorum. Bedenlerimiz ölüyor, bu yüzden öldüğümüzü sanıyoruz. Oysa ölen şey beden. Gerçek sen başka bir şeysin. Ruhumuz ölmüyor. Bunu bazı anlarda hissediyorum.
- Mesela?
- Bu beden, bu sıfatlar ben değilim. Eşyalar, mülkler onlar da ben değilim. Tüm bunların arasında her şeyi izleyen bir varlığım. Her ölüm uygundur. Olması gerektiği için oluyor. Bu yüzden ölümden korkmuyorum. İnsan zihni algılayamıyor bazı şeyleri ama ilahi matematik bu.
- Bunu kavradığımızda hayat daha mı kolay oluyor?
- Daha sancısız oluyor. Çünkü tevekkül etmeyi, teslim olmayı öğreniyorsun. Ama bu olanı biteni kabul etmek anlamına gelmiyor. Aslında kendi deneyimlerimizi biz gerçekleştiriyoruz. Bilim de bunu onaylıyor. Kuantum bunun ispatı üzerine kurulu. Beyin, çocuk ana rahmine düştükten sonra her şeyi kaydediyor. Seni hayatta tutabilmek için yapıyor bunu. Ama sonra bize karşı işlemeye başlıyor.
- Nasıl yani?
- Kök inançlarımız bizim algılarımızı etkiliyor. Algılarımız tepkilerimizi, tepkilerimiz yaşadığımız olayları etkiliyor. Yani her şey birbirine bağlı. Bizim kader zannettiğimiz pek çok olay aslında bilinçaltında gizli olan kök inançların tekrar benzer şeyleri yaşatması.
- Kader tanımınız ne oluyor bu durumda?
- Kader var tabii ki. Hangi ailede ve nerede doğacağın, hangi hastalıklara yatkın olduğun ve nerede nasıl öleceğin... Bunların hepsi kader. Ama kalan her şey bizim elimizde. Bu kitabı bu yüzden yazdım. Son on yıldır bu düşünce üzerine yaşıyorum hayatımı.
- Nasıl bir ailede büyüdünüz?
Bilinmeyeni bilme arzum çocukluğumdan beri vardı. Soru soran bir çocuktum. Modern bir aileydik ama kurbanımızı mutlaka keserdik her sene. Anneannem oruç tutardı. İyi bir insan olmayı, kalp kırmamayı, kimsenin hakkına gitmemeyi öğrettiler bize. Babamın tasavvufa merakı vardır.
- Siz tasavvufla babanızın vasıtasıyla mı tanıştınız?
- Hayır, ben önce bilimle sonra tasavvufla tanıştım. Bize aktarılanın dışında bilinmeyen pek çok şey var. Bir karınca ya da kartalın duyduğu sesleri duyamıyoruz ama bu onların olmadığı manasına gelmiyor. Sadece 3 boyut algılayabiliyoruz ama ispatlanan 11 boyut var. Bu kısıtlı algı ile gerçeğin ne kadarını algılayabiliriz?
- Yolunuz nasıl evrildi bu düşünceye?
- 14 yıl önce depresyona girdim. "Neden yaşıyorum, hayatımda hiçbir şey istediğim gibi olmuyor. Mesleğimde istediğim yere gelemiyor, Para da kazanamıyorum" diyordum. Sorgulamaya başladım, neden böyle diye. Tüm dini, felsefi kitapları incelemeye başladım. O kadar çok şey öğrendim ki... İnsanın ve evrenin gerçek doğasıyla kitaplar yazan bir adam vardı. Amerika'da yaşıyordu. Bir şekilde ondan meditasyon dersi aldım. Kuantum fiziği ile tanıştığımda aslında hepimizin farkında olmadığı güçleri olduğunu gördüm. Dua ederek, dilek dileyerek istediklerimizin gerçekleşmesinin mümkün olduğunu anladım.
- Hep yazacak mısınız, oyunculuk bitti mi?
- Belli bir farkındalık seviyesine yükseldikten sonra bir şeye hizmet etmeyen rollerde oynamak istemiyorsunuz. Para için bir şey yapmak istemiyorum.
- Nasıl bir proje amaca hizmet eder?
- Kitaplarımda verdiğim mesajlar gibi. İzleyici o filmi izlediği zaman kendini sorgulasın, ona bir şey katsın. Ama ben televizyonculuğun da değişeceğine inanıyorum.
- Kitapta kendi yaşam öykünüzü anlatıyorsunuz. Üne de kavuşuyorsunuz paraya da... Ama hâlâ içinizdeki boşluk dolmuyor. Tamamlandınız mı?
- Keşke herkes bir gün üne ve paraya kavuşsa da varılacak noktanın burası olmadığı anlaşılsa. Değersizlik ve yetersizlik hisleriyle büyüdüğün için tanınırsan, çok güzel olup çok para kazanırsam biteceği sandım ama olmuyor. İçimizde bir inancın sesi var. 'Sen değersizsin, yerli değilsin' diyor. İşte o sesin susması için kendinize yolculuk yapmanız gerekiyor. Yunus Emre'nin dediği gibi kendinizi, özünüzü bilmeniz gerekiyor.
HAYAT DERSİMİ HÂLÂ BİLMİYORUM
- Siz "Neden buradayım?" diye sordunuz mu kendinize?
- Yaradılış amacımı buldum ama hayat dersimi buldum mu bilmiyorum. Bundan birkaç yıl önce İran'da bir kadının 18 yaşındaki oğlu başka bir 18 yaşındaki erkek tarafından öldürülüyor. İran'da şeriat gereği öldürülen kişinin en yakını katilin ölümüne karar veriyor. Katili idam sehpasına getiriyorlar. Sehpayı annesi itecek. O anne oğlunun katiline gidiyor, tokat atıyor ve "Affediyorum seni" diyor. Bu haberi okuduğumda tüylerim diken diken oldu. Ne büyük bir acı evlat acısı. O kadının hayat dersi, affetmek. Affetmekle ilgili nasıl ilahi bir senaryo oluşturulmuş ki bunu böyle bir yaşam hikâyesiyle öğreniyor. Hepimiz ilahi senaryoda oyuncuyuz. Sınavımızı verip hayat dersimizi almamız gerekiyor. Bu İranlı kadının yaptığını yapabilir miydim? bilmiyorum.
ÇOCUKLARA ŞÜKRETMEYİ ÖĞRETMELİYİZ
- Kendi çocuklarınızı yetiştirirken nerelere dikkat ediyorsunuz?
- Kendi öğrendiklerimi onlara daha erkenden öğretmeye çalışıyorum. Çocuk kitapları yazıyorum. Rüzgâr Olmak İsteyen Çocuk adlı kitabımda inanarak neler başarabileceklerini anlattım tüm çocuklara. Anneler-babalar kendilerindeki yetersizlik duygusunu çocuklarına güzel eşyalar alarak kapatacaklarını sanıyorlar. Annesinden çok pahalı ayakkabılar, tabletler isteyen çocukları görüyorum. Aileler sürekli bunlara vermek için çabalıyor. Bu doğru değil. Onlara aslında çok şeye sahip olduklarını gösterebilmek lazım. Yeni kitabım Gölgesini Arayan Çocuk'da bunları anlatmaya çalıştım. Resim yapabilecek elleri, anne-babası olmayan çocuklar olduğunu bilmeli ve hayata onların penceresinden bakarak sahip olduklarına şükredebilmeliler. Ben de kitaplarımla farkındalık geliştirmeye çalışıyorum.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.