Giriş Tarihi: 1.02.2020

İştah açan sahneler

Filmler farklı farklı duygulara kapılmamıza neden oluyor. Kimileri ağlatıyor, kimileri güldürüyor. Bir de korkutanlar var. Peki ya acıktıranlar?.. Zaten yönetmenler yemek sahnelerinin çok önemli olduğunun altını çiziyor. O halde buyurun, en çok acıktıran film sahnelerinden bazıları....

Televizyon başında yemek yemenin sakıncalı olduğuna dair pek çok bilgi var elimizde. Neymiş kilo aldırıyormuş... "Önce yemeğinizi bitirin sonra ekran başına geçin" diyor uzmanlar... Haksız da sayılmazlar. Birçok film insanın iştahını açıyor. Örneğin ne zaman bir filmde ya da dizide kahve içen birini görsem hemen kahve kokusu burnuma gelir. Ve hemen koşup kendime bir kahve yaparım. Ya da iştahlı yiyen insanları görsem anında buzdolabını karıştırmaya başlarım. Ve ben ekranda görüp acıkma konusunda tek başıma değilim. Bu yüzden de Hollywood'da pek çok senarist ve yönetmen yemek sahnelerinin önemli olduğunu söylüyor. Bizde daha çok geçiştirilen yemek sahneleri yurt dışında önemli. Misal sevgiliden ayrılınca, depresyondayken dondurma yemek. Ya da koca bir pizzayı mideye indirmek... Uzun girizgahtan anlayacağınız üzere bugünün konusu acıktıran film sahneleri... Aslında bu listeye bir Godfather (Baba), Burnt (Çok Pişmiş), Home Alone (Evde Tek Başına) gibi filmler de yakışırdı. Zira iştah kabartan filmlerin sayısı epey fazla... O halde şimdiden iyi seyirler ve iyi yemekler...


BEŞ DOLARLIK MİLKSHAKE

Pulp Fiction/Ucuz Roman Tarantino'nun kült filmlerindendir. Hele, Uma Thurman'ın şu meşhur milkshae sahnesini kim unutabilir ki... Sanırım sinemadan çıkanlar soluğu dondurmacıda ya da fast food zincirlerinde almıştır. Sahneyi unutanlar için ufak bir canlandırma yapayım. Filmde Vincent Vega (John Travolta) patronunun eşi Mia'yı (Uma Thurman) hamburger yemek için Jack Rabbit Slim's isimli fast food restoranına götürüyor. Mia beş dolarlık milkshake'i ısmarlamaya karar veriyor. Gelince de uzun bir yudum alıyor. Sonrasında ise "Nefis..." demekle yetiniyor. Ardından Vincent da bu iştah kabartan yudum ve yorum karşısında kayıtsız kalamıyor ve "Beş dolarlık (yaklaşık 30 liralık) milkshake neye benziyor bilmem lazım" deyip bir yudum alıyor. Yorumu ise "Aman Tanrım inanılmaz derecede güzel" oluyor. Peki tüm bu sahne yaşanırken biz seyircilere mi ne oluyor. İştahımız kabardıkça kabarıyor. Babamla izlemeye gittiğim bu film sonrasında soluğu milkshake mekanında almıştık. Ki ikimiz de tatlı seven tipler değiliz.
NAPOLİ PİZZASI LÜTFEN

Napoli pizzası bizim ülkede çok tutmadı belki ama Napolililerin dünyanın ilk pizzasını yaptıkları bilinir. Ama dünyadaki pek çok gurmeye göre dünyanın en lezzetli pizzasını yaptıkları için de övünmelidirler. Zira onların manda sütünden mozarella peynirleri var. Kenarları kabarık, altı incecik hamurun üstüne manda peynirini bol bol serpip fırına verdiklerinde ortaya enfes bir lezzet çıkıyor. Peki bize bu pizzayı hangi film mi sevdiriyor... Elbette başrolünde Julia Roberts'ın oynadığı Eat, Pray, Love/Ye, Dua Et, Sev filmi. Filmde Julia Roberts'ın canlandırdığı Liz karakteri bir anda her şeyden vazgeçip seyahat etmeye başlıyor. Ve zengin mutfakları olan ülkelere gidiyor. İşte bunlardan ilki İtalya ve yediği lezzet Napoli pizzası. O anı izlerken o pizzayı ısırdığınızı hayal ediyorsunuz. İkinci iştah kabartan yemek ise amatriciana soslu spagetti. Domates, pecorino peyni, zeytinyağlı soslu bu makarnayı filmden sonra evde yapanların sayısı eminim ki artmıştır.


ŞEFLERİN KAFASINI KARIŞTIRAN PASTA

1996 yılına ve Matilda filmine gidiyoruz bu kez. Bu, pek çok şefe ilham veren bir film üstelik. Öğrencilerden Bruce Bogtrotter okulun kafeteryasından pasta çalıyor. Bunun üzerine okul müdürü de Bruce'a zorla oldukça fazla çikolatalı pasta yediriyor. Üç kat çikolatalı ve üzeri krema kaplı, neredeyse bir masa büyüklüğündeki pasta oldukça iştah kabartıyor. Aslında oldukça rahatsız edici bir sahne. Yine de izleyici çikolatalı pastaya bakmadan edemiyor. Aslında filmdeki pasta çok da bilinen bir çeşit değil. Zaten bu yüzden film sonrası pek çok şef bununla ilgili reçete oluşturdu. Filmi izlemeye kararlıysanız önce pastayı yapın sonra ekran başına yayılın derim. Zira sonrasında aşerebilirsiniz. Benim gibi çikolata sevmeyen birinin bile canı çekti..
FRANSIZ MUTFAĞI AŞERME GARANTİLİ

2009 yapımı Julie and Julia filminden bahsediyorum bu kez... Benim tek şansızlığım filmi İstanbul-New York uçuşunda izlemiş olmam. Çünkü insan biter bitmez Fransız mutfağı aşeriyor. O uçuşta sürekli peynir ve farklı yiyecekler istediğim uçuş personeli umarım beni affetmiştir. Ama bu film acıktırıyor. Üstelik bir değil pek çok sahnesinde. İki gerçek hikayeden yola çıkan film, farklı zamanlarda yaşayan ve benzer zorluklar çeken iki kadının hikayesini anlatıyor. Sonuç olarak Julie, Julia Child'ın Mastering the Art of French Cooking (Fransız Aşçılığı Sanatında Ustalaşmak) isimli kitabındaki 524 tarifi denemeye başlıyor. Tam bir yıl içinde bu tarifleri bitirmeyi hedefliyor. Tam da bu noktada film gözler için bir yemek şölenine dönüşüyor. Üstüne peynirler serpiştirilen Fransız soğan çorbasının hazırladığı sahne sanırım pek çok kişinin hafızasından çıkmamış olabilir. Hatta belki de o yıl soğan çorbasının satışında etkili bile olmuş olabilir. Domates ve zeytinle servis edilen bruchetta, çikolatalı turta gibi lezzetler de filmin öne çıkanları arasında...

SEBZE SEVENLER BİZİMLE
Yine bir Fransız esintisine konuk oluyoruz. Zaten en iyi iştah açan filmler bu coğrafyalardan çıkıyor. Bu kez 2007 yapımı bir animasyon filme gidiyoruz: Ratatouille/ Ratatuy'a. Paris'te yaşayan ve şef olma hayali taşıyan bir farenin hikayesi anlatılıyor filmde. Animasyon olsa da yemek görselleri ve sahneleri o kadar gerçek ki izlerken karnınız guruldamaya başlıyor. Hatta bütün yemek sahnelerini kusursuz çekebilmek için yapım ekibi Paris'teki en iyi restoranlarda yemek yemiş, Fransız mutfağı atölyelerine katılmış. Hatta Michelin yıldızlı restoranlarda eğitim bile almışlar. Hedefleri filmdeki yemekleri çok gerçekçi yapmakmış. Öyle ki izleyenler eve gidince yemek yapsın istemişler. Ve bunu başardılar da. Filmdeki yemekler o kadar gerçekçi ve iştah kabartan cinsten ki taze baget ekmeklerinden filme ismini veren ratatuy'a kadar her şey insanı acıktırıyor. Bu arada "Ratatuy ne?" derseniz Fransa'da ilk kez 18. yüzyılda yapılan kazan yemeklerine verilen ad olduğunu söyleyebilirim. Aslında yoksul köylülerin yemeği. Sebze atıkları, biber, soğan, sarımsak ve zeytinyağı birlikte haşlanıyor. Günümüzde buna patlıcan da ekleniyor. O halde şimdiden afiyet olsun!


SARAY NE YİYORSA ONDAN ALALIM

Hep severiz değil mi saraydakiler ne yer ne içer gibi sohbetleri... Misal gerçekten de İngiltere Kraliyet Ailesi'nin sarımsak yemesi yasak mı... Aslında bunların pek çoğunu okuduğumuz haberlerden biliyoruz. Ama Haute Cuisine/Sarayın Tatları gerçek bir hikaye anlatıyor. Fransa'nın bir kasabasında dünyaya gelen başarılı şef Hortense Laborie'nin nasıl ülke başkanlarının özel şefi olduğunu anlatıyor. Ayrıca şefin trüf ve tereyağı ile ilgili yolculuğuna da çıkarıyor. Yine acıktıran bir film daha...

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.