Cumartesi 07.03.2020

Baba yurdu

Ölmekte olan bir baba ile evladının ilişkisine odaklanan Nuh Tepesi, yeni bir yönetmeni, Cem Ertürk’ü müjdeliyor bize. Tribeca Film Festivali’nin en iyisi, Altın Koza’nın birincisi olan film, yılın öne çıkan yerli yapımlarından

Not: Yazı filmin konusuyla ilgili bilgi içeriyor.
Taşra, sorunlu baba-oğul ilişkileri, köksüzlük, aidiyet, yüzleşme, kendini ifade edememe, tutuculuk... Türk sinemasının dönüp dolaşıp bu sularda kürek çekmesinin bir sebebi var elbet. Bunlar, yaşadığımız ülkenin öne çıkan türlü sorunlarının gölgesinde kalan meseleler. Lakin gölgede kalması bu sorunları önemsiz kılmıyor. Ki sinemacılar nezdinde önemli görüldüğü için yönetmenler farklı hikayeler ve anlatılarla bu temaları yıllardan beri eşeliyor.
Robert De Niro'nun hamisi olduğu Tribeca Film Festivali'nde En İyi Film ve En İyi Erkek Oyuncu (Ali Atay), Adana Altın Koza Film Festivali'nde En İyi Film ve En İyi Yönetmen ödüllerini alan, Cenk Ertürk'ün Nuh Tepesi de bu meseleleri ele alan bir yapım.
Ölmek üzere olan babasının (İbrahim) son isteğini yerine getirmek için memleketleri olan Bursa'nın bir köyüne giden bir oğul ile babasının hikayesi Nuh Tepesi.
Küçükken, arazi meselesi yüzünden bir başka aile ile husumet yaşadıkları için, ailesiyle köyü terk eden İbrahim'in (Haluk Bilginer) son isteği babasıyla diktiği ağacın altına gömülmektir. Fakat köylüler bu ağacın Nuh Peygamber tarafından dikildiğine inandığı için orası kutsal bir yer haline gelmiştir. Köyün imamı ağacın Nuh Peygamber tarafından dikilmiş olamayacağını söylese de bu kimse için bir şey ifade etmez. İbrahim ve oğlu Ömer'in (Ali Atay) arazinin kendilerine ait olduğunu ispatlamak için yaptıkları girişim, köylülerle ve yerel yöneticilerle onları karşı karşıya getirir.
ÇEVRE VE İNSAN
Cenk Ertürk yazıp yönettiği filmde, bir yandan kendi taşrasını terk eden bir ailenin yıllar sonra köklerine dönmek istediklerinde nasıl bir sosyal ve toplumsal gerçekle karşılaştıklarını anlatırken, diğer yandan da Anlat Ağacı'nda olduğu gibi sorunlu bir baba-oğul ilişkisinin derinliklerine dalıyor. Yani bir çevre-merkez ilişkisi ekseninde ikili bir anlatımı var filmin. Ertürk baba-oğul ilişkisini merkeze yerleştirirken bu ilişkiyi köy gerçeği ile çevreliyor. Bu noktada film, insanın köklerinin bulunduğu çevrenin bir insanın hayatını nasıl etkilediğini ele alması bakımından kayda değer cümleler kuruyor.
İbrahim'in yıllar önceki husumeti hiç unutmadığını, hatta köklerinden kopuşunun nedeni bu husumete bağladığını ve o ağacın altına gömülerek tekrar köküne dönmek istediğini film çok açık etmese de inceden inceye hissettiriyor. İbrahim bunu yaparken bir anlamda onlara köyü terk ettiren aileye geri döndük demek istiyor. Ağacı kutsal bir ziyaret noktası haline getiren ve bundan ciddi ekonomik kazanç elde eden o ailenin ise eli kolu uzun. Hem köylüler hem de yerel yetkililerin kararlarını etkileyebiliyorlar. Ertürk bu aile üzerinden, taşra yerinde hakikatin el birliği ile nasıl örtüldüğünü anlatarak günümüz Türkiyesi'nde, özellikle taşrada insanları bir şeye ikna etmek için inanca saygının nasıl kullandığını da gösteriyor. Ve bize gerçekçi ve güncel bir taşra manzarası sunuyor.
BABANIN GÖLGESİNE SIĞINMAK
Gelelim sorunlu baba-oğul ilişkisine... Hamile eşiyle boşanma sürecine giren Ömer'in, hayatının travması olan babasıyla yüzleşmeye pek niyeti yokken köylülerle yaşadıkları gerginlik babasıyla onu yakınlaştırıyor ve yüzleşme süreci başlıyor. Ertürk'ün bu noktada baba- oğul arasında bir taraf tutma ve buradan bir sonuç çıkarma derdi yok. Babanın nasıl bir kök olduğunu anlatmak istercesine daha çok babasız bir oğulun dramına odaklanıyor. (Bu noktada Senem Tüzen'in Ana Yurdu filmi akla geliyor.)
Anlat Ağacı filminin eleştirisinde yazmıştım. Burası 'babayı öldüremeyen' sonra da istemeye istemeye babasına dönüşen insanların coğrafyası. Günün sonunda herkes kendi babasının gölgesine sığınıyor. Ve herkes kendi travmasıyla baş başa o gölgelerde yaşayarak günü gelince babalık yapmaya çalışıyor. Baba yurdu da böylece hep varlığını sürdürüyor. Nuh Tepesi de bunu gösteriyor bize.
OYUNCULUKLAR ÜST DÜZEY
Cenk Ertürk, Nuh Tepesi'nde farklı meseleleri bir potada harmanlayan katmanlı ve iyi yazılmış bir senaryonun avantajlarını kullanıp, olgun bir yönetmenlikle yılın öne çıkan yerli filmlerinden birine imza atıyor. Haluk Bilginer ve Mehmet Özgür'ün yalın ama üst düzey ve yine leziz performansları karşısında onlar oynasa da biz hep izlesek diyorsunuz. Ali Atay ise, yıllar sonra hakiki karakterleri canlandırma konusunda ne kadar mahir olduğunu tekrar hatırlatıyor.
Sinemamızda kalıcı olacağına inandığım yeni bir yönetmenle tanışmak için ve kendi baba yurdunuz üzerine düşünmek için Nuh Tepesi'nin kaçırmayın derim.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.