Cumartesi 30.05.2020
Son Güncelleme: Cumartesi 30.05.2020

Avuçlarıma serilen dünya ruhumu yansıtmıyordu

Sena Şener şiire bulanmış bir melankoliyle hayat bulan şarkıların genç ustası… Henüz 22 yaşında. Ünü memleket sınırlarını aşalı çok oluyor. Başarılı müzisyen yeni şarkısı Kapkaranlık Her Günüm’den yola çıkıp, sözel ve müzikal dünyasının sırlarını anlattı…

Derin, melankolik bir ses… Karanlık bir sözel dünya… Ama insanların kendileriyle yüzleşmeleri için sayısız kapılar açan bir karanlık bu. Edebi tadı yüksek, hüznün katmanlarında gezinen şarkılar… Henüz 22 yaşında Sena Şener. Ama şarkı yazarlığında erken ustalaşanlardan… Henüz 16 yaşında yazdığı Feel şarkısı, dünya çapında milyonlarca kez dinlendi. Her ne kadar "O dönemin ruh haliydi o şarkı. Şimdi tarzımı yansıtmıyor" dese de sonra gelen albümleri ve şarkıları da dünya çapında ilgi gördü…
Sena Şener yeni single'ı Kapkaranlık Her Günüm'de yine karanlık tarzını muhafaza ediyor… Şener'le hem yeni şarkısını hem de ruh dünyasını konuştuk…


- Öncelikle tebrik ederim. Kapkaranlık Her Günüm, yine müthiş bir şarkı, müthiş bir iş olmuş… Yine karanlık bir atmosfer, yüksek doz melankoli… Müziğinizdeki bu derin hüzün bulutları hakkında neler söylersiniz? Bu karanlık atmosfer müziğinizde yarattığınız bir evrene mi ait sadece yoksa iç dünyanızın yansıması mı?
- Teşekkür ederim, ne mutlu bana. Bu derin hüzün benim yaşantımın posası, demlikte kalan kısım. Bu hüzünden süzülerek ben benim. Bu aslında olumsuz bir hüzün değil, müziğimin içinde bulunduğu karanlıkta hüzün ve arkaya yaslanmışlık var. Sanki bir şeyler gitmeyi seçmiş ve ben de sakinlikle bu gidişi anlatıyorum. Yani bu oluşturulmuş bir dünya değil de kişisel hissiyatım.
- "Yaşlandım, dünyayı serdiler avuçlarıma istemedim" diye başlıyor yeni şarkı… Yaşlanmak sizin için ne ifade ediyor, bu yaşta?
- Yaşlanmak hayattan bir adım geri çekilerek "Nedir bu peşinden koştuklarımız?" diyebilmek. İnsanların uğruna öleceği şeyleri hafif bir gülümsemeyle kenara itebilmek. Kaybetmekten korktuğun şeyin sadece samimi sevgi ve sağlık olması olgunluğu. O yüzden çok da yaş almakla alakalı değil. Her yaşta böyle hissedebilir insan. Şanslıysa tabii, ya da uyuşmuşluğu tercih ediyorsa şanssız. Ve evet, bir zamanlar bir dünya avuçlarıma serildi. Ama avuçlarımdaki dünya benim ruhumu yansıtmıyordu. Bu kocaman bir dünya bile olsa, özümden uzak olan bir yerde olamıyorum.
- Hangisi müziğinizin ihtiva ettiği duygu hakkında daha doğru olur sizce? Efkarlı, melankolik, karanlık, hüzünlü? Ve sizce bu kavramlar arasında ne gibi nüanslar var?


- Aslında anlattığım bir boşluk, ama kökü boş değil. Dolu bir boşluğu anlatmaya çalışıyorum. İnsanın süregelen fethetme isteği bir şekilde onu tanımlamaya itiyor. Çünkü tanımlamadan, alanını belirlemeden fethedemez. Ama karanlık, efkarlı, melankolik gibi sözcüklerin altından onlara yüklenen olumsuzluğu çektiğimiz zaman ancak o boşluğa ulaşabiliyoruz. Geleneksel bir tanımlamayla karanlık bir müziğim var evet. Genel olarak insanlarda uyandırdığı bu. Ama hava karardığında, kendileriyle yüzleştiklerinde müziğimin insanlarla olduğunu gözlemliyorum. Yani kötü anlarında yanlarında. Bu şekil duygu boşalımı yaşamadan güzel duygulara erişemeyiz. Bu yüzden benim bu melankolik müziğimle istediğim -illa ki bir şey yapmak istiyorsamiyi duygulara bir köprü oluşturmak.

GÖZ ÖNÜNDE OLMAK İSTEMEDİM
- Feel adlı şarkınızla dünya çapında milyonlarca dinlendiniz. Bu sizde nasıl bir his yarattı? Nasıl tepkiler aldınız farklı dünya müzisyenlerinden, müzikseverlerinden? Sizi nasıl bir yerde konumlandırıyorlar?
- Feel benim yaklaşık 16 yaşımda yazdığım ve gelişimini pek de bilinçli takip edemediğim bir şarkı oldu. Çünkü her şeyden önce benim tarzım bir şarkı değildi. Sözlerini ve vokal melodisini yazdım, vokalini anneannemlerde kaydettim. Yani stüdyoya girip de global bir hit yapalım diye çıkmadık yola. Mahmut Orhan'ın da benim de daha çok amatörlük dönemimizin bir çalışması olsa da insanlar tarafından çok beğenildi. Birçok dünyaca ünlü model, oyuncu şarkıyla paylaşım yaptı, 100 milyonlarca dinlendi. Mahmut'un kariyerinde ilk adımı oluşturan önemli bir taş oldu, bu projede bulunduğum için ben de mutlu oldum. Ama zaten şarkı popülerleştiği dönemde de ben göz önünde olmayı tercih etmedim çünkü üzerine kariyer inşa etmek istediğim bir müzik tarzı değildi. Bu şarkıyla gelen kapılardan girmemeyi tercih ettim. Avuçlarıma serilen dünya gösterişliydi, büyük şeyler vaat ediyordu ama beni yansıtmıyordu yani. Şimdi konser sonlarında insanları yüksek bırakmak istediğimiz için çaldığımız bir şarkı, güzel bir anı.

- Ruh dünyanızı besleyen müzikal türler, müzisyenler kimler oldu bugüne kadar?
- Liseye başladığımda doğa odaklı, akustik enstrümanlar barındıran indie-folk şarkılar dinliyordum. Mumford&Sons, The Lumineers, Bon Iver, Laura Marling gibi isimler. Ardından biraz daha rock-pop tarafımı keşfettim. Herkes gibi Arctic Monkeys dinlediğim bir dönem oldu. Ardından Alabama Shakes. Ama tabii ki bu keşiflerim değişirken değişmeyen isimler vardı. Türkçe müzik için Fikret Kızılok bana çok şey öğretti, Beth Hart, Melody Gardot gibi serseri-zarif kadınların da müziğimde çok etkisi olmuştur. Jeff Buckley söylemeden geçemeyeceğim bir isim. Bitmez liste, susmam. (Gülüyor)


EDEBİYATTAN BESLENİYORUM
- Tam anlamıyla bir 'şarkı yazarı'sınız… Sözel dünyanız da çok önemli. Bu konuda edebiyattan da besleniyor musunuz? Kimler var okuma listenizde ve etki alanınızda?
- Teşekkürler. Kesinlikle şarkı sözleri müziğimde çok önemli bir yere sahip. Ben karşılaştırmalı edebiyat okuyorum, bu yüzden okulda dünyanın farklı yerlerinden edebi örneklerle karşılaşma şansım oluyor. Şiir ve kısa öykü okumaktan çok hoşlanırım. Bu iki işte de usta olan ve karanlığına âşık olduğum Edgar Allan Poe bana hep ilham verir. Dilinde öyle bir ustalık var ki Poe'nun, Usher Konağı'nın Çöküşü adlı hikayesini okurken tasvir ettiği yüksek sesi gerçekten duyup irkilmiştim. Sabahattin Ali'nin direktliği beni vurur. Öyle basitçe ifade eder ki karmakarışık duyguları, içinizde bir yere saplanır. Ahmet Hamdi Tanpınar'ın dünyanın ağırlığını algılayışı karşısındaki tüy kadar hafifliği… Sartre'ın bana "Biliyorum burası çok absürt bir yer ama yaşamayı seçerek absürt bir kahraman olabilirsin"i fısıldaması. Shakespeare'in herkesin son cümlesine kadar içselleştirmesi gereken "Olmak ya da Olmamak" tiradı. Robert Frost'un duvarlar, sınırlar ve gündelik sorgusu. Edebiyattan besleniyorum yani, evet. Hepsinden bir parça ısırdım, içimde yemekler pişirdim.


HAYATTA KALMAK GEREK
- İçinden geçtiğimiz salgın günleri, bir sanatçı (hem de epey melankolik şarkılar üreten) olarak iç dünyanıza nasıl yansıdı? Neler düşünüyorsunuz?
- Kendimi pek iyi ve üretken hissetmiyorum, bence kimse de kendinden çok olumlu hissiyatlar beklememeli. Sonuçta tüm dünya bir çaresizliğe çare arıyor. Ama yine de üretmeye ve olumlu kalmaya çalışıyorum. Çünkü hayatta kalmak gerek.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.