Cumartesi 31.10.2020
Son Güncelleme: Cumartesi 31.10.2020

Halka inmek tabiri çok saçma halka ancak ulaşılır

Piyanist Emre Yavuz, uluslararası başarılarıyla yıllardır göğsümüzü kabartıyor. Kimilerinin yeni Fazıl Say, kimilerinin ‘harika çocuk’ olarak nitelendirdiği Yavuz, kendi yolundan gitmeyi tercih ediyor. İlk albümünde kendi yolunu bulmasında önemli rol oynayan Rahmaninov’un eserlerini yorumlayan müzisyenle konuştuk

Adını son yıllarda uluslararası başarılarıyla klasik müzikle ilgilenenler çok duydu. Erken yaşta müziğe başlayan ve yeteneği sayesinde de pek çok başarıya imza atan piyanist Emre Yavuz'dan bahsediyoruz. 15. Viyana Uluslararası Piyano Yarışması birinciliği ve Schubert Özel Ödülü, 13. Uluslararası Schubert Piyano Yarışması üçüncülüğü ve Kissingen Piyano Olimpiyatları birinciliği başarı karnesindeki önemli ödüller. Ayrıca Beethoven Turnesi, Uluslararası Rahmaninov Turnesi'nde verdiği konserler dikkat çekiciydi. Kimileri onu yeni Fazıl Say olarak görüyor. Kimileri için 'harika çocuk.' Ama o kendi yolunda gitmeyi tercih ediyor. Ki gidiyor da... 30 yaşında olan Yavuz geçtiğimiz günlerde ilk albümünü çıkadı. Ve çok sevdiği Rahmaninov'un eserlerini yorumladı. Sanatçı ile albümünü ve başarılarla dolu müzik kariyerini konuştuk.
- İlk albümünüz Rahmaninov'a bir saygı duruşu niteliğinde. Rahmaninov'un sizin hayatınızda önemli bir yeri olduğunu öğrendim. Tam olarak sizin için ne ifade ediyor?
- Rahmaninov, benim evden ve Türkiye'den ayrılıp ilk defa kendim bir hayat kurduğumda ve artık çalacağım parçaları hocalarımın değil kendim seçtiğim zamanlarda içli dışlı olmaya başladığım, birlikte büyüdüğüm, kendimi tanıdığım, besteci oldu. Onun eserlerini çalıştıkça o eserler de bana biçim verdi - dikkatinizi çekerim, 16 yaşından itibaren olan bir dönemden bahsediyoruz. Eserlerinin zorluğu ve karmaşıklığı beni cezbetti, onları çalmak için çalıştıkça piyanistliğim gelişti, tekniğim oturdu. Ve bütün bunlar olurken başımdan bir de hayat geçiyordu tabii. Aynı zamanda bütün şöhretine rağmen az ve yanlış anlaşılmış, daha çok itibarı hak eden bir besteci olduğunu düşünüyorum ve umarım bu kayıt buna biraz hizmet edecektir.


- Müziğe yatkınlığınız erken yaşta keşfedilmiş olsa da siz bu müziği sevdiğinize ve bir ömür bu yola baş koymaya ne zaman karar verdiniz? - Doğruyu söylemem gerekirse ben karar vermedim. Şikayet ettiğimden değil ama ben herhangi bir yola baş koymaya karar verecek yaşa geldiğimde o yola çoktan koyulmuştum ve dönemezdim. Belki de gerçekten istemesem dönerdim. Altı yaşımda piyanoya hobi olarak başladıktan o kadar kısa bir süre sonra o iş hobi olmaktan çıktı ki, kimsenin bir karar almasına fırsat olmadı.
- Salonlarda konser verdiğiniz gibi günü gelince fabrikada bile konser vermişsiniz. Bir söyleşinizde "Halka inilmez halka ulaşılır" diyorsunuz. Bu müzikle ilgili önyargıları kırma noktasında ne söylemek istersiniz?
- Tabii ki bu tek taraflı bir mesele değil. Müzisyenler olarak 'halka ulaşmak' dendiğinde yaptığımız işi sulandırıp, hafifletip, 'ancak bunu kaldırırlar' düşüncesiyle suyunun suyu çıkarılmış bir ürünü gösterip, 'halk' diye tanımladığımız şeyin ilk başta buradan ilgi duymasını ve sonra kendini geliştirip kültürlü bir klasik müzik dinleyicisi olmalarını anlıyoruz. Ben bu mekanizmanın böyle çalıştığını düşünmüyorum, hatta tek sunabildiği ancak o hafif ve 'pop' ürün olan müzisyenlerin bu hayali mekanizmanın arkasına saklandığını düşünüyorum. Konya Akşehir'de bir gıda fabrikasında konser verdim evet, ama o konserde, o zamanlarda Avrupa'da büyük salonlar ve festivallerde ne çaldıysam onları çaldım. Brükselliler, İzmirliler ve Akşehirliler aynı konseri izlediler, hiç de tuhaf olmadı. Müzik her şeyden önce bir iletişim işi. Belli bir 'anlama çabası' her yerde var, gerçekten anlamaktan daha bile değerli hatta. Büyük şehirlerde düzenli olarak konserlere giden bazı dinleyicilerin hatta eleştirmenlerin müzikten ne kadar anlamadığını bilseniz bu 'halka inmek' tabirinin kategorik olarak ne kadar saçma olduğunu anlardınız.
- Görünür olmanın geçerli olduğu bir dünyada, yoğun emek gerektiren bir alanda yıllardır çaba gösteriyorsunuz. Akıntıya karşı kürek çektiğinizi hissediyor musunuz?
- Hayatın ya da dünyanın bana herhangi bir şey, sevgi, ün, başarı vb. borçlu olduğu düşüncesiyle yaşamıyorum, her halükarda elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışmaya şartlıyım. Akıntıya karşı kürek çekiyorsunuz bazen tabii ama bence bu işinizi daha da değerli yapıyor. Türkiye'de sanat kurumlarının işleyişi, belli durumlarda bütün diğer sektörler devam ederken sadece konserlerin iptal edilmesi cesaret kırıcı. Ama ne yapalım, susup, kızıp oturalım mı? Mağdur olduk diye madalya vermiyorlar.
- Sizin için yeni Fazıl Say deniliyor. Fazıl Bey'den de ders almışsınız. Bu nitelendirmeden memnun musunuz?
-Aklı başında hiçbir müzisyenin 'yeni x' olmak isteyeceğini ve bundan memnun olacağını sanmıyorum, hiçbir hocanın da öğrencisinin kendisinin genç versiyonu olmasını isteyeceğini sanmıyorum. Stil açısından Fazıl Hoca'yla zaten çok büyük farklarımız var, ama ben ondan çok şey öğrendim. Eğer kendim gibi değil de onun gibi çalıyor olsaydım ilk önce o rahatsız olurdu. Fazıl Say'dan bir tane var, işin güzelliği de o zaten.
- Klasik müzikle ilgilenenler sizi tanıyor ama ilgilenmeyenler de isminizi biliyor. Belki yeni Fazıl Say olarak nitelendirilmeniz bununla ilgili. Peki sizin hayaliniz nedir?
- Hayat kısa ve anlamsız, dünya acımasız, biz de önemsiz ve değersiziz. Ben bununla savaşıyorum, yani kendi önemsizliğimle.

Belki cool olmak tek bildikleri yol

- Bir söyleşinizde Radiohead dinlendiğinizi okudum. Şaşırdım da sonra şaşırmama şaşırdım. Pekala klasik müzikle uğraşan biri her türlü müziği dinleyebilir. Sizce neden böyle bir algı var klasik müzikçiler üzerinde.
- Başka her türlü müziği dinleyip böyle sorulduğunda tersini söyleyen müzisyenler bile var. Böyle bir algı var, ama tek taraflı değil bu. Çoğunluk klasik müzikten anlamadığı için eksiklik hissediyor (Bunu da anlamıyorum, ben de birçok başka şeyden anlamıyorum), bu eksikliğini ölçüsüz bir saygı ve aziz mertebesine koyuşla telafi ediyor. Ama bu katiyen başka müzik dinlemeyen, 'normal insanların' yaptığı şeyleri yapamayan, herkes gibi bir hayatı olmayan, eğlenmeyen 'aziz' klasik müzisyen imajı, müzisyenlerin de işine geliyor. Bunun arkasına saklanmaktan, kendilerine biçilen bu rolü üstlenmekten memnun oluyorlar. Belki de cool olmak için tek bildikleri yol, bu aziz mertebesine yerleşmek olduğu için. Siz 'gerçek bir çocuk' olursanız etrafınız da bunu görür.

Favorim Fındıkkıran
- Erken yaşta klasik müziğe başlamış bir insan olarak sizden çocuklar için bir dinleme listesi yapmanızı istesek hangi eserleri seçersiniz?
- Çaykovski'nin Fındıkkıran'ı geldi hemen. Nasıl eğlenceli, nasıl keyifli, nasıl yaratıcı bir müzik! Onun dışında, Chopin'in valsleri çocukken benim favorimdi, o kadar saf bir müzik ki anlamanın yaşı yok. Bir de Rahmaninov sol minör prelüd!

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.