Mağara’dan Türkiye’ye...
Fakat bu görüntü yönetmeni ekibinden Mohammad Eyad'ın Türkiye'de yaşıyor olduğunu öğrenmemle durum bir filmin başarı öyküsünün ötesine geçti.
Hikayesini merak ettim. Savaştan kaçıp Türkiye'ye sığınan milyonlarca Suriyeli'den biri Mohammed Eyad. Önce fotoğrafa merak sarıyor, bu merak ona sinemanın kapılarını açıyor. Kinder des Kalifats belgeselinin ekibinde yer alan Mohammed daha sonra Mağara belgeseline dahil oluyor. Sonrasında İstanbul'a gelen Mohammed şimdilerde İstinye Üniversitesi'nde öğrenimine devam ediyor.
Mohammmed sinemayı, insanların sorunlarını ve acılarını en iyi şekilde gösterilebilme imkanı sunan bir mecra olarak görüyor. Ve mecrayı kullanarak Suriye'de yaşananları anlatmaya da kararlı. Zaten ona göre Mağara sadece bir film değil. Şam yakınlarındaki Doğu Guta'da kuşatma altındaki 400 binden fazla insanın günlük hayatının ta kendisi. Neden böyle düşünüyor derseniz kendi sözleriyle aktaralım: "Filme ismini veren mağara, hava saldırıları sırasında onlar için bir sığınaktı. Çünkü hastaneler ve tıp merkezleri her an bombalanma tehdidi altındaydı. Bu belgesel, kuşatma altındaki şehrin halkını tedavi eden çocuk doktoru Amani Ballour tarafından yönetilen bir Suriye yeraltı hastanesini anlatıyor."
Emmy ödülü önemli bir motivasyon kaynağı olmuş Mohammed Eyad için, "'Suriye'den ayrıldıktan sonra çalıştığım alanı akademik olarak incelemeye başladım. Bu araştırmalar film kariyerimde harika bir dönüm noktası oldu ve görüntü yönetmeni olarak beni ileriye götürdü. Sinematografi dalında Emmy Ödülü almak da akademik eğitime devam konusunda manevi bir motivasyon oldu. Suriye'de çalıştığım yıllar boyunca edindiğim mevcut pratik deneyimlerimi, savaş koşullarından dolayı kesintiye uğrayan akademik bilgiyle pekiştirmek istiyorum" diyor.
Ez cümle Suriye'deki iç savaşın önümüzdeki dönemde pek çok filmini izleyeceğiz. Ve bu filmleri de bize Suriyeliler anlatacak. Mohammed Eyad da muhtemel onlandan biri olacak.
İKİ KADIN VE İKİ EMEK ÖDÜLÜ
Sevin Okyay, nam-ı diğer Sevin Abla tam bir yazı erbabıdır. Hayatını yazı üzerine kurmuş bir insandır. Sinema yazarlığı, çevirmenliği, gazeteciliği... On parmağında on marifet olan insanlar vardır ya Sevin Abla işte onlardan biridir. Üstelik tanıdığım en hızlı yazı yazan üç-beş insandan biridir. Spordan caza, edebiyattan günlük hayatımıza dair yazdıkları bir yana zehir gibi hafızası vardır. Ve bir şey sorduğunuz zaman hemen cevaplar...
1984'te Enis Batur'un 'zorlamasıyla' başladığı sinema yazarlığı macerası bir kırılma noktasıdır bizim meslek için. Çünkü bu sayede Türkiye'nin ilk kadın sinema yazarı olarak, erkek egemen sinema yazarlığı mesleğinde, kadın meslektaşlarımızın da önünü açar. Şimdilerde bu meslekte bir denge varsa bu Sevin Abla'nın açtığı yol sayesindedir. Kadın Yönetmenler Derneği'nin düzenlediği 4. Uluslararası Kadın Yönetmenler Festivali'nde sinema yazarlığı kategorisinde Sevin Okyay'a Emek Ödülü verileceği açıklanınca bunun için çok sevindim.
Sevindiğim bir başka Emek Ödülü daha var. 27. İFSAK Kısa Film Festivali kapsamında Sinema Emek Ödülü'nün Zeynep Ünal'a verileceği açıklandı. Zeynep Ünal Ankara Film Festivali'nin emektarlarındandır. Mithat Alam Film Merkezi'nde yöneticililerinden olan Ünal da sinema dünyasının arka planda kalan kahramanlarından biridir. Onun bu ödül için düşünülmesi çok isabetli olmuş. Kendi adıma teşekkürler İFSAK!
EN SON HABERLER
- 1 Sanal dünya çocuklara okuldan tatlı geliyor
- 2 Öğrendiğinizde şaşıracağınız 4 önemli beslenme bilgisi
- 3 Oysa her şey çok iyi gidiyordu
- 4 Sokaklar tenis kortuna döndü
- 5 Her şey bu ülkenin çocukları için
- 6 Bir rüyanın peşinde
- 7 7/24 şehirde yaşam
- 8 Hiçbir doğruluğu olmayan beslenme önerileri
- 9 İnsana güvenmekten vazgeçmeyin
- 10 Küçük sanatçılar için büyük deneyimler