Zevkler ve renkler tartışılmaz sözünün zaferi!
Pera Müzesi’nde açılan Zevk Meselesi sergisi, yıllarca zevksiz, ucuz, değersiz, sığ, vasat, klişe, popüler, süslü, çirkin gibi sıfatlarla ifade edilen kitsch’e olan düşkünlüğü ve ona olan bakışın nasıl değiştiğini anlatıyor
Bir zamanlar, hem dünyada hem Türkiye'de yüksek sanat pek önemsenir, bu kategoriye girmeyen her türlü kültür, hele hele popüler kültür aşağılanır, bu kültürleri seven insanların zevk ve beğenileri de kitch bulunurdu. Mesela arabesk tartışmalarını düşünün. 70'lerden başlayarak ta 2000'lere kadar arabesk, kitsch bulundu. Sanatçısı da dinleyici de hor görüldü.
Köprünün altından çok sular aktı. Artık kültür alanında böylesi meselelerle uğraşılmıyor. Kültür ve sanat dünyasında meseleye daha çoğulcu bir perspektiften bakılıyor. Kimse kimsenin beğenisi sorgulamıyor. Vivien Philizot'un da dediği gibi, bir Tarkovski filminin, McDonald's'tan sipariş edilen yemek eşliğinde izlendiği ya da Michelin yıldızlı bir restoranda yemek yedikten sonra karaokeye gidildiği bir dönemde yaşıyoruz. Beğenilerin subjektifliği kabul edilmiş durumda.
İşte böylesi kültürel bir zeminde Pera Müzesi'nde açılan Zevk Meselesi sergisi önemli bir kapı aralıyor. Sergi, kitsch kavramını geçmişten günümüze tekrar ele alıyor. Kitsch'in tarihsel serüveni anlatırken, üst sınıfların alt sınıfların estetik beğenilerini nasıl hor gördüğü, kullanılan sıfatlarla da ortaya çıkıyor. Mesela kitsch'i tanımlarken zevksiz, ucuz, değersiz, sığ, vasat, klişe, eğreti, kötü, sahte, popüler, süslü, çirkin gibi sıfatlar kullanılmış hep.
Ama bir de işin günümüz ayağı var. Günümüz diyorum çünkü dijital teknolojiler çağında kitsch, hiç olmadığı kadar kendine alan açabiliyor. Çekilen videoları, sosyal medyadaki paylaşımları, oyunları bir düşünün... Bir dönem kitsch bulunan ne varsa günümüz estetiğinin içinde yeniden kendine yer buluyor. Sanki yılların hıncını alırcasına.
Pera Müzesi'ndeki sergi de bu gerçeği ortaya koyuyor. Küratörlüğünü Ulya Soley'in yaptığı sergide 13 sanatçı ve kolektifin, yerleştirme, kolaj, video, fotoğraf gibi farklı alanlarda ürettiği eserleri yer alıyor. Nick Cave'in bir videosu da var sergide, Volkan Aslan'ın porselenleri, Gülsün Karamustafa'nın kumaş kolajları da... Hatta Taylan Aygün'ün koleksiyonundaki mahkumların yaptığı cezaevi işi boncuktan yapılan eşyalar da...
Zihinleri açan sergi, yüksek sanatın ve kitle ya da popüler kültürün içinde eridiği, artık modernizmin getirdiği kültürü kategorize etme, belli sınıfların estetik beğenisini dayatmadöneminin çoktan bittiğini söylüyor. Ve dijital dünyada da kitsch'in Kundera'nın dediği gibi "insanlık durumunun vazgeçilmez parçası" olarak yeniden varolduğunu.
EN SON HABERLER
- 1 Kan şekerini dengeleyen mucize bulgur diyeti
- 2 Aldatmak, birey ve toplumda derin yaralar açıyor
- 3 Dijital nesil halinden memnun anne-babalar korku içinde
- 4 Hayvanlarla iç içe şehirler
- 5 Baharda ayakkabı şıklığı
- 6 Picasso da Adana’daydı!
- 7 7/24 şehirde yaşam
- 8 Mikro besinlerle yağ yakımını hızlandırın
- 9 Evliliklerde bıçak sırtı konu aile
- 10 Otizmin sessiz anahtarı bağırsaklar