Cumartesi 02.07.2022
Son Güncelleme: Cumartesi 02.07.2022

Cüneyt Arkın’a da Fahrettin’e de selam olsun

Bir kahramanlık efsanesidir Cüneyt Arkın. Dünyayı Kurtaran Adam, Kara Murat, Malkoçoğlu, Battalgazi, Yıkılmayan Adam ya da Komser Cemil’dir. Ama yoksulluğu en derinden yaşayan, binbir çelişkiyle sınanan, adından vazgeçip ismini altın harflerle sinema tarihimize yazdıran biridir o. Her şeyin üstesinden gelebildiyse, hep içinde taşıdığı Fahrettin sayesindedir...

Sinemada kahramanlık yapmak onun işiydi. Dünyayı kurtaran, orduları tek başına bozguna uğratan, kaleleri fetheden, uluslararası mafyaya kafa tutan, çıkar odaklarını bir bir deşifre eden, gericilikle mücadele eden ve her türlü zulme, işkenceye göğüs geren bir kahramandı filmlerinde... Biz onu Cüneyt Arkın olarak bildik, sevdik. Hem de çok. Dünya ise onu George Arkın ya da Lee Arkın olarak tanıdı.
Lakin sinemadaki o kahramanlıklarının onun hayatında bir karşılığı vardı. Yıllar önce kendisiyle bir kitap çalışması yapmak için bir araya geldiğimiz zaman fark ettim bunu. İlk kitabına Adını Unutan Adam ismini koymuştu. Hazırladığımız ikinci kitabına da filmlerden birine atıf yapıp Fakir Bir Gencin Romanı adını verecektik. Çıkamadı o kitap ama Fakir Bir Gencin Hikayesi adıyla başka bir kitap çıkardı.
İşte onun filmlerdeki kahramanlıklarının hayattaki karşılığının izini sürmek adına bu iki kitabının isimleri anahtar görevi görür aslında. O anahtarla kapıyı açınca bizi doğrudan Fahrettin Cüreklibatır karşılar. Oradan başlayalım...
Sakarya Meydan Savaşı'nda ön cephede çarpışan ve hayatı boyunca bu savaşta vücuduna saplanan şarapnel parçalarının izlerini taşıyan, İstiklal Madalyalı Yakup Efendi'nin oğludur Fahrettin. Cumhuriyet'in ilk kuşak idealist öğretmenleri tarafından yetiştirilir. Lakin çok yoksuldur ailesi. Eldeki tek taşlı tarlanın taşlarını ayıklayıp ektikleri buğday ile bütün yılı geçirmek zorundadırlar. Uyurken başucuna bir kuru ekmeği koyması, o yoksulluk günlerinden kalma bir derin izdir. Zerdali kokulu ablası Sıdıka'nın vefatı sonrası ölüm acısıyla çok küçük yaşta tanışır.
Ama o Fahrettin İstanbul'da tıp fakültesini kazanacak kadar zekidir. Ama yoksulluk peşini bırakmaz, bir şekilde üstesinden gelmeyi öğrenir bunların. Ama İstanbul'da ona sürekli yoksulluğunu hissettiren kimi insanlar da vardır ve had bildirmeyi işte ilk o zaman öğrenir.
Pek bilinmez ama lise günlerinde gönül verdiği edebiyat ona üniversitede başka bir dünyanın kapılarını açar. Cemal Süreya, Ülkü Tamer gibi edebiyatımızın şahane isimleriyle arkadaş olur. Öyküler yazar, ileride aynı unvanı (kral) paylaşacağı Yılmaz Güney (o zamanlar Pütün) ile öyküleri sayesinde a dergisi'nde buluşurlar. Bazen de gençlik eylemlerinde. Ki bu eylemlerde cop yemişliği bile vardır.
Tıp fakültesini bitirince zorunlu hizmet için Doğu'ya gider. Ya namahrem diye kadın hastaların yanına sokulmaz. Ya iğne vuramaz. İsyan edince de tehdit edilir. Doktorlara yönelik şiddetten, ta o yıllarda Arkın da nasibini alır. Tekrar İstanbul'a döner yoksulluğuyla, mesleğini yapamayınca askere gider.
Askerliği sırasında Halit Refiğ ile karşılaşması ona sinemanın kapılarını açar. O yıllarda da ne idealizm ne mütevazılık geçer akçedir. Yakışıklılığı ile keşfedilir. Gurbet Kuşları'nın finalindeki kavga sinemadaki yolunu belirler. Halit Refik'in "Sen avantür filmlere yönel, potansiyelin var" demesiyle kendisinin ve sinemamızın kaderini belirler.
Çoğumuz için Fahrettin Cüreklibatır, Cüneyt Arkın'ın nüfustaki ismidir. Ama işin aslı o apayrı bir kişiliktir. Ve o kişilik olmasaydı Cüneyt Arkın belki ilk darbede değil ama birkaç darbe aldıktan sonra muhtemel yıkılır giderdi.
Bir bedende iki kişilik... Mümkün mü? Mümkün galiba. Yıllar önce gazetelerde 'Dr. Fahrettin'den Cüneyt Arkın'a öğütler' diye açık eder bu durumu Cüneyt Arkın. Ama bunu sorun etmez, gizlisi saklısı yoktur çünkü. Bir sinema miti, yakışıklı bir jön, kahramanlığın sinemamızdaki simgesi, hafif şımarık, bazen kendini kaybeden bir Cüneyt Arkın'a karşılık, idealist, rasyonel ve mütevazı bir Fahrettin. Anılarında var bu iki kişilik bir portakal bahçesinde yıllar sonra hesaplaşır.
Emin olun arkasına yaslandığı zaman, Eskişehir'deki çocukluk günlerine, bozkırın ortasında çobanlık yaptığı, anne babası, ablalarıyla geçirdiği zamanlara gidiyordur aklı. Çünkü orada Fahrettin var ve o günlerde edindiği tecrübelerle sınandığı binbir türlü çelişkiden çıkmayı bilmiş, sendelese de yıkılmadan ayakta kalmayı başarmış. Onun için Cüneyt Arkın'ı uğurlarken bir selam da Fahrettin'e yollamak gerek. İyi ki vardın Fahrettin, iyi ki bize Cüneyt Arkın'ı armağan ettin.
İRAN'DAN APAR TOPAR KAÇIRILDI
İran'da fırtına gibi estiği yıllar. Orada adı Fahrettin. Şah dönemi. Prenseslerden biri ona vurgun. Lakin o prensese de vurgun olan bir general var. Üstelik İran'da önemli bir görevde bu general. Cüneyt Arkın'ı derdest etmeyi kafaya koymuş. Film çekimi sırasında bir bahane ile Arkın'ı tutuklamak istiyor. Sete önceden haber geliyor. Cüneyt Arkın apar topar Türkiye'ye 'kaçırılıyor'. Haber yarım saat geç gelse her şey çok başka olabilirdi.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.