Eurovision hadisesi bir türlü kapanamadı

Ne yalan söyleyeyim, kendi adıma bu seneki Eurovision şarkı yarışmasının, Hadise'ye rağmen pek de hadiseli geçmesini beklemiyordum. Yani, her şey olup bittikten sonra işin yankıları fazla devam etmez gibi geliyordu. Geliniz ve görünüz ki, biz bu Eurovision'u pek kapatamadık. Tartışmalar hafta boyu sürdü. Ve anlaşılan o ki, gurbetçi bir hanım kızımıza Avrupa karşısında İngilizce göbek attırma fikri çok parlak bulunmuş ve buradan bir birincilik çıkarılabileceğine kesin gözüyle bakılmış... Sonuç pek beklendiği gibi olmadı tabii, Azerbaycanlı Aysel, söz ve eşkal itibarıyla Hadise'yi yaya bırakınca, Türk aleminin yükselen yıldızı olmayı pekala hak etti. Bize de, "SMS mesajlarında Ermenistan'ı kilitledikleri için Azerbaycan'ın derecesi iptal edilecekmiş," avuntusu kaldı... Sahi, n'oldu? Yok efendim, Hadise aldığı dereceye çok bozulmuş! Niye bozuluyormuş efendim? Kötü bir icra, iki dümtek, üç göbekle birleşince bütün Avrupa'nın dibi mi düşecekti? Kaldı ki, eğer Almanya, Fransa, Belçika, İngiltere ve Hollanda'da yerleşik haddinden fazla 'gurbetçi' nüfusumuzun verdiği halk oylaması oyları olmasa ve iş sadece müzik profesyonellerinin oylarına kalsa, Hadise en iyi ihtimalle yedinci olacakmış. Eh, bundan bir de 'dost ve kardeş ülkeler'in müzik otoritelerinin verdiği hatır-gönül oylarını düşün, hadise vahim! Yani, Hadise'nin afra-tafra yapması için yeter şart yok, hatta almış olduğu dereceye bir dümtekle iki göbek daha atması lazım. Üstüne bir de soğuk gazoz açıp içmesini ayrıyeten öneririm... Çünkü gazoz reklamından 450 bin lira almış kendisi!.. Yani Eurovision akşamı boyunca karşımıza reklam aralarında durmadan elinde bir gazozla 'Stir me up' (Tahrik et beni) diye ekranda beliren Hadise hanım kızımız, o gazoz şişesiyle para basmış. Eh, yarışma masrafları için TRT'nin verdiği 450 bin lirayı da üzerine ilave edin, ufak çaplı bir servet ediyor. Ama tabii hepsi bu kadar değil. Altı ay boyunca ne teklif gelirse değerlendiren Hadise hanım kızımız, yurt içi ve yurt dışında kimi zaman günde iki konser vermiş, gece kulüplerinde, barlarda da sahne almış ve daha evvel konser başına 6 bin avro kazanırken Eurovision'la birlikte fiyatını beşe katlayıp 30 bin avroya çıkartmış. İşi gücü olmayan kimi arkadaşların hesaplarına göre, Hadise konser ve reklamlardan yaklaşık 1,5 milyon dolar kazanmış... Ne güzel İstanbul! Hatta ne güzel Moskova!
SEVGİ KELEBEĞİ PUANLAMA
Şimdi,Bülent Özveren'in, "Kuzeyliler hep birbirine veriyor!" yakınmalarının arasına nasıl bir endüstrinin sıkıştığını anlayabiliyor musunuz kıymetli okurlar? Kaldı ki, benim hastalıklı zihnim, sayın Özveren'in bütün gece tekrarladığı, "Kuzeyliler hep birbirine veriyor!" özdeyişinin nerelere çekilebileceğini, nasıl diplomatik skandallara yol açabileceğini düşündü durdu. Tamam, benim zihnim hastalıklı olabilir, hatta Kuzeyliler benim gibi düşünse bile, nispeten medeni ve geniş insanlar olduğundan fazla kafaya takmayabilir de, farzı mahal bir Belçikalı spiker, aynı 'verme' meselesini bize uyarlayıp, "Şu Bosnalılar, Arnavutlar, Azeriler falan hep birbirine veriyor," diye yorum yapsa, oradaki gurbetçilerimiz de yemeyip, içmeyip bunu Türk medyasındaki kimi - benim gibi- enteresan arkadaşlara e-posta falan yoluyla bildirse, yandık ki ne yandık! Hadi, sayın Özveren'e şanlı Eurovision geçmişi hatırına saygıda kusur etmeyelim ve sunumundaki diğer ayrıntılara girmeyelim... Fakat şunu belirtmek gerekir ki, Türkiye adına oylama sonuçlarını bildiren hanım spikerimiz, ismini bilemediğim için özür dilerim kendisinden, öyle bir 'Helloooooo!' dedi ki, 'hello'nun 'o'larını zapt edemediğini kendisi de fark edip durduğunda esen acayip rüzgâr sizi de alır götürür, beni de... Ve o ne sevgi kelebeği puanlama stiliydi o... Neyse değerli okurlar, 'stir'in beni 'up'! Yerimde duramıyorum! Gazoz reklamlarında oynamak istiyorum! Hatta gözümde dolar işaretleri belirdi!..