Cumartesi 23.05.2009
Son Güncelleme: Cuma 22.05.2009

Mekâna talep de çok şikâyet de...

İstanbul'un tanınmış mekânlarından Otto, seneler içinde bir zincire dönüştü. Ancak bu başarı, müşteri memnuniyetsizliğini de getirmekte gecikmedi. Durumu mercek altına aldık

Nevzat Atasoy ve ortağı Erol Türkoğlu'nun hikâyeleri tam bir başarı öyküsü. Bundan altı yıl önce Asmalımecit'te, yerin üç basamak altında açtıkları pizzacı şimdi İstanbul'un ve Alaçatı'nın en popüler mekânları arasında. Şehbender Sokak No: 5'teki ilk Otto, kulaktan kulağa popüler olmuş ve kısa süre içinde burada yer bulmak imkânsız hale gelmişti. Bu yalın dekorasyonlu, sıcak mekânın pizzaları Papermoon'a, eğlencesi ise Babylon'a rakip gösterilmişti. Zaman içinde Otto kabuğuna sığmaz oldu ve önce Alaçatı'da ardından Bilgi Üniversitesi Silahtarağa Kampusü içinde ve son olarak Asmalımescit Sofyalı Sokak'ta birer şube daha açtı. Belki de birçok kişinin şikâyet ettiği geciken servis ve kapıdan geri çevrilme olayı da bu denli büyümenin getirdiği bir problemdi. Yemekleri, uygun fiyatları ve gece sabaha kadar devam eden eğlence anlayışı ile her kesimden insanın müdavimi olduğu Otto'nun başarısını ve hizmet kusurlarını mekânın ortağı Nevzat Atasoy'la konuştuk.
- Altı yıl önce Asmalımescit'te yerin üç basamak altında ufacık bir yerken şimdi bir restoran-bar zincirine dönüştünüz. Yola çıkış hikâyeniz nedir?
- Şu anki ortağım Erol'la (Türkoğlu) tanışmıştık ve o bir yerler açmak istiyordu. Ben de yine Asmalımescit tarafında bir arayış içindeydim, bir mekân açmak istiyordum. Sonunda Şehbender Sokak No: 5'teki yeri bulduk ve devraldık.
- Ufacık bir pizzacının içki içilip dans edilen bir yere dönüşmesini bekliyor muydunuz?
- Evet, bekliyorduk. Zaten her şey ona göre tasarlandı. İyi bir müzik sistemi kurmuştuk. Tadilat aşamasında bile müzik çalıyorduk.
- Ama iyi müzik sitemine sahip başka yerler de var. Sizin farklılığınız neydi?
- İstanbul'da çok iyi kulüpler vardı, çok iyi İtalyan restoranları da vardı. Ama çok para ödemeden önce yemeklerini yiyebilecekleri ardından da aynı yerde içki içip güzel müzik dinleyebilecekleri fazla mekân alternatifi yoktu. Zaman içinde de herkes bizi konuşmaya başladı. Konuşuldukça da gelen kitle değişmeye başladı. İlk başlarda belli bir kesimin bildiği bir mekânken, zamanla herkesin bildiği yer olduk.
- Peki büyüdükçe işin büyüsü bozuldu mu? 'Eskisi gibi değil,' diyenler var.
- Toplum olarak her şeyi çok bilip, isim takmaya bayılıyoruz. Tüketip, tüketip bir kenara atmaya bayılıyoruz. Biz aynıyız, mekân aynı, müzik aynı... Nasıl eskisi gibi olmaz? Formülün bozulduğuna katılmıyorum. Konsept aynı şekilde devam ediyor, sadece bazı günlerde profiller değişiyor. Bu da normal, 20 milyonluk bir şehirde yaşıyoruz. Biz belli bir kesime hitap eden sosyal bir kulüp değiliz. Burası bir bar ve restoran. Tabii ki o da gelecek, öbürü de gelecek. Beğenmeyen de bir daha gelmez.
- İşin sırrı neydi sizce?
- Biz ilk Otto'yu açmadan öce konseptimiz belliydi. Pizza olacaktı ama pizza odun ateşinde pişecekti. İnsanlar fırını görebilecekti. Küçük bir yer olacaktı, çünkü küçük mekânlar daha sıcak ve samimi oluyor. Öyle uçsuz, bucaksız paraların harcandığı 'high-end' bir yer olmayacaktı. İnsanlar makul fiyatlara iyi yemek yiyip, iyi içki içecekti. 'en iyi,' demiyorum ama 'iyi' olması önemliydi.

Aksayan servis yüzünden özür diliyoruz

- Şehbender Sokak'taki Otto'dan sonra Alaçatı'da, Santral'de ve Sofyalı Sokak'ta üç şube daha açtınız. Bunlar nasıl gerçekleşti?
- Ortağım ve ben güzele sevdalı insanlarız. Bir gün Alaçatı'da Babylon'da yemek yerken, oranın atmosferinden çok etkilendik ve 'Biz de burada olmalıyız,' dedik. Bunun Babylon'un yanında olmakla ilgisi yok. Bazen bir şeyi çok sevdiğinizde ihtirasınıza yenik düşersiniz. Bizimki de öyle oldu işte. Ardından da Santral'deki yeri gördük ve âşık olduk. Orası sadece Bilgi Üniversitesi kampusü değil. Aynı zamanda bir sergi, bir galeri ve eski elektrik santrali. Bir sürü insan bize 'Alibeyköy'e kim gelir?' dedi. Ama sonuç ortada. Açılış gününden sonraki gün bir telefonla uyandım. "Yetiş burada kaos var," diye. Yüzlerce insan kahvaltıya gelmiş, sıra bekliyordu. Biz bu kadar talep beklemiyorduk.
- Bu kadar ilgi, eski müdavimleri küstürdü mü sizce? İçeri giremeyen pek çok kişi var.
- Türk müşterisini memnun etmek zor. İçerisi boş olsa, "Burası çok boş," derler. Kalabalıktan da şikâyet ederler. Biz ukala insanlar değiliz. Kimseyi de ayırmıyoruz. Ama bazen kalabalık yüzünden ağırlayamadığımız müşteriler oluyor. Kimse yanlış anlamasın, amacımız almamak değil. Ama içeride yer yok, alsak bile ona servis yapmamız imkânsız. Girse, duracak yeri bile yok. Bazen Santral'de biletli insanları bile kapıdan çevirmek zorunda olduğumuz durumlar oluyor.
- Biletli kişiyi almayınca, itiraz etmiyor mu? Başkasını almanız ona haksızlık değil mi?
- Ediyor tabii etmez olur mu! Ama yapacak bir şey yok. Durumu açıklamaya çalışıyoruz. Zor şeyler bunlar. Karşınızdaki insan haklı oluyor. Ama içerde yer yokken elimizden bir şey gelmiyor. Beğenmeyip de kimseyi almıyor değiliz.
- Servis yavaş diye de şikâyetler var.
- Evet, bunun için de özür diliyoruz. Bazen bizden kaynaklanan bir aksama da oluyor. Bunları her zaman telafi etmeye çalışıyoruz. Ama sebep, yoğunluk yoksa bizim işimizi ciddiye almamamızdan kaynaklanmıyor. Şimdi Santral'de konser varken müşteri saat 20.00'ye rezervasyon yaptırıyor. 22.00'de konser var ve masa 21.30'da geliyor. İçeride 600 kişi var ve bizden hızlı ve kusursuz servis bekliyorlar. Geç geliyorsa, konser saatine denk geliyorsa, gecikmeyi de göze almalı. Çok kalabalıkta garsonlar müşteriyi uyarıyor, "Pizza gecikebilir," diyor. Sonuçta fabrikasyon yemek çıkarmıyoruz. Adam pizzayı eliyle açıyor ve fırında bir sıra var. Bu durumda 10 dakika içinde pizzanın gelmesini beklemek hayalcilik olur.
FINDIK SHOT MODASI GEÇTİ
- Bir de sizin fındık shot'larınız çok modaydı. Hâlâ devam ediyor mu?
- Hâlâ içenler var ama ben kokusuna bile dayanamıyorum. Yol üstünden geçerken 10 kişi girip fındık shot yapıp gidiyorlardı. Sonra aynı grup dönüşte yine shot yapmak için geliyordu. Böyle bir moda başlatmıştık. Şimdi gelincik shotlar içiliyor.
- Bu yaza özel yenilikler var mı?
- Yaza özel hafif mönü hazırlıyoruz. Deniz ürünleri ağırlıkta. Anlaması zor olmayan ama farklı lezzetleri bir araya getirdik. Kokteyllerde ise taze sebze ve meyve ile hazırlanan kokteyller ön plana çıkacak.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.