Son Güncelleme: Cumartesi 03.10.2009
Bir ciğer severim, bir de karımı
MÜNCİ KALAYOĞLU
Benim hobim, karım. Bir ciğer severim, bir de karımı. Bir elmanın iki yarısı gibiler benim için. Hanım hastalarıma 'Sen kocanı boşarsın ama beni boşayamazsın,' derim. Çünkü ömür boyu beraber olmamız lazım. Sene 1983. Karaciğer nakline Amerikalı doktorlar inanmıyordu. Amerika dışından gelmiş, doğru dürüst İngilizce konuşamayan kara kuru bir adamdım. Dokuz ay boyunca bana hasta vermediler. O kadar çok inanıyorum ki kadere, bu konuda kitap yazacağım! Bir insanın vakti gelmediyse gitmiyor. Hacettepe'de profesörüm. Kanser hastanesine gider, sigara ve akciğer üzerine konferans verir, ondan sonra çıkar, talebeler görmeden arabamda sigara içerdim.
BELKIS KALAYOĞLU
Münci'nin telefonunda torunlarının değil, ciğerlerin fotoğrafları vardır. Hastalarını yüzlerinden çok, ciğerlerinden tanır... O kadar uzman oldum ki, karaciğer naklini baştan sona anlatabilirim size. Sabahın üçünde geliyor, anlatmaya ihtiyacı var. Uyanıyorum, 'Nasıl geçti?' diyorum. Sonra başlıyor. 'İşte sağdan girdik, şöyle oldu..' Ben yarı uykulu 'Hakikaten mi?' diyorum. O, deşarj oluyor. Evlendikten bir sene sonra, kocama âşık oldum ben... Bu sevgi gün gün büyüdü. Biz sadece çocuklar hasta olduğu zaman birbirimize girerdik. Münci beni suçlardı. Çocuk suçiçeği olur mesela, kabahat bende!
- Kocanız her an bir organ nakli için çağırılabilir... Hayatınız boyunca bu durumu, karısı olarak siz nasıl yaşadınız?
- B.K: O kadar uzman oldum ki, bir karaciğer naklini baştan sona anlatabilirim size... Sabahın üçünde geliyor, anlatmaya ihtiyacı var... Uyanıyorum, 'Nasıl geçti? diyorum. Sonra başlıyor, 'İşte sağdan girdik, şöyle oldu vs...' Ben yarı uykulu 'Hakikaten mi?' diyorum. Deşarj oluyor. Sonra da rahat rahat uykuya dalıyor. Münci'nin mimiklerinden, kaşının gözünün nasıl oynadığından hastasının durumunu anlayabilirim...
- Kaç senelik evlisiniz?
- B.K: 37 sene oldu! Ankara'da tanıştık. Ben Boğaziçi Üniversitesi'ni bitirmiştim. Babam diplomat. Sadece ilkokulu ve üniversiteyi ülkemde okuyabildim. Ailem yine göreve gidiyordu. Onlarla gitmemek için, tanıştıktan dört ay sonra evlendik biz. 22 yaşımdaydım. Evlendikten bir sene sonra kocama âşık oldum. Tanıdıkça... Herhalde o yüzden sağlam oldu. Her geçen gün de sevgi büyüdü. Derken Amerika'ya gittik. Ne bakıcı var, ne yardımcı. Gittik, orada sil baştan başladık. Ay sonunu zor getiriyorduk bazen. Münci sabah gidiyor akşam gelmiyor, ertesi gün akşam geliyor. Vize yok, oturma izni yok. İki seneliğine gitmişiz. Para yok, pul yok. Rahat bir hayatı bırakarak, sil baştan başladık.
- Bu kararı alırken eşinize danıştınız mı?
- M.K: Tabii ki. Her şeyi oturur, tartışırız. Madem aileyiz. Bakın bu ev ikimizin, banka hesapları ikimizin, çekler Belkıs Münci Kalayoğlu diye yazılır. Her şey bu güven üzerine kurulmuştur. Yoksa aile olunmaz. Benim işim sabah 07.00'de başlıyor. Bir bakıyorsunuz üç gün hiç eve gelemiyorum. Bir telefon geliyor, uçağa atlayıp San Francisco'ya gidiyorum, karaciğeri alıp geliyorum. Takıyorum.
AMELİYATHANEDE BANYOMUZ VAR
- Dünyada ilk karaciğer naklini yapanlardansınız...
- M.K: Wisconsin Üniversitesi'nden 'Gel bu işi kur,' dediler. Sene 1983. Kabul ettirmek zor orada; doktorlar karaciğer nakline inanmıyordu. Amerika dışından gelmiş, doğru dürüst İngilizce konuşamayan kara kuru bir adamdım. Dokuz ay hiç hasta vermediler bana. Bir cumartesi gecesi 'Hemen gel,' dediler. Karnından yapışık ikizler doğmuş. Ayrılması lazım. 'Yapar mısın?' dediler. 'Yaparım,' dedim. Babaları bir rahip! Adam bana 'Sen Hıristiyan mısın?' dedi. Ben 'Allah'a inanıyorum,' dedim. Yoksa kolay kolay yaptırmazdı ameliyatı. Ben hem genel cerrah, hem çocuk cerrahı, hem de organ nakli cerrahıyım. Gittim çocukları gördüm, ameliyata hazırladık. Belkıs o gece yerel kanallara telefon etti. 'Ben Hemşire Mary, bize yapışık ikizler geldi. Yabancı biri de ameliyat edecek,' dedi. Ertesi sabah gittiğimde televizyonlar canlı yayınladı. Bu, ilk defa yapılıyor eyalette. 'Çocuklara bir şey olursa sen Türkiye'ye gidersin,' dediler. Biz çocukları ayırdık, televizyonda ilk haberdi; Wisconsin ikizleri diye. 11. gün eve gittiler. Onları devamlı takip ettim. Şu anda biri evlendi, biri de nişanlı. Bana devamlı mektup yazarlar.
- Ameliyattan önce televizyonları aramak büyük risk değil mi?
- M.K: Belirli bir yaşa gelince risk almamak en büyük risk. Bu iş aptalca bir cesaretle olmaz. Eğitiminiz varsa olur. Türkiye'ye geldiğimde, benim arkadaşlarım ayağa kalktı, 'Bu olmaz, Türkiye'de donör olmuyor' falan diye. Dedim ki 'Siz hatalısınız, yapamadınız çünkü doğru dürüst eğitiminiz yok.' Ama ben eğitimini almıştım. Türkiye'ye gelmeden bin 500 tane karaciğer nakli yaptım. Yani bildiğiniz zaman çok kolay bir iş. Bilmiyorsanız cesaret etmeyin. Muhakkak hüsrana uğrarsınız. Yani bilmediğiniz işe girmeyeceksiniz, çok iyi bir eğitim alacksınız ve arkadaşlarınızı iyi seçeceksiniz, ekibinizi iyi kuracaksınız. Arkadaşlarınız sabahlara kadar hastanın başında sizinle birlikte kalacak. Kan revan içerisinde kalsa da şikâyet etmeyecek. Hakikaten hastanede bizim için özel bir banyo yaptılar ameliyathanede. Çünkü karaciğer nakli kolay bir iş değil. Üstünüz başınız kan oluyor.
- İlk nakli yapmayı nasıl başarabildiniz Amerika'da?
- Televizyona anlattım. İkizleri ayırmak kolay ama ben karaciğer nakli doktoruyum, ama kimse bana hasta vermiyor. 15 gün sonra ilk hastamı buldum. 30 yaşında bir adam. Vietnam'da merminin üstüne basmış, iki ayağı bir eli gitmiş, hepatit B kapmış. Karaciğeri bitmiş. Bir karaciğer vardı. Hemen Kanada'ya gittim. Pırpırlı bir uçakla, fırtınaya yakalandık ama gittik. Karaciğeri çıkarttık. Gelirken, Türküm diye beni alıkoydu polis. Pasaportum falan da yok, buz kutusunun içini aradılar, vakit geçiyor ama anlatamıyorsun. Neyse ki yetiştik. Karaciğeri taktım ve hasta ayağa kalktı. İlk işim CNN'e telefon etmek oldu. Saat başı bütün ABD'de haber oldu. Yazılı veya görsel basın size yardım etmezse organ naklinde ilerleyemezsiniz. Sanırım basınla ilişkilerimi iyi kullandım. Hastanenin medya bölümünde de bana dersler verildi, televizyonda nasıl konuşulacağını anlattılar.
HASTALARIMA YALAN SÖYLEMEM HİÇ
- B.K: Münci her fırsatta televizyonda 'Ben Türküm,' diyordu. Ondan sonra konuya başlıyordu. 'Soyadımı doğru söyleyin, yoksa konuşmam,' diyordu.
- M.K: Organ nakli yapılan hasta hayatı boyunca ilaç alır. Onun için mesela hanım hastalara 'Sen kocanı boşarsın ama beni boşayamazsın,' derim. Ömür boyu beraber olmamız lazım. Amerika'da 16 senede, bin ameliyat yaptım. Bugün burada aldığımız sonuç bana kalırsa Amerika'daki merkezlerin hepsinden çok daha iyi. Şansım, becerikli Türk doktorlarıyla çalışmam.
- Nasıl konuşuyorsunuz hastalarla ameliyata girmeden önce?
- M.K: Açık açık, 'Bu sizin son şansınız. Ameliyatla yüzde 90 kurtulma ve normal yaşama şansınız var.' Böbrek nakli yapacağımız hastalara diyoruz ki, 'Haftada üç gün diyalize girerseniz, beş sene sonra hayatta kalma şansınız yüzde 33. Ama nakille, beş sene sonra hayatta kalma şansınız yüzde 75! Yüzde 25 ölebilirsin,' diyorum. Hiç yalan söylemem.
EN SON HABERLER
- 1 Evet aşk mümkün hâlâ
- 2 Toplu taşıma araçlarında hayatta kalma rehberi
- 3 Hem yiyin, hem basketbol oynayın
- 4 Onlara yeni bir hayat verin
- 5 Medya sırları ve Acun'un kapışmacası
- 6 Dışarı çıkmadan önce
- 7 Bağırarak dikkat çektim
- 8 Türk filmlerine taş çıkartacak hayat!
- 9 Sezen önemli
- 10 Levent Yüksel'in 'en'leri