Cumartesi 31.10.2009
Son Güncelleme: Cuma 30.10.2009

Babama inat sinemacıyım

Antalya'da En Yetenekli Genç Yönetmen Ödülü'nü 40adlı filmiyle alan Emre Şahin, ünlü bir babanın, gazeteci Haluk Şahin'in oğlu

Emre Şahin adını bir yere kaydedin.. Çok yakında Türkiye'nin iyi yönetmenleri arasına gireceğinden hiç şüphem yok. 33 yaşında, yarı Amerikalı. Hollywood'da kendi yapım şirketini kurmuş. Bir yandan National Geographic, Discovery Channel gibi kanallara belgeseller yapmaya devam ediyor, bir yandan da en büyük hayalini gerçekleştirmeye çalışıyor. İlk filmi 40 ona şimdiden Altın Portakal'da en yetenekli genç yönetmen ödülünü getirdi. 40 çok yakında Amerika'da da vizyona giriyor. Bence 40 festivalin en iyi filmlerinden biriydi. Ne yazık ki tek ödülle yetindi. Emre Şahin'in Tarantinovari bir zekâsı ve mizah anlayışı var. Filmin en karanlık yerlerinde bile bizi kahkahalarla güldürebilmeyi başarıyor. Tesadüfen öğrendim onun gazeteci Haluk Şahin'in oğlu olduğunu ve şaşırdım. Neden Haluk Şahin kimseye "O benim oğlum," dememiş, buna gerek duymamıştı? Oğluna her zaman söylediği o asıl şeyi unutmaması için mi?
Emre Şahin

* Liseden sonra sinema okumak isteyince babam, "Ne işin var, çok az kişi hayatını geçindirebiliyor," deyince, ona inat sinemacı oldum.
* Annem Amerikalı. Orada da çekeceğim bir sürü konu var, ama duygusal tarafım Türkiye'ye daha yakın. Türkiye'de başka çeşit filmlerin yapılabileceğini de göstermek istiyorum.
* Filmimiz için cebimizden eşim Sera ile 300 bin dolar harcadık. Onun üstüne de biraz bulduğumuz para var.
Haluk Şahin
* Emre'yi yasaklardan uzak yetiştirdik. Evimizde ortada Playboy dergisi de dururdu, akşamları içki de içilirdi.
* Oğlumu Beşiktaşlı yapmak istedim Fenerli oldu! En büyük hayal kırıklığım o.
* Emre'nin iyi futbol oynaması için çaba gösterdim. O kadar iyi futbolcu oldu ki, o sayede Amerika'dan burs aldı.
* Oğlumun filmini izlerken gözlerim yaşardı, çok heyecanlandım. Benim dahi beklentilerimin üzerinde bir film çıkmış ortaya. Çok para harcadı, hiç haberim yoktu bunlardan. Ama haberim olsa da müdahale etmezdim.
* Jüri üyeleri gelmişler mesela, bana günah çıkartıyorlar. "Ya harika bir oğlun var," diye. Biri "Üç ödülü bir oyla kaçırdı, bu kadar da şanssızlık olmaz," dedi.
- Çok beğendim filminizi. Her ne kadar size tek ödül getirmiş olsa da, acayip iyi bir kurgusu vardı. Tarantino tadı aldım..Neden adı 40?
- E.Ş: Amerika'da yaşadığım için, İstanbul'a geldiğimde dolaşmayı çok seviyorum. Bir gün dolaşırken Kuledibi taraflarında, eski bir binadan birden bir Afrikalı fırladı. Kan ter içinde. İçeride zor bir iş yaptığı belliydi. Beni gördü, içeri kaçtı. Bir Afrikalı'nın İstanbul'da ne işi var diye düşünmeye başladım, bu da senaryonun başlangıcı oldu. İkinci kısmı da Çanta diye kısa bir film yapmıştık. İçi para dolu çantanın insanların hayatını nasıl etkilediği anlatılıyordu. İkisini 40'da birleştirdim. Filmi kendi olanaklarımızla çektik. Kendi cebimizden eşim Sera ile 200-300 bin dolar civarında harcadık. Bir de üstüne bulduğumuz para var.
BABAMA İNAT SİNEMACI OLDUM
- "Ben film çekmek istiyorum," dediğiniz yaş?
- E.Ş: 13-14! Hatta liseden sonra ben sinema okumak isteyince babam "Ne işin var, çok az kişi hayatını geçindirebiliyor," deyince, ona inat sinema okudum.

- Yarı Amerikalı'sınız. Bu işe Amerika'dan da başlayabilirdiniz. Neden Türkiye?

- E.Ş: Beni daha çok çeken konular burada. Duygusal tarafım Türkiye'ye daha yakın.
- H.Ş: Emre'nin annesi Amerikalı, Indiana Üniversitesi'nde okurken tanışmıştım anneleriyle. Çocuklarla beraber 12-13 sene yaşadık. Sonra ben Türkiye'ye geri dönmeye karar verdim. Emre ile Ayşe de benimle geldiler: Ayşe bir sene kaldıktan sonra Amerika'ya geri döndü. Emre benimle kaldı.
- Boşandınız mı?
- H.Ş: Boşandık, Ayşe annesiyle, Emre benimle kaldı. Emre'yi "ben yetiştirdim" diyebilirim. Aramızda diyalog sağlayan konulardan en önemlisi futboldu. Emre'nin iyi futbol oynaması için çaba gösterdim ve Emre çok iyi futbolcu oldu. O kadar iyi futbolcu oldu ki, lise sonda Amerika'ya gitti, o sayede burs aldı.
- E.Ş: Futbolcu da olabilirdim ama sinemayı seçtim.
- H.Ş: Emre sanatsal ve edebi bir ortamda büyüdü. Türkiye'ye dönünce yeniden evlendim. Etrafımızda hep şairler, yazarlar, sinemacılar vardı. Mesela Halit Refiğ yakın dostumdu. Emre kitaplar arasında büyüdü. Emre'yi yasaklardan uzak yetiştirmeye çalıştık. Yani bizim evimizde ortada Playboy dergisi de dururdu, akşamları içki de içilirdi. İstediği yere giderdi ama hangi saatte döneceğini söylemesi koşuluyla. Fakat işte o yıllarda, Emre'ye "Çok televizyon izliyorsun, yeter artık kitap oku," diye kızardım. Odasında kendi televizyonu vardı. Hep Türk sineması izlerdi, saatlerce hem de. Emre ilk bilgisayar jenerasyonu olarak Commodore'dan Apple'a kadar, Türkiye'de bayrak yarışının tamamını yaşadı. Yani bugün Türk Sineması'nın şansı yüksek derken, bu çocuklar dijital kültürün içinde doğdular ve dijital kültürle fevkalade haşır neşir ve rahatlar.
- Baba oğul en çok hangi özelliğiniz birbirinize benzer?
-H.Ş: Emre inatçıdır. Mesela 40 dedi. "Ya oğlum neden 40, rakamdan sinema adı mı olur?" dedim. "Yok baba," dedi. Taviz vermedi. Filmiyle ilgili hiçbir konuda taviz vermedi. Onu saygıyla karşılıyorum çünkü ben de ona yakın bir sektörde 40 seneye yakındır bulunan bir insanım. Zaman değişiyor, kuşaklar değişiyor. Mesela bugün benim İstanbul'a bakışım ile Emre'nin İstanbul'a bakışı o kadar farklı ki.
- Meslekte 40 yıllık mı oldunuz?
- H.Ş: Evet. Emre'ye birtakım önerilerde bulundum ama o kendi kafasındaki filmi yaptı.
- Oğlunuzun filmini sinema perdesinde izlerken içinizde yaşadıklarınızı merak ediyorum...
- H.Ş: Gözlerim yaşardı, çok heyecanlandım, benim dahi beklentilerimin üzerinde bir film çıkmış ortaya. Çok güzel.
- Cebinden çok para harcamış.
- H.Ş: Çok para harcadı, benim hiç haberim yok, ama haberim olsa da müdahale etmezdim.
- Filmi izlerken, Emre Şahin'in oğlunuz olduğunu bilmiyordum. Jüri bile bilmiyormuş...Neden gizlediniz Emre Şahin'in oğlunuz olduğunu?
- H.Ş: Emre'nin babasının ben olduğumun bilinmesine neden gerek duyalım ki? Zaten çok başarılı bir film yapmış. Emre de ben de bu konuda çok titiziz. Birbirimizin artı ve eksilerini karıştırmak istemiyoruz. Emre bağımsız bir kişilik ve garip bir liderlik özelliği var. İkizler burcu. Ben yengecim, yardım isteme konusunda ondan daha açığım.
- Babanızın Haluk Şahin olması size kapıları açmaz mıydı, Türkiye'de? Festivalden belki daha çok ödülle dönebilirdiniz....
- E.Ş: Önce kendimi ispatlamam gerekiyor diye düşündüm. Öyle yola çıktım.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.