Cumartesi 05.12.2009
Son Güncelleme: Cuma 04.12.2009

Bir tek karımı dinlerim

Röportaj vermeyi sevmeyen Ali Taran, "Sinemadan anlamam, seyirciden anlarım," diyor...

Görünmeyi sevmiyor, röportaj vermiyor ama en çok izlenen programlardan birinin jüri üyesi olmayı kabul ediyor. "En sevdiğim iş yazmak ve yaratmak," diyor ama adına şehir efsaneleri yazıldığı reklamcılığı bir anda bırakma kararı alıyor. "Sinemadan anlamam," diyor ama yaptığı film, 11 Aralık 2009'da vizyona giriyor. Ali Taran şaşırtmaya devam ediyor. Yaptıklarından öte yapacakları dikkatimi çekti Taran'ın. Anlattıklarından ziyade, ayrıntıcılığı beni etkiledi. Güçlü egosundan çok, duygusallığı aklımda kaldı... "Benimle yeniden evlen," diyecek kadar sevmiş karısını. İlk filmini önce karısına izletmiş. Heyecanla tepkisini beklemiş. İlk filmi No Ofsayt haftaya sinemalarda. Ama film kadar merak ettiğim, aslında Selma Hanım! 20 yıllık kocasının gözlerini hâlâ ışıl ışıl yapabilen, konuşup tartışmadan tek celsede boşanabilen ve birkaç ay sonra ondan gelen evlenme teklifine "Evet," diyen Selma Hanım'ı merak ediyorum.
ALİ TARAN
* Sinemayı sevmem, merakım yoktur. Karımın hatırına giderim. Ama "Gitmeyeceksin bundan sonra sinemaya," deseler "Tamam," diyebilirim.
* Hayatımda yeni bir değişiklik, rahatlama belki. Bir teklif yaptı Acun, "Sıcak bakar mısın abi?" dedi. "Bakarım," dedim. İnsanları şaşırtmak gibi bir derdim yok. Hoşuma da gidiyor. İyi ki de kabul etmişim program teklifini. Üniversitelerden bihabermişim. Herkesin de bihaber olduğunu düşünüyorum.
* Hayatımda hiç yaşamadığım bir şeyi yaşadım. Babam da böyle bir rahatsızlık geçirdi. Karımın yaşadığı gibi birçok insan da yaşıyor ya da yaşama olasılığı var. Hepsinin olaya bakış açısı, psikolojisi aynı değil ama...
- Kapınızda 'Satıyoruz' ilanı var. Bu gerçek mi? Reklam mı?
-
Ben artık reklamcılık yapmak istemiyorum. Eşim bir rahatsızlık geçirdi. Meme kanseriydi. Her şey temizlendi diye bakıyorduk, karaciğere sıçradı. Tüm bu hastalıklar yokken de, 'Ben reklam yapmak istemiyorum artık,' demeye başladım. Bu bir doygunluk mu, şımarıklık mı, bıkkınlık mı bilmiyorum. Nereden çıktığını bilmediğim bir şekilde 'İstemiyorum,' dedim. Sabah 6.00'da kalkarım. Bir gün kalktım. 'Bir şeyler yazayım,' dedim. Sinema filmi falan değil, bir konu vardı aklımda. Ajanstaki arkadaşlara gönderdim, 'Amma uzun reklam filmi yazmış Ali Bey,' demişler. Sinemayı sevmem, merakım yoktur. İzlemem, karımın hatırına giderim, ama 'Gitmeyeceksin bundan sonra sinemaya,' deseler 'Tamam,' diyebilirim. Dolayısıyla benim bir sinema filmi yazmam veya yarın öbür gün bir sinema filmi daha yazacak olmamın, bu konuda iddialı olmamla ilgisi yok. Reklamcılığa da başladığımdan bu yana, yanında bulunduğum kişilerden çok şey öğrendim ama hep kendi kurallarımla hareket ettim. Sinemadan anlamam ama seyirciden anlarım.
- Senaryosunu yazdığınız film, No Ofsayt sinema kurallarına uyuyor mu?
-
Bence uymaz.
YENİ BİRİ GELSE İŞE ALMAM
- Reklamcılığı tamamıyla bıraktınız mı yani?
-
Yok, yeni birisi gelse almam anlamında söyledim. Reklamcılıktan soğumuş da değilim, ama yeni gelecek kişilere kapalıyım.
- Yanınızda çalışan yetenekli insanlara ne oldu?
-
Çoğu zaten bizim bu tutumumuzdan dolayı başka yerlerde işlerine devam ediyor. Biz bir buçuk yıl önce home ofis sistemine geçtik. İnanılmaz bir sistem, başarılı oldu.
- Filminiz 11 Aralık'ta vizyona giriyor. İlk kez kendi ürününüzü tanıtacaksınız. Nasıl bir reklam düşündünüz?
-
Sinemanın reklamdan farkı şu: Reklamını bedava seyreder herkes. Nereye giderse yakalarsınız, medya planlamasıyla... Ben bundan nefret ediyorum mesela. Hop öbür tarafta yine karşısına çıkarsınız. Burada para vererek geleceği için farklı bir durum var. Tanıtımı hakkıyla yapacağımızı düşünüyorum. Burada tanıtımdan neyi anladığımı sorarsanız, fragmanda görüntü vermek istemiyorum. Yani 'Öyle görüntüler var ki, şimdi burada verirsem işin tadı kaçar,' gibi değil. O fragman dediğimiz şeyi kurduğumuz zaman filmin eğlencelik olup olmadığıyla ilgili tam bir mesaj veremiyorsunuz.
FİLMDEN SIKILMADAN ÇIKSINLAR YETER
- İddialı mısınız?
-
Hani Cem Yılmaz, Yılmaz Erdoğan, şimdi bu adamlar 'Ben film yaptım,' dediği zaman bir gişeleri var. Ali Taran'ın böyle bir gişesi olamaz. Filmime 'eğlencelik' diyorum. Komedi değil. Benim babacığım kabak çekirdeğine 'eğlencelik' derdi. Doyar mıyız, acıkınca mı yiyelim, çok mu vitaminlidir, olmazsa olmaz bir şey midir? Ama elini şöyle sürersin 'Ne hissediyorsun?' desen anlatamaz adam. 'Abi ölüyorum büyük bir şehvetle yiyorum,' diyemez yani. Ama o bitene kadar tamamdır. Bitince bir daha istemez. Bizim filmimiz de böyle. 85 dakika. Sıkılmadan 'Hoştu,' diye çıksın yeter.
- Futbol manyağı mısınız?
-
Hayır. Futbolu çok severim, Fenerbahçe'nin 100. yıl logosunu yapacak kadar Fenerbahçeliyim. Filmle ilgili birkaç yerde yorumlar var. Diyor ki, 'Yok, ofsayt kaldırılırsa bilmem ne olur.' Filmle ilgili böyle bir yorum yapılır mı ya, bu bir film. Ancak , 'Ali Taran da kim oluyor film yapacak?' diyebilir. 'Yok, ofsayt kalkarsa kızlar maçına döner,' yoruma bak. Zaten istediğim de buydu. Erman Toroğlu ile konuştum, Şansal Büyüka ile konuştum 'Filmimde oynar mısınız?' diye. Konuyu komediye bile çevirseniz, futbolda öyle bir şey var yani. İstersen çok komik yap, istersen dramatik yap, çok ciddi tartışmalar çıkacağını düşünmüyorum. Ama filmde gösterdiğimiz her şeyi her akşam televizyonlarda ciddi ciddi yaşıyoruz. Futbol programları cuma akşamı başlıyor, cumartesi, pazar, pazartesi, salı, çarşamba... Sürekli devam ediyor, ne ki bu!
- Film çekilirken ne kadar karıştınız?
-
Sıfır, sete bile gitmedim.
KARIMIN DIŞINDA KİMİN NE DEDİĞİ BENİ İLGİLENDİRMEZ
- Başka filmler de yapmaya devam edecek misiniz?
- Evet, ben artık film yapacağım, yoluma bu şekilde devam edeceğim. Hep istediğim bir şey daha var. Türkiye'nin reklamını Türkiye'deki insanlara yapmak gibi bir düşüncem var yıllardır. Bunu da ancak devlet desteğiyle yapabilirim. Bir gün öyle bir şey gelirse seve seve yaparım.
- Türkler, Türkiye'yi yeterince iyi algılayamıyor mu?
- Aynen öyle. Türk insanının Türkiye'yi yeterince iyi algılayamadığını düşünüyorum. Niyesini bilemem sonuç bu. İşadamları paralarını neden yurtdışına götürüyor ya da gençlerin 'İmkân bulursam kapağı yurtdışına atarım,' düşünceleri nereden geliyor? Bu ülkenin sorumlularının bu ülkeye bir iletişim planı yapmaları gerekiyor diye düşünüyorum. Kimse bana şunu diyemez, 'Amerika, Amerikalıya kendi ülkesinin iletişimini yapıyor mu?' Yapıyor, ama başka şeyle yapıyor. Bayrakla yapıyor. Bayrakla topluyor her şeyi. Amerikan bayraklarıyla. Nerede bir felaket görseniz Amerikan bayrakları çıkar ortaya. Biz onlar kadar sarılamadık. Bizde eskiden silahlı kuvvetlerindi bayrak, sonra belirli siyasi görüşlerinmiş gibi oldu. Şimdi yavaş yavaş, galiba 'Bizimmiş, hepimizinmiş bu bayrak,' havası doğuyor. Sinemanın oturmamışlığı da beni çok cesaretlendiriyor. Sinema benim reklamcılığa başladığım yıllardaki reklam durumunda.
- No Ofsayt'ı ilk kime izlettiniz?
- Önce karım gördü. 'Kocam yaptı, mükemmeldir,' diye bakmayan bir gözü vardır. Onu severim. Karımın dışında kimsenin ne dediği beni ilgilendirmez. İlk gördüğünde film, 110 dakika falandı. Ondan sonra 85 dakikaya düşürdük. Bu filmde her şey basit, yalın. Konuşmalarımız gibi... Benim reklamda uyguladığım şeyler. Olacak şeyler mi onlar. Pek olacak gibi görünmüyor. Zaten eğlencesi de oradan geliyor. Bu adam UEFA'ya gidiyor, orada yetkililerle görüşmeye. Nasıl olacak bu? UEFA bunu nasıl kabul eder? Ama bu da Ali Tarantula yani, ne yapar yapar halleder. Bıçkın değil, şiddetten yana değil. Olur mu? Vallahi olur, yok lan olur mu öyle şey. Filmde futbol maçı var mı? Yok. Karışık biraz...
REKLAM İÇİN YAPTI DEDİLER
- Neden karınızla yeniden evlendiniz?
- Karım istemişti boşanmamızı. 'Buna sebep olacak çok belirgin bir şey mi vardı?' diye sorarsanız, cevabım 'Hayır,' olur. Üçüncü şahıslar gibi. Beykoz'da, görüşmeden konuşmadan boşandık. Aradan birkaç ay geçti. Yazılı evlenme teklif ettim. 'Eğer kabul edersen şuraya gel yemek yiyelim...' gibi. Bu arada hiç konuşmadık, görüşmedik. Hatta geldiğinde ben tanımadım. Kilo vermiş, saçının rengi değişmiş, oradaki garson beni tanıdığı için yanında birini getiriyor. Ben heyecanla Selma'yı bekliyorum. Yaklaşınca tanıdım. Esmer olmuştu. Rutin, 'Hadi devam edelim,' gibi de değil. Yeniden evlendik. Zaten boşanmak gibi bir şey de yoktu aklımızda. 18 yıl sonra boşandık. Sorsan bunu 'Reklam için yaptı,' diyen vardır, şehir efsanesi olarak...

YALNIZLIĞI SEVMEM
- Yaratıcılığınızda, Ali Taran olmanızda Selma Hanım ne kadar etkili?
- Mutlaka vardır, ayıramazsınız ne kadar olduğunu ama mutlaka vardır. Engellenmemek de bir katkıdır. 'Aman yine mi reklam,' diyen bir karım olsaydı mesela.... Akıl öğretmeye kalkmalar, falan... Selma'nın eleştirme veya düşündüğünü söyleme konusunda çok açık olduğu için katkısı vardır.
- 'Onsuz yapamam,' diye mi düşünüyorsunuz?
- Yok o kelimeyi hiç sevmem. Onda bencillik var. Yalnız kalmayı sevmem ama 'Ben onsuz yapamam,' gibi algılamak hiç hoşuma gitmez. Yalnızlığı hiç sevmem. Yalnız yemek yemem, gidersem, yalnız sinemaya gitmem. En kıymetlim, ailemdir. Aile olmakla büyüdüm ve onunla devam ettim. Sabah erken çıkarım, akşam da erken gelirim evime.
- Röportaj vermeyen, görünmeyi sevmeyen Ali Taran, çok izlenen Yetenek Sizsiniz Türkiye programının jüri üyesi oldu. Neden?
- Yani bir değişiklik, rahatlama belki. Bir teklif yaptı Acun, 'Sıcak bakar mısın abi?' dedi. 'Bakarım,' dedim. İnsanları şaşırtmak gibi bir derdim yok. Dolayısıyla hoşuma da gidiyor. İyi ki de gitmişim. Üniversitelerde çekim yapılıyor. Üniversitelerden bihabermişim. Herkesin de bihaber olduğunu düşünüyorum açıkçası.
- Reklamcı olmak isteyen bir genç blog açmış. Okudunuz mu? 'İşe almıyorsan ne olur filminde oynat,' diye... Oynattınız mı?
- Hayır.
- Merak etmediniz mi?
- Galiba bir kere baktım. Fikirlerini yazıyormuş.
KORSAN KAPTANLARI HEP KÖR SANIRDIK
- Kaç yaşındasınız?
- 57.

- Hayatla bir hesaplaşma içine girdiğiniz bir dönem mi yaşıyorsunuz?
- Hayır öyle bir şey yok. Yaptığım işlere âşık olmamayı en az 20 yıl önce öğrendim. Önceden, var olan bir ürünü birilerine satıyordum. Şimdi ürünün kendisini de ilk defa kendim yaratıyorum. Planlanmış değildi.
- Artık günün sekiz saatini nasıl geçiriyorsunuz?
- Evde. Başka film senaryoları da yazıyorum. Film izlemeyi severim, sinemaya gitmeyi sevmem. Bütün hayatım boyunca 30 filme gitmişimdir. Öyküler de yazıyorum, meme kanseri üzerine bir projem var. Benim karım böyle bir durumda, hayatımda hiç yaşamadığım bir şeyi yaşadım. Babam da böyle bir rahatsızlık geçirdi. Onları ben yaşadığım gibi, karım yaşadığı gibi ne kadar çok insan yaşıyor ya da yaşama olasılığı var. Hepsinin olaya bakış açısı, psikolojisi aynı değil ama. İşitme engelliler mesela... Türkiye'de sayıları 3 milyon civarı. Ne yapsak da ilginç bir şey yapsak diye çalışıyoruz. Mesela No Ofsayt, işitme engelliler için, belirli seanslarda Türkçe altyazıyla oynayacak. Oraya beş kişi bile gelse, benim için tamamdır.
- İçinizde izlenmeme korkusu var mı?
- İzlenmezse bunu başarısızlık olarak görmek değil de acaba yeni bir şey yapmamda hevesimi kırar mı düşüncesi var. Kırmayacağını düşünüyorum. Onun için yeni film senaryolarını falan da şimdiden yazdım, ona bağlı kalmayayım diye...
- Niye filminizin kahramanı Ali Tarantula'nın (Yıldırım Memişoğlu) gözünde korsan bantı var?
- Korsan gemisinin kaptanı kör müdür? Bunu hiç sorgulamadık bugüne kadar. Oğlum internete girmiş öğrenmek için. Neymiş biliyor musunuz? Kaptan bir gözünü gün boyu kapatıyormuş ve gece açtığında inanılmaz bir görüş alanı ortaya çıkıyormuş. Bunu bugün askeriyede komando eğitiminde kullanıyorlarmış. Dolayısıyla bunun körlükle ilgisi yok. Tamamen görsel. Benim burada yazdığım şey Ali Desidero ile benzerlik gösteriyor. Ali Desidero olarak yazdığım tip de bu adamın kendisi. Rol yapmıyor mesela. Filmde oynadığı zaman da 'Ne güzel oynuyor,' denilebilir, ama öyle değil. Yıldırım Memişoğlu böyle... Adını da çok az insan biliyor, Ali Desidero olarak tanıyorlar onu.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.