Cumartesi 13.02.2010
Son Güncelleme: Cuma 12.02.2010

Hayatı bir mucize gibi görmek gerek

Şair Can Yücel'in kızı Su Yücel'in 'Su'yun İçinden' ve 'Çeşmeler' adını verdiği son dönem çalışmaları ve 'Adsız ve Damsız' adlı belgeseli, 14 Mart'a kadar Maçka Sanat Galerisi'nde görülebilir

Su Yücel, babası Can Yücel'le hayata dair aynı duyarlılıktan besleniyor: O, Sulukule'de, Kars'ta kadınlarla beraber resim yapıyor, İstanbul'un çeşmelerini dolaşıp tarihin izlerini arıyor, "Erguvanların ne zaman açtığını unuttuk, " dediği hayatı bir çocuğun gözleriyle ve heyecanı ile görerek yaşamak istiyor. Aslında o bir ressamdan çok daha fazlası, son sergisinin de, tüm projelerinin de birer sosyolojik araştırma niteliğini taşıdığını söylemek mümkün. Tarlabaşı'ndaki kadınlara boyayı ve fırçayı götürüp onlarla resimler yapıyor, o resimleri de Maçka'ya taşıyor. Su Yücel aslında iki dünya arasında bir ilişki başlatıyor.
- Bugüne kadar Sulukule, Diyarbakır ve Tarlabaşı gibi yerlere fırçayı ve boyayı götürdünüz; kadınlarla beraber resim yaptınız. Esas amacınız neydi?
- Aslında her insanda bir yaratıcı taraf var ve bunu kullanmaları gerektiğini vurgulamak istedim. Bir arkadaşım bana bu sergi için yaptığım belgeselle ilgili şunu dedi: 'Günlük yaşamda yüzüne bakmadığımız insanlara bakmışsın sen.' Doğru bir eleştiriydi. Günümüzde o kadar hızlı değişiyor ki her şey, o kadar çok imaj var ki, görmüyoruz etrafımızda olan hiçbir şeyi. Bence bu anlamda resim önem kazanıyor.
- Niye?
- İnsanlar artık ne ağaca, ne güneşe bakıyor. Sen hiç son yıllarda 'Ay güneş ne güzel battı,' diyen insana rastladın mı şehirde? İstanbul gibi güzel bir şehirde bu kadar güzel deniz var, güneş harika batar, dönüp bakan yok. Resim, güneşin battığını görebilmek için bir araç.
- Boyalarla, fırçalarla Tarlabaşı'na gittiğinizde kadınların ilk tepkisi ne oldu?
- 'Sen niye geldin boyalarla?' dediler. Başta şaşırıp, sonradan başladılar resim yapmaya. Resim yapmak hayvani bir duygu, insanın içinden geliyor, bunu gördüm. Kadınlara üç dakika uzaklıktaki Beyoğlu'nu sordum; bu dünyayı nasıl gördüklerini... Çok hoşlarına gittiğini, çok renkli olduğunu söylediler. Onlarla Tarlabaşı'nda sokakta sergi yaptık.
- Siz Güneydoğu'da da çalıştınız kadınlarla...
- Diyarbakır, Mardin ve Kars'ta... 10 senedir sürüyor kadın projelerim. Kars'ta Bilgi Üniversitesi'nden bir sosyologla, kadın ve kar arasındaki ilişkiyi inceledik. Kars'ta kadın olarak yaşamak çok ağır, kar bütün vücutlarını etkiliyor. 15.00'te hayat bitiyor orada, eve kapanıyorlar. Hem çok seviyorlar karı hem de sıkılıyorlar... O kadar çok soru var ki, bu bir deney. İşte benim bütün performansımın temeli bu.
- Görmeyi çok önemsiyorsunuz.
- Evet çünkü hayatı bir mucize gibi görmek lazım. Çocukta vardır bu; kediye, ağaca, taşa bakarken bile bir mucizeymiş gibi bakar.
ÇEŞMELERDEN ÇOK ETKİLENDİM
- Bu kadınlarla yaşadığınız ilginç şeyler vardır muhakkak.
- Kars'ta bir kadın resim yaparken birden: 'Ben ne yaşadım ki bu hayatta?' dedi. Tarlabaşı'nda bir kadın yaptığı resmin ortasına ekmeği koydu. Bir kadın yazıyla 'Kocam bana iyi davransın,' yazdı.
- Bu sergide çeşmeler var. Neden ilginizi çekti?
- Sulukule'de çalışırken sokakta halı yıkayan kadınlar çok etkiledi beni. Halıları çeşmenin etrafında yıkıyorlar ve sular tüm sokaklara yayılıyordu. Suyun bereketi yaşamın ta kendisiydi. Uzun süre baktım bu çeşmelere, nasıl resmedeceğimi düşündüm. Konuşturmak istedim çeşmeleri. Çok uzun süre okudum, inceledim. İstanbul'un bütün çeşmelerini dolaştım. Zaman içinde çeşmelerin boyu ve işlevi değişmiş. Artık insanlar çeşme başlarında dostça sohbetler yapmıyor, bir şeyler paylaşmıyorlar. İnsanlar artık susadıklarında çeşme değil, pet şişe satan market arıyorlar.
BABAM ÇOK HASSAS BİR ADAMDI
- Can Yücel gibi bir adamın kızı olmak... Varlığı hayatınıza olan bakışınızı nasıl etkiledi?
- Kız kardeşim su ürünleri mühendisi, ağabeyim Kanada'da beyin üzerine araştırmalar yapan bir bilim adamı. Bize bir şey empoze edilmedi, meraklarımıza yöneldik. Hayata 'bakmayı', hayatın bir mucize olduğunu annem ve babam sayesinde erken kavradım. Babam hep 'Romanlar gibi yaşamak istiyorum ben,' derdi. 'Ne yaparsan yap, yaptığın işi iyi yap,' derdi. Tek tavsiyesi hayata dair. Biz geceleri odamızda ders çalışırken gelip ışığı söndürürdü. 'Yeter çalışmayın artık, profesör mü olacaksınız, ben sizi eğlenmek için doğurdum,' derdi.
- Peki ünlü bir adamın kızı olmak sesinizi daha çok duyurmanıza yardımcı oldu mu?
- Çok sevilen ama aynı zamanda çok kızılan bir adamdı. Bizim ailede bir gelenek vardır, çocuk doğduğunda bir şeyler yazılır. Babam oğlum doğduğunda şöyle bir şey yazmıştı: 'Ebediyet dediğin varken yok olmak değil, yokken var olmaktır.'
- Anlaşıldığını düşünüyor musunuz?
- Onun için önemli olan işiydi. Her gören çarpılırdı, herkeste bir iz bırakmayı başardı. Çok hassas bir adamdı aslında.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.