Mardin'in telkarisini İstanbul'a taşıdı
Takı tasarımcısı Zeynep Erol'un Hindistan seyahatleri, Mardin yolculuklarıyla birleşince ortaya Simya adlı koleksiyon çıktı. Erol, "Hindistan gibi kültürler mozaiği olan Mardin'in yüzlerce yıllık sembolü telkariyi yaşatmak istedim," diyor
HİNDİSTAN'DA EGO VE KAVGA YOK
Erol, altın ve gümüş kolye, yüzük ve bileziklerden oluşan ve telkari sanatıyla ortaya çıkan koleksiyonuna adını veren Simya'nın sırrını da açıklıyor; "Simya, başka bir maddeyi altına dönüştürmek olduğu için hem o sürecin hikâyesini hem de telkariyi var etmeyi anlatıyor." 20 yıldır takı tasarımı yapan Erol, Hindistan yolculuklarında gördüklerinden o kadar etkilenmiş ki artık her yıl iki üç kez gidiyor. Bu yolculuklara bazen yalnız da çıkıyor. Köylere, kasabalara gitmeyi seviyor; "İlk kez 2001'de gittiğim Hindistan'daki yaşam akışını ve kabulü gördükçe ben de biraz kabule geçtim. Takılarım da ona paralel çıkmaya başladı. Bu ülkede 1 milyon 700 bin insan yaşıyor. Hem çok çok zengini, hem de sokaklarda çok çok kötü yaşayanlar, bir de ara durumları yaşayanlar var. Ama ülkede genel anlamda bir sulh ve birbiriyle hoşnut yaşama hali var. Ego, kavga, hırsızlık yok. Yalnız çok seyahat ettim, bunların hiçbirine rastlamadım. Kendimi maceraya açıyorum. 'Acaba hayat bana ne sürprizler gösterecek?' diye düşünüyorum. Zaten böyle olduğu zaman da çok güzel sürprizlerle karşılaşıyorsunuz. En güzel hediyeler de beklemezseniz geliyor. Hindistan da en büyük hediyelerimden biri benim hayatımda. Çünkü bunu yapabilme imkânını, sağlığını tanrı bana veriyor. Bir şekilde bunun karşılığını vermek, bir teşekkür gibi sunmak isteği duyuyorum. Onu hep sergilerimle yapmaya çalışıyorum. Hindistan'ın mistisizmizin içinde müthiş semboller var; palmiyeden, filin kuyruğuna kadar her türlü güzelliği veriyor. Yarı değerli taşları da Hindistan'dan alıyorum."
TAKININ TANRISAL ANLAMI
Erol, Hindistan'da takıların bir kıyafetin tamamlayıcısı değil, içsel bir ihtiyaç ve tanrısal boyutu olduğu için kullanıldığını da hatırlıyor; "Hindistan'da takı takmanın nedeni sürekli tanrıyla bir olma duygusu. Alınlarına taktıkları süsten, üçüncü göz noktasına taktıkları bindiye, burunlarına taktıkları hızmadan, ayaklarındaki halhala kadar takılarla doludurlar. Bunu, kendilerini tanrılarına duyurmak için yapıyorlar. Birçok Hindu tanrısı var. Tapınağı girdiklerinde çanı çaldıklarında çıkan ses, 'Ben geldim, beni duy,' demektir. Bileziklerin sesi, onun sesidir. Ayaklarına halhalları simetrik takmayı severler. Bu beni çok etkiliyor. Takı takmak Batı'da olduğu gibi estetik ve moda unsuru değil. Benim için de kullandığım takıların tanrısal bir boyutu var. Bir kıyafetin tamamlayıcısı değil, bir içsel ihtiyaç."
EN SON HABERLER
- 1 Evet aşk mümkün hâlâ
- 2 Toplu taşıma araçlarında hayatta kalma rehberi
- 3 Hem yiyin, hem basketbol oynayın
- 4 Onlara yeni bir hayat verin
- 5 Medya sırları ve Acun'un kapışmacası
- 6 Dışarı çıkmadan önce
- 7 Bağırarak dikkat çektim
- 8 Türk filmlerine taş çıkartacak hayat!
- 9 Sezen önemli
- 10 Levent Yüksel'in 'en'leri