Giriş Tarihi: 13.3.2010

Mardin'in telkarisini İstanbul'a taşıdı

Takı tasarımcısı Zeynep Erol'un Hindistan seyahatleri, Mardin yolculuklarıyla birleşince ortaya Simya adlı koleksiyon çıktı. Erol, "Hindistan gibi kültürler mozaiği olan Mardin'in yüzlerce yıllık sembolü telkariyi yaşatmak istedim," diyor

Hindistan'ın yaşam felsefesine kazandırdığı yeni renklerin etkisiyle her yıl iki üç kez bu ülkeye yolculuk yapan ve takılarında bu içsel yolculuğun izlerini hissettiren Zeynep Erol'un son sergisi 'Simya', geçen yıl yaptığı Mardin yolculuklarının da etkileriyle oluştu. Mardin'in yüzlerce yıllık telkarisinin yok olmasına razı olmayan Erol, geçen yıl mayıs ayında başladığı çalışmaları nedeniyle birçok kez Mardin'e gitti. "Mardin yolculuğum, Hindistan'la çok paralel bir yol çizdi," diyen Erol, bu benzerliği ve etkilerini şöyle anlatıyor; "Mardin'de kültür mozaiğinin birbiriyle uyum içinde yaşadığını görmek beni çok etkiledi. Çünkü Hindistan'da dinlerin, felsefelerin, ırkların ayrı olup bir arada yaşaması çok kolay görülen bir şey. Hinduizm, Budizm, Müslümanlar bir arada, ortak bir yapı buluyorlar. Gerçi bugün artık Mardin'de Süryani kalmamış, kaçıp gitmek zorunda kalmışlar, ama Kürdü, Arabı, Türkü, Hıristiyanı bir arada. Hepsi Türkiye vatandaşı. O kültürün yüzlerce yıldır sembolü olan telkarinin de yok olduğunu görmek beni üzdü. Biraz onu yaşatmak, birlik bilincini hatırlatmak niyetiyle de telkari yaptım." Koleksiyondaki takıların telkari kısmı Mardinli bir ustaya, tasarımlar Zeynep Erol'a ait. Takılarını Nişantaşı'ndaki galerisinde sergileyen Erol, yüzlerce yıllık bir kültürün tekniğini 21. yüzyıla uyarlamış; "Çünkü takılarda tarihin ve kültürün getirdiği mozaikle duygumu birleştirmeyi seviyorum. Ama takan, bugünün insanı. Onun için bugünün takılarını yapıyorum. Etnik takı yapmıyorum. Kültürümüze ait formları birebir değil, bugüne vardığı haliyle uyguluyorum. Hikâyeyi ve tarihi hatırlatmasını seviyorum."
HİNDİSTAN'DA EGO VE KAVGA YOK
Erol, altın ve gümüş kolye, yüzük ve bileziklerden oluşan ve telkari sanatıyla ortaya çıkan koleksiyonuna adını veren Simya'nın sırrını da açıklıyor; "Simya, başka bir maddeyi altına dönüştürmek olduğu için hem o sürecin hikâyesini hem de telkariyi var etmeyi anlatıyor." 20 yıldır takı tasarımı yapan Erol, Hindistan yolculuklarında gördüklerinden o kadar etkilenmiş ki artık her yıl iki üç kez gidiyor. Bu yolculuklara bazen yalnız da çıkıyor. Köylere, kasabalara gitmeyi seviyor; "İlk kez 2001'de gittiğim Hindistan'daki yaşam akışını ve kabulü gördükçe ben de biraz kabule geçtim. Takılarım da ona paralel çıkmaya başladı. Bu ülkede 1 milyon 700 bin insan yaşıyor. Hem çok çok zengini, hem de sokaklarda çok çok kötü yaşayanlar, bir de ara durumları yaşayanlar var. Ama ülkede genel anlamda bir sulh ve birbiriyle hoşnut yaşama hali var. Ego, kavga, hırsızlık yok. Yalnız çok seyahat ettim, bunların hiçbirine rastlamadım. Kendimi maceraya açıyorum. 'Acaba hayat bana ne sürprizler gösterecek?' diye düşünüyorum. Zaten böyle olduğu zaman da çok güzel sürprizlerle karşılaşıyorsunuz. En güzel hediyeler de beklemezseniz geliyor. Hindistan da en büyük hediyelerimden biri benim hayatımda. Çünkü bunu yapabilme imkânını, sağlığını tanrı bana veriyor. Bir şekilde bunun karşılığını vermek, bir teşekkür gibi sunmak isteği duyuyorum. Onu hep sergilerimle yapmaya çalışıyorum. Hindistan'ın mistisizmizin içinde müthiş semboller var; palmiyeden, filin kuyruğuna kadar her türlü güzelliği veriyor. Yarı değerli taşları da Hindistan'dan alıyorum."
TAKININ TANRISAL ANLAMI
Erol, Hindistan'da takıların bir kıyafetin tamamlayıcısı değil, içsel bir ihtiyaç ve tanrısal boyutu olduğu için kullanıldığını da hatırlıyor; "Hindistan'da takı takmanın nedeni sürekli tanrıyla bir olma duygusu. Alınlarına taktıkları süsten, üçüncü göz noktasına taktıkları bindiye, burunlarına taktıkları hızmadan, ayaklarındaki halhala kadar takılarla doludurlar. Bunu, kendilerini tanrılarına duyurmak için yapıyorlar. Birçok Hindu tanrısı var. Tapınağı girdiklerinde çanı çaldıklarında çıkan ses, 'Ben geldim, beni duy,' demektir. Bileziklerin sesi, onun sesidir. Ayaklarına halhalları simetrik takmayı severler. Bu beni çok etkiliyor. Takı takmak Batı'da olduğu gibi estetik ve moda unsuru değil. Benim için de kullandığım takıların tanrısal bir boyutu var. Bir kıyafetin tamamlayıcısı değil, bir içsel ihtiyaç."

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.