Yüksek ahlaklı toplumumuz ve illegal bant kayıtları

Şimdi efendim, Deniz Baykal'dan hayatımın hiçbir döneminde elektrik alamadım. Yani kendisiyle, bir hanım olsaydım, nezaketen bir çay içmeye bile gitmezdim. Siyaset meselesinde ise, 1970'li yıllardan beri bir 'gelme' çabasında olduğu, 'gelemediği' ve fakat ihtirasını bir an için bir kenara bırakmadığı için, zaman zaman takdir, zaman zaman şaşkınlık hissi yaratır bende. İlişkimiz bundan ibarettir. Geliniz ve görünüz ki, kendisine müteşekkirim. Memleketimizde, herkesin bir görüntüsünün, ses kaydının falan çıktığı ve bu işlerin vakayı adiyeden sayılmaya başladığı şu son dönemde, hep siyasi bir seks skandalı beklentisindeydim. O da oldu.
KENDİNİZE GELİN LÜTFEN
Efendim; Clinton, Oval Ofis'te puro olayına girmiştir, Sarkozy'nin eşi Carla Bruni'nin anadan üryan fotoğrafları hayatlarımızı renklendirmiştir, İtalya'da Cicciolina lakaplı porno yıldızı Ilona Staller milletvekili seçilmiş ve gönlümüzü şenlendirmiştir... Hatta İsveç'te Merkez Partili Fredrick Federley, gündüzleri bir milletvekili olarak erkek, akşamları da travesti olarak yaşadığını açıkladı. Fransa Kültür Bakanı Frederic Mitterrand ise, genç delikanlılarla para karşılığı girdiği ilişkileri bir hata olarak tanımlamasına rağmen muhalefetin istifa çağrılarını reddetti. Biz ise siyasetçilerimizi birer 'aziz' ve 'azize' mertebesine çıkarmayı sürdürüyoruz. Kendinize geliniz lütfen! Zekeriya Beyaz'ın bile, 'inceleme amaçlı' porno film seyrettiği bir ülke bu kadar masum olamaz! Sonra, nedir bu hemen takınılan ahlak duyargalı hallerimiz? 'Kaset'i çıkan ünlüler geçidi yapılsa, Taksim'deki 1 Mayıs gösterilerinden daha kalabalık bir kitleyle karşı karşıya kalacağımızı bilmiyor muyuz? Ayrıca, son dönemde memleketimizde çıkan haberlere bir göz gezdirecek olursak, Amerika'nın Dallas muhitinin bile bizim buraların yanında pek bir masum ve mazbut kalacağını anlamamız mümkündür.

BİR ÇEŞİT ŞAMPİYON TOPLUMUZ
Doğru lafları bulmak ve sizleri incitmemek için kendimi zorladığımın farkındasınız değil mi? Kıymetli okurlar, şöyle diyeyim, biz acayip bir milletiz. Geçen gün mahallemizin kıraathanesine uğradığımda, kıraathanenin sahibi olan Mahmut Abi, "Hanım evli olmasa sorun yok ama..." diye derin bir kanaat belirtti, dumura uğradım. Ve ardından dehşetle fark ettim ki, genel kanaat bu! Memleketimiz kamuoyu aslında kadınları yok sayıyor! Bizim yaklaşımımız budur işte! Bu durum öyle bir durum ki, vatandaş Bursa'da eşcinsel derneğinin kapısına dayanmış ve bir linç atmosferi oluşturmuşken, binada mahsur kalan travestiler, camdan baktıkları kalabalığın arasında 'müşteri' olarak tanıdıkları simaları görmüş ve hem dehşete hem de kahkahaya kapılmıştı. 'Erkek'in ne yaptığı hiç önemli değil, mesele yaptığı işin karşı tarafının durumu! Yani, biz bir çeşit şampiyon toplumuz... Türkiye'de diplomasi eğitimi için bulunan İsveç Veliaht Prensesi Victoria ve beraberindeki heyet, Ankara temaslarında eşcinsellerin sorunlarıyla yakından ilgilenmiş ve Meclis'te eşcinsel olmadığını öğrenince şaşırmıştı. Aslında kendisi güzel yurdumuzda biraz daha gözlem yapma şansı bulsa şaşırmanın tillahını yaşayacaktı ya, neyse... Hayır, neyse falan değil, diyeceğimi diyeyim, bu yükten kurtulayım; damacanalarla ya da keçilerle cinsi münasebet kuran hemşerilerimiz var be arkadaş, daha ne olsun! (Gerçi Sudan'da da bir insan kardeşimiz bir keçiyle cinsi münasebet halinde basılmış ve o keçiyle evlendirilmişti. Hayatta adalet denen şeye hiç o kadar inanmamıştım, orası ayrı konu.)
KADIN EVLİ OLMASA...
Yani anlayacağınız kıymetli okurlar, son yaşanan 'görüntü kaydı' olayından sonra ahlak kumkuması kesilen geniş bir kütlemizin olması ile toplumumuzda bu kadar çok skandalın yaşanması arasındaki açı beni delirtiyor. Bu işlere teveccüh etmemek daha ahlaki değil mi? Sonra, "Kadın evli olmasa..." diye başlayan cümleleri kurmasak, en azından bu tür durumda kalan erkek taraflarının eşlerine ayıp etmesek? Neyse efendim, ben Sudan'a bir gidip oradaki hakimleri yerinde görmek ve tebrik etmek istiyorum...