Cumartesi 10.07.2010
Son Güncelleme: Cuma 09.07.2010

Medya sırları ve Acun'un kapışmacası

Ertuğrul Özkök'ün bir medya sitesine verdiği röportajdan etkilenen Sami Tosun, Özkök'ün yeni dönem gazetecilik anlayışını kendi yorumlarıyla aktarıyor: "Patron dinlerim ben, istediğim siyasetçiyle kavga edemem. Haliyle, patron istediği zaman görüşlerim de değişebilir"

Malumunuz, şimdiye dek çeşitli vesilelerle siyasetten zerre kadar anlamadığımı belirtmiştim. Aslında anlamak da istememiştim. Artık anlamak istesem de anlayamayacağım bir durum yaşandığını söyleyebilirim; dahası, memleketteki profesyonel siyasetçilerin bile durumu idrak etmekte zorluk çektiği kanaatindeyim. Geçenlerde Ertuğrul Özkök'ün bir medya sitesine verdiği mülakatı hevesle okuyup, bir gün genel yayın yönetmeni olup olamayacağımı kestirmeye çalışırken, sayın duayenimizin ettiği laflar da beynime tüy dikti, tam oldu... "Bugün liberalim diyen aydınların çoğu faşist," diye konuşuyordu Ertuğrul Bey mülakatta. Vallahi, kim liberal, kim faşist ya da kim ikisi birden bilmem ama Ertuğrul Bey'in çeşitli dönemlerde birbirinin tam zıddı pozisyonları ustalıkla savunabildiğine tanık olmuşluğum vardır. Yani, aslında bizim aydınımızın 'ikili karakter'inden pekâlâ söz edilebilir. "Hurraaa! Hadi şunların üzerinde tepinelim!" diyen herhangi bir köşe yazarımız, ertesi gün fevkalade hak savunucusu ve herkese hukuk bahşedicisi olabilmektedir. Sorun, hangi gün, hangi arkadaşın, hangi hadiseye, nereden baktığını bilebilmektedir. Bir çeşit 'kim, kiminle, nerede, ne yapıyor' oyunu gibi...
KÖŞELER BABAMIZIN MALI DEĞİLDİR
Ertuğrul Bey, aslında bu işin sırrını yeni dönem gazetecilik anlayışını özetlediği yedi maddede hepimize çıtlatıyor. Aşağıda, bu yedi maddeyi aktarıyor ve parantez içinde naçizane kendi yorumlarımı sıralıyorum:
1.
Artık insanları insafsızca, yerden yere vurma dönemi kapanacak. (E, eskiden de yapılmasaydı. İnsafsızlık fena bir iş değil midir zaten?)
2. "Patron falan dinlemem ben. İstediğim siyasetçiyle, onla şunla kavga ederim," zihniyeti bitecek. (Patron dinlerim ben, istediğim siyasetçiyle kavga edemem. Haliyle, patron istediği zaman görüşlerim değişebilir. Görüşüm de yok ki zaten. Ertuğrul Bey'le mutabık olmanın bahtiyarlığı içindeyim.)
3. "Gazetemin politikası beni ilgilendirmez," anlayışı sarsılacak. (Gazetemin politikası beni ilgilendiriyorsa, haliyle benim politikam olamaz. Ne biçim bir kimseyim ben? Ama öyleyim...)
4. Köşeler babamızın malı değildir ve olmayacak da. (Köşeler kimin malıdır bilemem. İmar geldiğinde, köprü geçtiğinde köşeler kıymetlenebilir mi, orası da muamma. Ama köşeler yazanın değil de, başkalarının 'mal'ıysa, ki bu yönde benim de kuvvetli kanaatlerim var, vay halimize o zaman... Yine de benim için sorun değil...)
5. Köşe yazarı sayısı azaltılacak. Bunu hissediyorum. (Bu da sorun değil, pek çoğu televizyonda Hacivat-Karagöz temsiline ağırlık verir. Ben hop-kültür istikametinde ilerlerim...)
6- iPad gibi yeni teknolojiler, klasik yazarların rahatını kaçıracak. (iPad ne? Pamuk dokulu yeni bir günlük ped markası mı?)
7. Öyle oturup fikir yazıları yazma, ahkâm kesme devirleri bitti artık. Okunmaya değer bir farklılık yaratanlar kalacak. (Hah! İşte bu kısmı tam beni tarif ediyor. Ne fikri, ne ahkâmı? Memlekette fikir sadece Harun Kolçak filozofisidir benim için. O da hakikaten bir farklılık yaratmaktadır!)
TADINIZI KAÇIRMAMAK İÇİN AÇIKLAMIYORUM
Ya, işte efendim, Ertuğrul Bey isim vermeden, 'yeni gazeteci tipi' olarak alenen beni tarif ediyor. Buna layık olmaya çalışacağım... Lakin rakiplerim var. Mesut Yar bu rakiplerimden biri. Yerli Lost haline dönüşen ve bizim dost meclislerinde HÖST tabir ettiğimiz Acun'un Survivor yarışması hakkında yazıp, internetteki bir kısım laftan yola çıkarak yarışmanın galibini ilan etti kendisi. Bunu ben yapmak, yazılar yazdığım medya grubunun rakibi olan bir diğer medya grubunda çokça reyting alan ama çekimleri bitmiş bir yarışmanın sonucunu haftalar öncesinden açıklamak isterdim. Olmadı. Mesut Yar bunu bana yar etmedi. Açıklayıverdi, fark yarattı. Tadınızı kaçırmamak için tekrar etmiyorum... Yalnız şöyle söyleyeyim, ki daha evvel de dikkat çekmiştim, 'kutu açma' yarışmasında birbirlerinin kutularını okşayan, 10'dan, hatta 20'den geriye sayan, babalarının malı olmayan 500.000 TL'yi kazansınlar diye birbirlerine totem dansı yapan eski ahbapların, şimdi kutulara karşı değil de birbirlerine karşı yarıştıkları o Panama İnci Adaları'ndaki halleri, memleketimizin umumi halini gözler önüne sermesi bakımından son derece faydalıdır. (Bu arada Pearl Islands'a internetten bakın, cenneti görün.) İlk başlarda dikkat çekmese de, yarışmacılar birbiriyle kapışmaya başladıktan sonra reytingleri tavan yapan bu kapışmaca, medyamızla halkımızın aynı hassasiyetlerde buluşması bakımından eşsiz bir misaldir. Mesut Yar da, ki köşesi babasının malı değildir, malzemeyi iyi değerlendirmiştir, hadise tamama ermiştir... Bu arada, hani Survivor kapışmacası bir kenara, o Ertan ve Oğuzhan nasıl insanlardır ve Mesut Yar bana hâlâ niye sempatik görünmemektedir, ben bu işlerin peşindeyim...

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.