Cumartesi 26.09.2009
Son Güncelleme: Cuma 25.09.2009

Aşk engel tanımıyor

Tuba Büyüküstün, Sevdaya Durmak filminde ilk başrolünü oynuyor. Büyüküstün "Aşkın önünde hiçbir şey duramıyor," diyor

Oynadığı dizilerin yurtdışında gösterilmesiyle, ünü Türkiye sınırlarını aşmış bir oyuncu Tuba Büyüküstün. Acayip bir hayran kitlesi var. Özellikle internette bir sürü fan sitesi kurulmuş, video paylaşım sitelerinde rol aldığı dizilerin görüntülerinin altına bir sürü yorum giriliyor, Türkçe, İngilizce, Almanca... Hatta bu ilginin farkına varan Kültür ve Turizm Bakanlığı, Türkiye'nin tanıtımında onun yüzünü kullanmayı bile düşünmüştü. Ama Tuba Büyüküstün, bu üne ve şöhrete oldukça mesafeli. Biraz tesadüfler sonucu girdiği ve zamanla meslek olarak seçtiği oyunculukla ilgileniyor. Özellikle de şu aralar hayatında önemli bir ilk yaşıyor. Babam ve Oğlum'da küçük bir rolü olan Büyüküstün, Yusuf Kurçenli'nin Sevdaya Durmak filminde ilk defa başrol oynuyor. 19. yüzyılın sonlarında Doğu Karadeniz'de yaşanan yasak bir aşk öyküsünün bir parçası o. Rize'de, Ayder Yaylası'nda yapılan çekimlere gittiğimizde, başında yemenisi, kızlı erkekli bir horon sahnesi çekiliyordu. Açıkçası Büyüküstün'ü seçmekte zorlandık. Hoşuna gitti bu durum, keyfine keyif kattı. Sonra da set arasında vakit ayırıp sorularımızı cevapladı.
- Mimar Sinan Üniversitesi'nde dekor ve sahne tasarımı okumuşsunuz ve anladığım oyuncu olmak aklınızda yokmuş. Hangi rüzgâr sizi setlere attı?
- Okul bitiyordu ve ben tam da almış olduğum sahne ve kostüm tasarımı eğitimi üzerine hayatımı inşa etmeyi düşünüyordum. Böyle bir dönemde Çağan Irmak'ın Çemberimde Gül Oya dizisinde oynamam gündeme geldi. Daha üzerine çok fazla düşünemeden aradılar beni 'Hayırlı olsun, set tarihi şu zaman, çekimlere başlıyoruz,' dediler. Orada başladı galiba.
- Tedirginlik yaşadınız mı?
- Yaşamaz mıyım! Aklımda cevaplanmayı bekleyen onlarca soru vardı. İyi bir yönetmenle, oyuncularla çalışıyorum ama 'Oyunculuk eğitimi almış bir sürü insan var, benim burada ne işim var?', 'Bu işi yapabilecek miyim?', 'Oyunculuk benim hayatımda ne ifade ediyor, gelip geçici bir uğraş mı, yoksa kalıcı mı olacak?' diye sorulara cevap arıyordum. Hatta genç bir oyuncu gelip bana, 'Ben bu işin eğitimini aldım, siz eğitimini almadınız, siz bu işi yaptığınız için oyunculuk okumuş pek çok arkadaşımız işsiz kalıyor,' dedi. Çok ağırdı bu söyledikleri.
- Peki tam olarak ne zaman 'Ben oyuncu olacağım,' dediniz?
- Çemberimde Gül Oya dizisi bitmişti, sonra Ihlamurlar Altında'da rol aldım. Bu dizinin ikinci sezonu başlarken artık kendime güvenim gelmişti ve oyunculuğun hayatımda gelip geçici bir uğraş olmadığına kanaat getirdim. Bu duygu da kamera önüne çıktıktan yaklaşık iki yıl sonra geldi bana.
- İnsanın hayat algısı değişiyor mu?
- Değişiyor. Kafamdaki soruları artık bir kenara koyduktan sonra, yolda yürürken, birine selam verirken, arkadaşlarımla konuşurken kendimi denetlerken buldum. İnsan bir süre kendine yabancılaşıyor. Mesela bir şeye sevinirken bir anda 'Acaba şimdi gerçekten seviniyor muyum?' gibi sorguluyordum kendimi. Gerçi sonra normale dönüyorsunuz.
- Oynadığınız dizilerin yurtdışında gösterilmesiyle uluslararası bir üne kavuştunuz. Bu kadar ilgiden memnun musunuz?
- Bu ilgiyi bazen garipsediğim oluyor. Mesela yolda yürürken çevirip, çok büyük hayranım olduklarını söylüyorlar sonra da adımı soruyorlar. Aslında benim hayranım değil, diziyi izliyor ve benim karakterimi seviyorlar. Ama bunu hayranlık olarak ifade ediyorlar. Hayranlık öyle bir şey değildir. Bırakın adını bilmemeyi, onunla ilgili çoğu şeyden haberdar olursunuz, öğrenirsiniz.
- Peki bu kadar ünlü olmak bir sorumluluk da yüklüyor mu?
- Televizyon dizisi size farklı bir sorumluluk yüklüyor. Çünkü her hafta insanların evine giriyorsunuz, kimi sizi kızı gibi kimi arkadaşı gibi görüyor ve sizinle masumane bir ilişki kuruyor. Seyircilerin kafasındaki bu algıyı zedelememeniz gerek. Hatta bunun için özel hayatınızda bile dikkatli davranmanız lazım.
- Kamera fobiniz varmış. Bu durum bir sorun yaratıyor mu setlerde? - Setlerde hazırlıyorsunuz kendinizi kameraya ve profesyonel yaşantınızın bir parçası. Bu yüzden çekimler sırasında bir problem olmuyor. Ayrıca çekimlerde kameraya bakmıyorum, sanki kamera karşımda değilmiş gibi davranıyorum, doğrusunun da bu olduğunu düşünüyorum. Ama poz vermek için kameraya bakmaktan hoşlanmıyorum. Bir anda bir muhabir kamerasıyla gelip karşıma çıkarak 'Falanca konu hakkında ne düşünüyorsunuz?' dediği zaman tedirgin oluyorum, konuşurken kekeliyorum.
- Sinemada Babam ve Oğlum'da ufak bir rolünüz vardı. Sevdaya Durmak ilk başrolünüz. Bu filmde oynamanızda ne etkili oldu?
- Birçok unsur bir araya geldi. Hem bir tarihin içerisinde olma, hem hiç bilmediğim bir coğrafyanın bir parçası olma ve bunu içselleştirme fikri, hem de hikâyenin güzelliği ve tabii Yusuf Kurçenli faktörü bir araya gelince, ben de oynamaya karar verdim. Zaten çekimler boyunca da Yusuf Kurçenli ile çalışmanın ne kadar önemli olduğunu gördüm. Önemli bir deneyim oluyor benim için.
- Karadeniz coğrafyası birçok etnik grubu içerisinde barındırıyor. Oysa genel algı burada hiç etnik çeşitliliğin olmadığı yönünde. Siz bu coğrafyayı ne kadar tanıyorsunuz?
- Etnik çeşitlilik hakkında bilgim vardı. Fakat içine girmek, toprağına ayak basmak başka bir şey. İnsan ne kadar muhteşem bir şeyin içerisinde olduğunu hissediyor. Bu muhteşemliğin bir parçası olmayı kabul ettiğiniz zaman ne kadar zengin olduğunuzu anlıyorsunuz.
- Burada yaşayan insanlarla aranız nasıl?
- Buraya gelmeden önce çalışmalara başladık. Çayeli Derneği'ne gittik, horon ve şive dersleri aldık. Bu coğrafyanın türkülerini öğrendik. İstanbul'da Karadeniz kültürüyle iyice haşır neşir olduk. Buraya gelince de hemen insanlarla kaynaştık. Toprak çok güçlü bir şey. Bunu Antakya'da da yaşamıştım, burada da yaşıyorum. Bir yere gidip orada vakit geçirdiğiniz zaman anlıyorsunuz toprağın enerjisini. Bazı toprak sizi ağırlaştırıyor. Bazıları da daha hızlı hareket etmenizi sağlıyor. Mesela Karadeniz'de insanlar çok hızlı. Bu, birçok şeye yansımış. Konuşmaları, yaşamları çok hızlı. Çabuk düşünüp çabuk hareket ediyorlar.
-Bir yasak aşk filmi Sevdaya Durmak. Dili, dini, kökeni farklı olan insanların âşık olması hakkında ne düşünüyorsunuz?
- Kerem ile Aslı, Ferhat ile Şirin gibi bir sürü aşk hikâyemiz var. Hatta her kültürde böyle hikâyeler oluyor. Ya sınıfsal farklılık, ya dini farklılık gibi sebepler o büyük aşkların önüne çıkarılıyor. Bu hikâyeleri dinlerken hiçbirimiz ne iyi oldu da âşıklar ayrıldı demiyoruz. Üzülüyoruz! Bence aşkın önünde hiçbir şey duramıyor.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.