Cumartesi 22.08.2009
Son Güncelleme: Cumartesi 22.08.2009

Bisikletle Ağrı Dağı'na çıktılar

Çevreci kuruluşlar, yaptıkları eylemlerle küresel ısınmaya dikkat çekmek istiyor. Delta Bisiklet Grubu da 2-9 Ağustos tarihleri arasında Türkiye'nin zirvesi Ağrı Dağı'na çıktı

Dünyanın en büyük sorununun küresel ısınma olduğu sürekli söyleniyor. "İklimsel değişimler başladı, dünyamız büyük tehdit altında," diyorlar ama ülkemiz de ne yazık ki bu konuya fazla duyarlı değil. İşte bu yüzden dünyanın en çevreci taşıtı bisiklet ile ülkemizin zirvesine, Ağrı Dağı'na (5317 m.) çıkarsak, belki sesimizi duyan olur diye düşündük. Ağrı Dağı küresel ısınmanın en belirgin yerlerinden biri. Çünkü zirvesindeki buzul eriyor ve her yıl zirvemiz biraz daha alçalıyor. İşte bunu da ispatlamak istiyorduk. Delta Bisiklet Grubu (Ulaş Baydar, Gökcan Baydar, Yüksel Baydar, Selam Baydar, Ekrem Baydar, Evren Okçu, Burak Kinet, Serhat Kangöz, Özlem Veli Erdem, Hasan Çağdaş, Umut Bektaş, Taner Doğru, Orkun Doğru, Burak Murat Bayram, Barış Topçu ve Bengüç Özerdem) böylesi bir misyonla 2 Ağustos'ta yola çıktı. Ama yol uzun, şartlar da çetindi. Onlarca basın mensubu bizi Ağrı havalimanında karşıladı. Hepsi zirveye bizimle gelmek istiyor, çevreci duyarlılığımızı paylaşıyordu. Mutluyduk. Daha şimdiden ses getirmeyi başarmıştık. Yollarda genç, yaşlı, kadın, erkek hatta çocuklar üç tekerlekli bisikletleri ile "Küresel ısınmaya hayır!" sloganları ile bizlerle pedal basıyorlardı.
YOL ZORLU, PEDALA BASMAK ZOR
Bölge halkının duyarlılığı bizi daha da umutlandırdı. Artık bisikletle Ağrı zirvesine çıkmak bize zor gelmeyecekti. İlk gün Iğdır'dan yola çıkan Delta grubu ve gazetecilerden oluşan ekip, Doğubeyazıt Ağrı Dağı eteklerine gelerek tırmanışa başladı. Dağ bisikletinin bile yol almakta zorluk çektiği patikaların ve sivri kayaların arasında yol buldukça pedal basıyor, kimi zaman da bisikleti sırtımıza alarak ilerlemeye çalışıyorduk. İlk hedefimiz ana kamp, 3200 metreydi. Zoru başarmak için yola çıkan ekip, bir yandan zorlu parkurda ilerliyor diğer yandan da yüksekliğin verdiği zorluklarla boğuşuyordu. Nefes nefese, kan ter içinde insanüstü bir güçle çabalıyordu. 3200 kampı göründüğünde bedenler tükenmiş, güç bitmişti. Dağcıların bile hayretle izlediği bisikletçiler, kampa vardıklarında alkışlanıyordu. Geleceğimiz duyulmuş, bahisler bile yapılmıştı. "3200 kampına bisikletle gelmek imkânsız," diyenleri utandırdık. Ama bizi bekleyen daha zorlu bir etap vardı: 4200 kampı ve zirve 5137... Zor parkur, 20 kişilik ekibimizden dört kişiyi güçsüz bırakmış, hasta etmişti bile. İlk kez dağa çıkan bisikletçilerimizden dört kişi, yükseklik hastalığına yakalandı, pedalları sustu. Bir tek onlar 3200 kampına gelmeyi başarmıştı. Gün ağarırken plan yapıldı. Usta dağ rehberimiz Hasan Çağdaş karar verdi, 4200 kampına iki bisiklet gidecek: "Artık yol zorlu. Pedal basmak zor." Rehber haklıydı, kayalık ve çakıl yolda gitmek imkânsız gibiydi. Bisikletler daha çok sırtta taşınacak. Bu yüzden iki bisikleti yanımıza alıyoruz. 4200, artık son kamp. Gün boyu yürüyoruz. Tam dört saat sırtlarda bisiklet, çakıl ve kaygan yollar... Kampa vardığımızda çadıra giren, soluksuz, baygın uyuyor; ayaklarda derman kalmamış durumda. Diğer kamp yapan dağcılar ile sohbet ettiğimizde, hedefimiz de belirleniyor. Hava güzel, bu fırsatı değerlendirmek lazım. Yüksekliğe uyum için kalırsak, ertesi gün fırtına korkusu var. O zaman dinlenmek yok, bu gece yola devam. Ekip giderek eksiliyor. İki kişi daha fire veriyoruz. Yükseklik hastalığı iki arkadaşımızı daha güçsüz bırakıyor. Bu da zirveye çıkacak bisikletlerin sayısının bire düşürmesine neden oluyor.
ZİRVEDEN KÖTÜ HABER VAR
Hava, -10 derece. Saat gece yarısı 2.00'de kalkıyoruz. Kimse çadırından çıkmak, uyku tulumlarından ayrılmak istemiyor. Bisiklet parçalanarak Delta ekibine bölüştürülüyor. Kimi tekerleği kimi ana parçayı sırtlanıyor. Her tarafını beyaz karın kapladığı zirveye kafa fenerleri ile çıkmak için 4200 kampından ayrılıyoruz. Oksijen azlığı, yolun kar ve buz tutmuş aman vermez zorluğu ve havanın soğukluğu bizi durduramıyor. Hedefe kilitlenmişçesine ilerliyoruz. Minik adımlar bizi zirveye yaklaştırıyor ama soluğumuzu kesen soğuk, nefes almakta zorluk çektiğimiz yükseklik bizi epey zorluyor. Minik adımlar, mikro adımlara dönüşüyor. Ama yılmak yok. Ve tüm yorgunluğu unutturan son. Evet, zirvedeyiz. Ben ve Ulaş Gökan, Selam Baydar kardeşler, Hasan Çağdaş, Taner-Orkun Doğru kardeşler ve Barış Topcu, başaranlardan. Zirveyi sevinç çığlıkları kaplıyor. Kimi bisikleti havaya kaldırırken, Taner Doğru CPS cihazı ile kötü haberi veriyor: Zirve yüksekliği 5132 metre. Zirve tam 5 metre erimiş.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.