Yalnızca onu istiyorum

Bazen canımız ne isterse oluverir. Dua ederiz, o gerçekleşir. Para mı lazım, bir yerden geliverir. Olumlu hissedip düşündüğümüz şeyler hayatımıza girer. Evet! Son zamanlarda popüler olan çekim yasasından bahsediyorum. Eğer siz de çekim yasası konusunda yazılmış kitapları okuyup denemeler yaptıysanız, yalnız değilsiniz. Uzaktan bakıldığında sanki tatlı cadı gibi burnumuzu oynatıverdiğimizde her istediğimizi yaratıverecekmişiz hissi veriyor. Oysa gerçekte işler bu kadar da basit değil. Bazı şeyler hemen oluveriyor ama gerçekten çok arzuladığımız, kafamızı taktığımız şeylerde bir türlü başarılı olamıyoruz. Bana aşk ve ilişkiler üzerine bir sürü danışan gelir. Pek çoğu da aynı şeyden şikâyetçidir... Çok beğendiği bir erkek vardır. Çekim yasasını kullanarak o adamı kendisine âşık etmeyi hayal ediyordur. Oysa ki bu mümkün değil. Biz büyücü olamayız. Genç bir kız gelmişti bir zamanlar... Güzel mi güzeldi. Akıllıydı. Bir delikanlıya âşık olmuştu. Onu içten içe çok beğeniyor, ama duygularını bir türlü belli edemiyordu. Ne yazık ki genç kızın ilgisi, delikanlı için önemsizdi. Bazen çok ilgileniyormuş gibi yapıyor, diğer bir gün yüzüne bile bakmıyordu. Genç kız gönlünü kaptırmıştı bir kere... İlla ki onu istiyordu. Arkadaşları ona, kendisine ilgi gösterebileceği başka erkeklerin de olabileceğini hatırlattılar. Ama onun canı sadece bir kişiyi istiyordu. Çözümü yoktu. Günün birinde genç kızın yolu bir gün benim ofisime düştü. Öyle ya, telepatik bağ kurmaktan, ilişkileri aşka programlamaktan söz ediyordum. Mucize gibi bir şeydi. Muhakkak denemeliydi. O delikanlıyı muhakkak istiyordu. Başka hiç kimse kendisini mutlu edemezdi. Sevgili okurlar. Hırs, bize hata yaptırır. Hiçbir şeyi hırsla istemeyin. Onu kendinize çekeceğiniz yerde, uzaklaştırırsınız. Çekim yasasında asla isim vererek bir kişiyi hayatımıza çekemeyiz. Çünkü karşımızdaki de bir insan, kukla değil... Üstelik, belirli bir kişiye takılı kalarak, hayatımızı, mutluluğumuzu erteleyemeyiz. Yoksa içimizde bastırılmış pek çok hayal kırıklığı, öfke, suçluluk, acıma, hatta korku gibi duygular birikir. Ve mutluluk şansımız avuçlarımızdan kayıp gider. Yıllar önce bebek istiyordum, ama bir türlü hamile kalamıyordum. O dönemde, küçük bir dairede oturuyorduk. Eski püskü bir evdi. İçini yenilememiz gerekiyordu, ama ben bir türlü buna yanaşmıyordum. Ne zaman konusu açılsa: "Hele bir hamile kalayım, o zaman içine bebek odası da yaparız. İki kere masraf yapmayalım. Hele şimdi bekle..." diyordum. Ne yazık ki, beklediğim hamilelik gerçekleşmiyordu. Ve ben hayatı, mutluluğumu, bilinmeyen bir tarihe kadar erteliyordum. Sanki anne olamazsam, hiçbir şeye layık olamazmışım gibi... Günün birinde, bilge bir arkadaşıma dert yandım. "Of, yeter artık, ben ne zaman anne olacağım?" Bana verdiği cevap oldukça şaşırtıcıydı: "Elbette bu iş için ağlamayı bıraktığın, kafana takmadığın zaman..." Sonunda pes ettim ve anne olmasam da mutlu olabilirim diye düşünmeye başladım. Eşim ve ben, küçük dairemizi baştan sona değiştirdik. Bebek odası olarak planladığımız alanı da mini bir ofise çevirdik. Bu kararımızdan tam bir ay sonra hamile kaldım. Ve hemen arkasından eşimin işi nedeniyle Brüksel'e taşınmak zorunda kaldık. Yepyeni dairemi hiç üzülmeden kiracılarıma verdim. Ödül olarak, evren bana Belçika'nın en prestijli caddesinde 300 metrekare, yepyeni bir daire hediye etti. Bir erkeği hayatınıza çekmek istiyorsanız ve gelmiyorsa, salıverin gitsin. Vazgeçin... Sadece o adamla olsaydınız kendinizi nasıl hissederdiniz ona bakın. Belli bir isimde ısrar etmek yerine, o duyguda odaklanın. Muhakkak sizi çok daha mutlu edecek bir sonuç alacaksınız. Hatta kim bilir, belki de o vazgeçtiğiniz adam bile size gelebilir...