Cumartesi 06.02.2010
Son Güncelleme: Cumartesi 06.02.2010

Film gibi ayakkabılar

Doğal malzemelerle ve neredeyse dikişsiz tasarladığı ayakkabılarıyla bilinen Ahmet Baytar, yeni koleksiyonunda Mulholland Çıkmazı filminin kadınlarından esinlenmiş

Ahmet Baytar alışveriş rotasını Galata'ya çevirenlerin uzun zamandır yakından tanıdığı bir isim. Doğal malzemelerden, minimum dikiş kullanarak yaptığı sandalet, ayakkabı ve bot tasarımları modaseverlerin dilinde. Baytar son zamanlarda yabancı moda ve tasarım bloglarının da favorilerinden olmaya başladı. Bunda, deri ve ahşabı birleştirerek hazırladığı koleksiyonları kadar, parçalarının hikâyeleri de etkili: Kış koleksiyonunu ilham aldığı ünlü Mulholland Çıkmazı filmi ve yönetmeni David Lynch'in kadınları gibi... Ahmet Baytar'ın ayakkabılara olan ilgisi, kendini tasarıma adayan birçok isim gibi çocuklukta başlamış. "Teyzelerim bana çok ilham vermiştir. Onların ayakkabılarına bakar, yapılarını incelerdim. Ayakkabıların tekniğini incelerdim kendi kendime. Ayak ve bacağın estetiği de çok dikkatimi çekerdi," diye anlatıyor Baytar. Bu yorumu aklıma kadınlarla dolu bir evde büyüyen ve "İlham kaynağınız?" diye sorulduğunda kızkardeşlerini işaret eden Christian Louboutin'i getiriyor ister istemez. Tasarım aşkı Baytar'ı Güzel Sanatlar Lisesi'ne sürüklemiş. Oradan da Mimar Sinan Üniversitesi Mimarlık Fakültesi ve Endüstri Ürünleri'nde bulmuş kendini. Son senesinde iyiden iyiye ayakkabıya yoğunlaşmaya başlamış. Baytar, henüz öğrenciyken katıldığı ayakkabı tasarımı yarışmalarından dereceler alarak başladığı kariyerine, tekstil tasarımını da eklemiş bir süreliğine. Yarattığı Urbanese isimli giyim markasıyla uluslarlarası fuarlara katılmış. Ama aklı ayakkabılarda olduğu için altı yıllık bir Hotiç tecrübesinin ardından şu günlerde herkesin dilindeki Ahmet Baytar markasını kurmuş.
HER MODELDEN YALNIZCA BİR SERİ ÜRETİYOR
Dediğim gibi; Baytar'ın ayakkabılarının ünü ahşap, deri gibi doğal malzemelere neredeyse dikiş kullanmadan verdiği harika formlardan geliyor. Çok da az yapıştırıcı kullanıyor Baytar; ayakkabılarındaki kimyasal kullanımı yok denecek kadar az. Bir de her ayakkabının tasarım süreciyle, başından sonuna kadar ilgilenmesi, tasarımlarını biricik kılıyor. "Ayakkabı üretimi çok zor bir iş," diyor Baytar. "Yurtdışındaki ünlü isimler de üretim süreci boyunca başında durmazlar. Tasarım ekibi onlar için ilham araştırır, çizimler yapar, malzeme bulur, ökçeyi ayarlar; sonra da onay alırlarsa üretime geçilir. Yalnız bunun şöyle bir dezavantajı var; yapılan çizimler hiçbir zaman tam olarak çıkmaz ortaya. Çünkü üretici ayakkabıya kendi yorumunu katar mutlaka. Başında biri olmazsa malzemeye kendi bir şekil verebilir, istenenin dışına çıkabilir." Bu kaygılardan dolayı Merter'deki atölyelere gidip üretim boyunca ustaların başında duruyormuş Baytar. Drapeleri bire bir koyup ona göre yaptırıyormuş. Baytar'ın ayakkabılarının her modelinden bir seri buluyor. Ve her bir numaradan da sadece tek bir adet yapılıyor. Ustalar az sayıda üretim yapmaktan çok hoşnut olmasa da Baytar en iyi sonucu ancak böyle alabildiğini anlatıyor, "Özel tasarımlar, birebir ilgilenince ancak ortaya çıkıyor," diye de ekliyor. Zaten çok sayıda ayakkabı satmak gibi bir derdi de yok. "Çok ayakkabı satmak umrumda değil. Tek istediğim, kendi stilimde bir şeyler ortaya çıkarmak," diyor. Ahmet Baytar'ın ayakkabıları Camekan Sokak'taki Adem&Havva ile yine aynı sokakta yer alan ParisTexas'ta satılıyor.
FİLMDEKİ İKİLEM, AYAKKABILARA YANSIDI
Baytar'ın kanalları hep açık; sürekli takip halinde. İnsanlar, filmler, edebiyat... Bir de otomobilleri takip ediyor. "Çünkü," diyor, "Otmobil tasarımları, ürünleri çok etkiler. Bunu küçük ev aletlerinde de görebilirsiniz, ayakkabılarda da. Balenciaga ve Alexander McQueen'de bunu açıkça görebilirsiniz." Ama tabii otomobil dedik diye sert hatlı, McQueen'in tuhaf modelleri gibi robotik veya fütüristik ayakkabılar gelmesin aklınıza. Baytar için varsa yoksa rahatlık. Gözü çok yormayacak tasarımlar yapmayı seviyor. "Az, çoktur" felsefesini benimsemiş. Buna rağmen her ayakkabı modelinin bir hikâyesi olmasına dikkat ediyor. Kış sezonundaki hikâyesi ise yönetmen Lynch'in en iyi filmlerinden biri sayılan Mulholand Çıkmazı'ndan ve filmdeki kadınlardan alıyor konusunu: "Görsel doyuruculuğunun yanı sıra, efektleriyle de izleyiciyi bir akıntının içine çeken filmi çözmeye çalışırken, filmin beni çok etkileyen iki ana karakteri; Naomi Watts ve Laura Elena Harring daima yanımda taşıdığım ve film boyunca elimden bırakmadığım defterimdeki 2010 kış eskizlerime konu oldular. Filmde geçen olayların ikili bir dizgide ilerlemesi, koleksiyonu tasarlarken çizme, bot ve ayakkabı boylarında yaşadığım ikilemle aynı düzeyde rahatsızlık veriyordu. Bu ikilemden kurtulmak yerine bunu direkt yansıtacak tasarımlar beliriverdi," diye anlatıyor Baytar. Bir yanından baktığınızda ayakkabı, diğer yanından baktığınızda ayak bileği kapalı olan tasarımların nedeni, bu ikilem. Detaylarda da bu iki kadın karakterinin estetik davranışları etkili olmuş. İki karakterin buluşmasını ise yaka etkisi olarak vermiş bir modelinde.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.