Sağlık Bakanlığı'na kızmalı mıyız?
ÇOĞUL GEBELİK BÜYÜK RİSK
Çünkü Türkiye'de son derece kontrolsüz yapılan ve 'birinden biri tutar' ümidiyle yerleştirilen dört, hatta kimi zaman beş-altı embriyo hem anne adayının hem de bebeklerin hayatını tehlikeye atmaktan başka bir işe yaramıyor. Üstelik bir anne adayına karnındaki üç çocuğunun da öldüğü haberini vermek ve ona bu duyguyu yaşatmak çok korkunç olsa gerek... Zaten bu sağlıksız uygulamayla bebeklerden birinin bile yaşama şansı çok az. Bundan beş yıl önce, 27 Mart 2005'te Türkiye'nin önemli tüp bebek uzmanlarından Prof. Dr. Bülent Baysal ile yine bu ekte, tüp bebek ve hamilelik üzerine bir röportaj yapmıştım. O zaman böyle bir sınırlama yoktu ancak Baysal'ın şu söyledikleri beni çok düşündürmüştü... "Gebe kalma şansını artırmak için tüp bebek uygulamasında birden fazla yumurtaya sperm enjekte ediliyor. Ancak bütün dünyada bu, şiddetle eleştirilen ve tedavi başarısızlığı olarak kabul edilen bir şey. Örneğin Kuzey Avrupa ülkelerinde iki tane embriyo transferi sınırı vardır. Ancak çok özel koşullarda sayı artırılıyor. Türkiye'de ise genelde üç transfer yapılıyor. Ancak çok sıkı bir denetleme olmadığı için dört veya beşe çıkabiliyor. Bunların hepsi tuttuğu zaman da çoğul gebelikler ortaya çıkıyor. Bu sağlıksız bir durum çünkü hepsinin yaşama şansı çok az. Anne karnında bir ikisinin yaşamına son verdiğiniz zaman, içerde oluşacak kanamadan dolayı diğerlerini de kaybetme riskiniz var. Ama tüp bebeklerde çoğul gebelik oranı yüzde 40. İkizlerde erken doğum oranı da yüzde 80. Amerika'da 24 haftalık bir bebek yaşatılabilir ama Türkiye'de birkaç hastane dışında böyle bir şansınız yok." O tarihten bugüne gelişen ve değişen çok şey oldu... Örneğin şimdi Türkiye'de dünyaya gelen 24-25 haftalık bir bebeğin de yaşama şansı var. Ama çoğul gebeliklere bile bile 'lades' diyerek, çocuklarımızın hayatını tehlikeye atmak da hiç doğru olmasa gerek. Anne baba olmak tabii ki herkesin hakkı, ancak bu bize dünyaya sakat ve sağlıksız çocuklar getirme hakkını da vermiyor.