Son Güncelleme: Cuma 02.07.2010
Evlilik ve 'resmi temas'lar...
Rutin evliliklere heyecan katacak şey kavga veya olağanüstü hadiselerdir. Heyecan her zaman ve her bünyeye faydalı bir şey değil tabii, orası ayrı konu. Eren Talu, verdiği mülakatla geçmişine bir bomba atıp ilerlemiştir
DUVARA BARDAK DAYAMAK GİBİ...
Rutin evliliklere heyecan katacak şey ise ancak kavga, olağanüstü hadiseler ya da Eren Bey ve Defne Hanım'ın pozisyonlarında olduğu gibi terazi-lastikjimnastik hadiseleri olabilir. Heyecan her zaman ve her bünyeye faydalı bir şey değil tabii, orası ayrı konu, hatta rutin olan güzel olan da olabilir. Endonezya heyetinin ceylan derisi koltuklara kaykılıp uyumasının kötü bir şey olduğunu kim iddia edebilir ki? Öte yandan, heyecanlı konuşmaların sonunda bir ruh hastası nükleer başlıklı füzenin düğmesine de basabilir. Eren Bey verdiği mülakatla, geçmişine bir çeşit bomba atıp ilerlemiştir... Herkes lütfen samimi olsun, Türkiye'nin, hatta dünyanın neresinde sağlıklı bir aile yapısı var ki? Şu 'cemiyet hayatı' denen ve steril aşklar yaşıyormuş gibi görünen kimselerin yaşadığı hayatın yaldızları dedikodu köşelerinde azıcık kazındığında, mutat rezilliklere rastlamıyor musunuz? Köşelerinde bu tür meseleler konusunda akıl fikir veren yüksek medya alimlerinin sokak aralarındaki kafelerde suretlerine ne şekilde rastlanıldığı da zaman zaman fırlayıveriyor medya dedikodularında... İtiraf edelim; bu, kavga eden yan komşuların sesini daha iyi duyabilmek için duvara bardak dayamak gibi bir şey. Her gece dayak yiyen kadın bunu yaptığında, biliriz ki, başkalarının da başına kötü şeyler geldiği için derin bir 'oh' çekmektedir; yalnız olmadığının tescilidir bu... Evet, tekrar soruyorum, Türkiye'nin ya da dünyanın herhangi bir yerinde sağlıklı bir aile yapısı bulabilir misiniz?
BEN EVLİ BİR ADAMIM
Mesela 1997 kasımında Endonezya, tüm Güneydoğu Asya ekonomileri gibi derin bir ekonomik krize sürüklenmişti. Sağ olsun, George Soros, kedinin kuyruğuyla oynadığı gibi, bu ülke borsalarındaki fonlarıyla oynamış, zaten sıkışmış olan ekonomiyi gümbürdeterek patlatmıştı. Bu ekonomik krizler kâğıt üzerinde kalsa iyi de, Birleşmiş Milletler raporlarının arasına gizlenmiş verilere baktığınızda kanınız donuyordu. Endonezyalı aileler, pek çok çocuğu okullarından almış, hatta geri kalan çocuklarına bakabilmek için, bir ya da iki çocuklarını seks tacirlerine satmıştı... Ya efendim, 'resmi temas'lar çerçevesinde memleketimize gelen Endonezya heyeti tatlı tatlı uyuyor ama siz onları bir de Endonezyalılara sorun! Peki, pek muhterem köşe yazarlarımız günlerdir neyi konuşuyor? Bir eli yağda, bir eli balda, mis gibi yaşayan bir 'çekirdek aile'nin, o yağ-bal sürecinde de zaten tuhaf olan münasebetlerinin, ailenin 'bey'i iflas ettikten sonra dağılmasını mı? 'Kim, kiminle, nerede, ne yapıyor' oyunlarını mı? Bunların ifşa edilmesinin ne kadar ahlaklı ya da ahlaksız bir iş olduğunu mu? Affedersiniz ama o ahlaklarınız gazoz ağacı, Adana Asfaltı'nda yetişiyor! Bence en şık açıklama, telefonla ulaşılan 'yasak aşk'ın, "Ben evli bir adamım," laflarıydı. Sorumlu aile babası! Aşk-ı Memnu'da 'günahkâr'ların acı sonu, Canım Ailem'de müthiş final! Muhterem okurlar, konuyla alakası biraz uzak ama Güneydoğu Asya'da tam da muson yağmurları sezonu şimdi. Bizim memlekette de enteresan bir yaz yaşıyoruz. Sanki iklim değişikliği bize böyle bir yağmur kıyağı olarak yansıyacakmış gibi. Tropikal bir İstanbul'da Bengal kaplanları dolaşmaya başlasa, civar ormanlarda aile kursalar, yavrulasalar fena mı olur?