Çarşamba 18.09.2013 15:32

Merkel, üçüncü kez başbakanlık istiyor

Almanya'da, 22 Eylül'de yapılacak genel seçimlerde Başbakan Angela Merkel, üçüncü dönem başbakanlık koltuğunda oturmak için yarışıyor.

Ülkenin ilk kadın başbakanı olan Hristiyan Demokrat Birlik Partisi (CDU) Genel Başkanı Merkel, 2005 yılında yapılan erken genel seçimde CDU ve kardeş parti Hristiyan Sosyal Birlik Partisi'nin (CSU), Sosyal Demokrat Parti (SPD) ile yaptığı koalisyonla başbakanlık koltuğuna oturdu.
Küresel ekonomik krizin etkilerini gösterdiği 2009 yılında yapılan seçimlerde, hükümette yer alan iki büyük parti de oy kaybı yaşadı. Birlik
Partileri (CDU/CSU) sadece 1,4 oranında oy yitirerek yüzde 33,8 oy alırken, SPD yüzde 11,2 oranında oy kaybetti ve yüzde 23'lük oy oranıyla şimdiye kadarki genel seçimlerde en kötü sonucu aldı. Seçmenler, 2009 yılındaki seçimlerde koalisyonda bulunan partileri özellikle de SPD'yi cezalandırırken, muhalefet partilerinin oyları arttı.
Hür Demokrat Parti (FDP), yüzde 14,6 oranla genel seçimlerde en iyi oyu alırken, Yeşiller Partisi yüzde 10,7, Sol Parti de 11,9 gibi önemli oy
oranlarıyla Federal Meclis'e giren partiler oldu.
Avro krizi Merkel'i zorladı

Ekonomik krizin gölgesinde gerkçekleşen seçimin sonuçları ışığında Merkel, bu kez FDP ile ortaklık kurarak ikinci kez başbakanlık koltuğuna oturdu. Merkel'in ikinci döneminde küresel mali krizin etkileri sürerken, "avro krizi" baş gösterdi ve bazı AB ülkeleri iflasın eşiğine geldi.
CDU/CSU-FDP hükümeti son 4 yıllık dönemde ekonomi alanında küresel mali kriz ve avro krizi ile uğraşırken, dış politikada Afganistan, Arap Baharı, iç politikada da Stuttgart 21 tren garı projesi, erkek çocukların sünnet edilmesi, cumhurbaşkanlarının ve bakanların istifaları, FDP'nin anketlerde yüzde 5'in altında düşmesi, nükleer enerji, zorunlu askerlik, NSU cinayetleri gibi konularla mücadele etmek zorunda kaldı.
Koalisyon partileri, seçim öncesinde, küresel mali kriz konusunda piyasalar ile banka sisteminin düzenlenmesi ve izlenmesi konusunda uluslararası standartlar getirilmesini istedi.
Koalisyon sözleşmesinde ayrıca vergilerin düşürüleceği, diğer bazı vergilerde ve sosyal yardımda düzenleme yapılacağı, zorunlu askerlik süresinin 6 aya düşürüleceği, asgari ücrete karşı çıkılacağı, muayene ücretinin kaldırılmayacağı, nükleer santrallerin işletim süresinin uzatılacağı ve çocuk parasının artırılacağı gibi vaatlerinde bulunuldu.
Ancak seçimlerden önce zorunlu askerliğe dokunulmayacağı sözünü veren ve koalisyon sözleşmesinde askerlik süresinin 6 aya düşürülmesini hedefleyen CDU, Alman Ordusu'nda reform yapılması kapsamında FDP'ye boyun eğerek zorunlu askerliği kaldırdı. CDU muayene ücretinin kaldırılması konusunda da FDP'nin talebine uydu.
Merkel, seçimlerden önce güvenli nükleer santrallerinin kullanım ömürlerinin uzatılmasını isterken, Japonya'nın Fukuşima kentinde meydana gelen nükleer felaketten sonra nükleer santralleri 2022 yılına kadar kademli bir şekilde kapatma kararı aldı.
Hükümet yeni borç almaktan kaçınmak isterken mali krizin etkisiyle 2010 yılında 44 milyar avno yeni borç yaptı. İktidarda kalması durumunda 2016 yılından sonra yeni borç almak istemeyen Merkel hükümeti, böylelikle koalisyon sözleşmesine yer alan yeniden borçlanma yapılmayacağı yönündeki sözünü yerine getirmiş olacak.
Aile politikasında çocuk parası yükseltilmesi konusunda verilen söz yerine getirilirken özellikle CSU'nun istediği çocuklarını kreşe göndermeyen
aileye bakım parası uygulaması da yürürlüğe girdi.
Vaatlerin bir kısmını gerçekleştiren Merkel hükümetinin, özellikle kendilerini zorlayan avro krizini iyi yönettiği ifade ediliyor.

"Avro başarısız olursa Avrupa da başarısız olur"

Merkel'in halk arasındaki popülaritesinin düşmemesi ve başbakan kalmasını isteyen vatandaşların sayısı artıyor. Avrupa'daki ülkeler iflasa
giderken ve birçok AB ülkesinde ekonomik zorluklar yaşanmasına karşın Almanya'nın ekonominin nispeten iyi durumda olması vatandaşların Merkel'e güvenini artırıyor.
Avro krizinde borçlu olabilecek ülkeler için Avrupa İstikrar Mekanizması (ESM) adlı kurtarma şemsiyenin oluşmasında önemli rol oynayan Merkel,
"Avro başarısız olursa Avrupa da başarısız olur" ifadesiyle dikkati çıktı. Merkel, krizde bulunan ülkelere reformları yerine getirmeleri için baskının
artması ve bu konudaki katı duruşu özellikle Yunanistan'da tepki çekti.
Almanya tarihinin en başarılı hükümeti olduklarını savunan Merkel, istihdam politikasında işsizlerin sayısının 3 milyonun altında olduğuna ve krize rağmen ekonominin büyüdüğüne işaret ediyor.
Hükümeti eleştirenler ise Merkel'in diğer AB ülkelerinden tasarruf politikası uygulamasını istediği ancak Almanya'nın bütçede kesintiye gitmediği
belirtiliyor. Almanya'da bütçe harcamaların artmamasına hükümetin politikasının değil, faizlerin düşük olması ve istihdam piyasasındaki iyi durumdan dolayı sosyal kurumlara daha az para ödenmesinden kaynaklandığını ifade ediyor. Bütçenin, konjonktürün canlı olmasıyla iyileştirildiğini ancak borçların daha da arttığı yönünde yorumlar yapılıyor.
İzleme skandalı hükümete güveni sarstı

Alman hükümetini son dönemde zorlayan ana konular, Suriye'deki iç çatışma ile ABD Ulusal Güvenlik Ajansı'nın (NSA) Almanya'da dinleme faaliyetinde bulunması oldu.
Hükümet, muhalefet partileri gibi halkın büyük bölümünün isteği yönünde Almanya'nın Suriye'ye herhangi bir askeri müdahalede bulunmayacağını açıkladı.
ABD'deki izleme skandalında ise NSA'nın tüm elektronik postları kontrol etmesi ve telefonları dinlemesi, Merkel'in Obama'ya bunu konu etmesine
rağmen halkta şüpheler oluştu, hükümete olan güven biraz da olsa sarsıldı.
Merkel'in başarıyla atlattığı diğer konu ise 2010 yılında cumhurbaşkanları Horst Köhler ve 2012 yılında halefi Christian Wulff'un
istifaları oldu. Merkel'in desteğiyle seçilen iki cumhurbaşkanının görevlerinden ayrılmaları hükümette bir güven kaybına sebep olmadı.
Almanya'da 8'i Türk 10 kişinin öldürülmesiyle ilgili ortaya çıkan aşırı sağcı Nasyonalsosyalist Yerlatı (NSU) cinayetlerinin 2011 yılında açığa
çıkması da Alman devleti için ayrı bir sınav oldu. Merkel, cinayetlerin aydınlatılması için destek sözü verirken, Federal Meclis Araştırma Komisyonu da bir rapor hazırladı. Mağdur yakınlarının bazıları ile bazı komisyon üyeleri, Merkel'in bu konuya yeterince destek vermediğini savunuyor.
Kampanyada vaatlerden çok Merkel ön plana çıkıyor

Hristiyan Demokrat Birlik Partisi (CDU), bu yıl heyecansız geçen seçim kampanyasında vaatlerden çok Başbakan Merkel'i ön planda tutuyor.
Hristiyan Birlik Partileri'nin seçim programında, göçmenlerin topluma entegrasyonu ile ilgili olarak "'toplumun değerlerini paylaşan, çaba gösteren ve ülkeyi ileriye götüren herkesin hoş geldiği' ifadesi yer alıyor.
Entegrasyon konusunu merkezi bir konu olarak gördüğünü sürekli tekrarlayan Merkel, göçmenlerin ülkenin zenginleşmesine katkı sağladıklarını
ifade ediyor.
Türkiye'nin Avrupa için stratejik ve ekonomik önemi ile iki ülkede yaşayan insanlar arasında çeşitli ilişkiler bulunduğunu belirtilen CDU/CSU, seçim programında bundan dolayı AB ile Türkiye arasındaki ilişkilerin daha derinleşmesi, bu yakın ve özel işbirliğinin Avrupa ve Türkiye'deki insanlara hizmet ettiği kaydedildi.
Türkiye ile AB arasında güçlü işbirliğinin yanı sıra dış politika ve güvenlik alanlarında yakın ve stratejik işbirliği istenirken, AB'ye üyelik
şartlarını yerine getirmediği için Türkiye'nin tam üyeliğine karşı oldukları belirtildi.
Seçim vaatlerinde vergilerin artmasına karşı çıkan CDU/CSU, 40 yıl sigortalı çalışan, bunun yanı sıra özel tasarruf yapan kişilere 850 avro
emeklilik parası verilmesini istiyor.
Çocuk parasını artırmayı hedefleyen, asgari ücret konusunda işveren ve işçi temsilcilerinin anlaşmasını isteyen Birlik partileri, avro krizindeki
ülkelere yükümlülükleri yerine getirdikten sonra yardım edilmesini talep ediyor.
Hristiyan Birlik partilerinde otoyol ücreti konusunda da görüş ayrılığı yaşanırken, CSU yabancı sürücülere otoyol ücreti getirilmesini
savunuyor, CDU buna karşı çıkıyor.
FDP, Türkiye ile vizelerin kaldırılmasından yana

Hür Demokrat Parti'nin vaatlerinin en önemlileri arasında iki Almanya'nın birleşmesinden sonra getirilen Dayanışma Vergisi'nin 2017 yılına
kadar adım adım kaldırılması, bazı tüketici vergilerinin gözden geçirilmesini, batı ve doğu eyaletlerdeki emeklilik sistemlerinin artık birleştirilmesi, çocuk bakımında kalitenin artması, Avro Bölgesi'nde krizde bulunan ülkelerde yapısal reformlar yapılması gibi konular yer alıyor. FDP, asgari ücrete, kiraların artışının frenlenmesine dönük konut piyasasına devlet müdahalesine ve otoyolarda hız sınırlanmasına karşı çıkıyor.
Türkiye'nin AB üyeliği konusunda da Türkiye ile Almanya arasında uzun yıllardan beri derin ilişkilerin olduğu ve NATO'da müttefik olunduğuna işaret edilen parti programında, Türkiye ile AB arasında ucu açık müzakere sürecinin yapıldığı ve partinin Türkiye'nin AB perspektifini savunduğu ifade edildi. Programda, şartların oluşması halinde Türkiye ile vizelerin kaldırılmasından yana tavır alınıyor.
Anketler Merkel'i işaret ediyor

Yapılan son anketlerde seçimlerin, siyasetteki iki cephe arasında başa baş geçeceğini gösteriyor.
Anket sonuçlarına göre, Hristiyan Birlik Partileri'nin (CDU/CSU) yüzde 39- 40, Sosyal Demokrat Parti'nin (SPD) yüzde 25-26, Yeşiller'in yüzde 9-10, Sol Parti'nin yüzde 10 ve Hür Demokrat Parti'nin de (FDP) yüzde 5-6 oranında oy alabileceği tahmin ediliyor.
Tahminlere göre, muhafazakar-liberal cephenin de solda yer alan partilerin de aşağı yukarı aynı oy oranına sahip olduğu ifade ediliyor.
CDU/CSU, seçimler sonrasında Yeşiller Partisi, SPD de Sol Parti ile koalisyon kurmayacağını açıkladı. Son olarak FDP de SPD ve Yeşiller Partisi ile hükümete girmeyeceğini bildirdi.
Kararsız seçmenin yaklaşık yüzde 30 oranına olması, anketlerde yüzde 5'lik baraj altında bulunan ancak önemli oy oranına sahip olan ve avroya karşı çıkan Almanya için Alternatif (AfD) ve Korsanlar gibi partileri önemli kılıyor.
Bu açıklamalar çerçevesinde seçimlerden sonra ya muhafazakar-liberal cephe olan CDU/CSU ile FDP hükümeti veya büyük koalisyon olarak adlandırılan CDU/CSU-SPD arasında koalisyon kurulabileceği tahminleri yapılıyor. Anketler, halkın büyük çoğunluğunun CDU/CSU-SPD koalisyonudan yana olduğunu gösteriyor. AfD'nin Meclis'e girmesi durumunda CDU-FDP hükümeti pek mümkün görünmüyor. Her iki ihtimalde de Angela Merkel'in yeniden babşabakan olacağı tahmin ediliyor.
Zorunlu askerliği kaldırdı, nükleerden vazgeçti

Fizik alanında doktorası olan, eski Doğu Almanya'da yetişen 59 yaşındaki Merkel, iki Almanya'nın birleşmesinden sonra eski Başbakan Helmut Kohl hükümetinde 1990 yılında kadın, daha sonra da çevre bakanı olarak görev yaptı.
Partinin modernleşmesinde önemli rol oynayan Merkel, başbakanlık döneminde partinin temel prensipleri olan zorunlu askerliği kaldırdı ve nükleer enerjiden vazgeçti.
Avro krizi yönetimi ve bu süreçte işsizilerin sayısını düşürmesi dolayısıyla halk desteğini artıran Merkel, pazar günü seçimden zaferle çıkması
durumunda üçüncü kez başbakan seçilmiş olacak.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.