Cuma 05.06.2009 16:31
Son Güncelleme: Cuma 05.06.2009 17:05

Obama'nın konuşmasının tam metni- 2

Ayrıca, Amerikada'ki özgürlük, bir kişinin dinine ibadet etme özgürlüğünden ayrılamaz. Bu yüzden Amerika Birleşik Devletleri'nin her eyaletinde olmakla sınırlarımız dahilinde toplam 1200'den fazla cami vardır. Bu yüzden devletimiz kadın ve kızların başını örtme hakkını korumak, onları bu haktan mahrum etmek isteyenleri cezalandırmak için mahkemeye başvurmuştur. (Alkışlar)
Bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın: İslam Amerika'nın bir parçasıdır. Ve inanıyorum ki, Amerika ırk, din, hayat tarzı gibi konulara bakmadan kendi gerçeğine sadıktır ve hepimiz barış ve güvenlik içinde yaşamak; tahsil almak ve onurlu çalışmak; ailelerimizi, toplumumuzu ve Tanrımızı sevmek gibi ortak istekleri paylaşıyoruz. Bu tüm insanların ümididir.
Elbette biz ortak insanlığımızı farketmenin, görevimizin sadece başlangıcı olduğunu biliyoruz. Sözler tek başına insanların ihtiyacını karşılamağa yetmez. Bu ihtiyaçlar ancak önümüzdeki yıllarda cesur adımlar atarsak, zorlukları birlikte göğüslersek ve bunu başaramadığımız takdirde hepimizin zarar göreceğini anlarsak karşılanacaktır. Çünkü, yakın zamandaki tecrübelerden gördük ki, bir ülkede mali sistemin zayıflaması, her tarafta refahı etkiliyor. Bir yeni grip virüsü bir insanı etkilediğinde herkes risk altına giriyor. Bir devlet nükleer silah elde etmek isteyince tüm ülkeler için nükleer saldırı riski artıyor. Şiddet yanlısı aşırı uçlar dağların bir uzantısında faaliyet gösterdiklerinde okyanus ötesindeki insanlar tehlikede oluyor. Darfur'da, Bosna'da masum insanlar katledildiğinde bu hepimizin vicdanında bir kara leke oluyor. (Alkışlar) 21. yüzyılda bu dünyayı paylaşmanın anlamı işte budur. İnsan olarak birbirimize karşı sorumluluğumuz da budur.
Bu, taşınması zor bir sorumluluktur. Çünkü insanlık tarihi, çıkar uğrunda diğer ülke veya kabileleri ve evet dinleri de, kendilerine boyun eğdirmenin tarihi olmuştur. Oysa yeni çağda bu tür tavırlar, tavrı koyana zarar veriyor. Birbirimize o kadar bağımlıyız ki, devlet veya grubu başkasından üstün tutan herhangi bir dünya düzeninin başarısızlıkla sonuçlanması kaçınılmazdır. Bu yüzden geçmiş hakkında nasıl düşünürsek düşünelim, onun esiri olmamalıyız. Bizim problemlerimiz ortaklıkla çözümlenmeli ve gelişimimiz paylaşılmalıdır. (Alkışlar)
Bu, gerginlik kaynaklarını görmezden gelmemiz gerektiği anlamına gelmez. Aslında bunun tam tersini gösterir. Bu gerginlikleri cesaretle göğüslemeliyiz. Burada, izin verin, sonuçta birlikte göğüslememiz gerektiğine inandığım bazı çok özel meseleler hakkında elimden geldiği kadar açık ve net konuşayım.
Karşı çıkmamız gereken ilk mesele, her şekliyle şiddet yanlısı aşırıcılıktır. Ben Ankara'da, Amerika'nın İslamla savaşmadığını ve asla savaşmayacağını açıkça ifade ettim. (Alkışlar). Bununla birlikte güvenliğimiz için ciddi tehlike oluşturan, şiddete başvuran aşırı uçlara amansızca karşı duracağız. Çünkü tüm müminlerin reddettiği şeyi biz de reddediyoruz: o da masum erkek, kadın ve çocukların öldürülmesidir. Ve Amerikan halkını korumak Başkan olarak benim birinci vazifemdir.
Afganistan'daki durum gösteriyor ki, Amerika'nın hedefleri, ve birlikte çalışma ihtiyacı özdeştir. Yedi yıldan uzun bir süre önce, Amerika Birleşik Devletleri El Kaide ile Taliban'ı, büyük uluslararası destek ile takibe başladı. Biz oraya kendi seçimimiz sonucu değil, mecbur kaldığımız için gittik. 11 Eylülle ilgili bazı sorular ve hatta gerekçeler ortaya atıldığının farkındayım. Fakat, El Kaide'nin o gün yaklaşık 3.000 kişiyi öldürdüğü konusunu netleştirelim. Olayda Amerika'dan ve başka uluslardan, kimseye ziyanı dokunmamış masum erkek, kadın ve çocuklar hayatını kaybetti. El Kaide bu insanları insafsızca katletmeyi seçti, saldırının sorumluluğunu üstlendi ve kitle ölümlerini gerçekleştirmeğe kararlı olduğunu tekrar tekrar beyan etmektedir. Onlar birçok ülke ile işbirliği yapıyor ve ulaşabilecekleri alanı genişletmeğe çalışıyor. Bunlar tartışma konusu olan görüşler değil, yüzleşilmesi gereken gerçeklerdir.
Şu iyi bilinmelidir ki, biz askerlerimizi Afganistan'da tutmak istemiyoruz. Orada askeri üs bulundurmak da istemiyoruz. Genç kadın ve erkeklerimizi kaybetmek Amerika'ya ıstırap veriyor. Bu anlaşmazlığın devam etmesi bahalıya mal oluyor ve politik sorunlara neden oluyor. Afganistan ve Pakistan'da mümkün olduğu kadar çok Amerikalıyı öldürmeğe kararlı olan şiddet yanlısı aşırı uçların bulunmadığından emin olsak her bir askerimizi memnuniyetle geri getirirdik. Fakat hal böyle değildir.
İşte bunun içindir ki biz, 46 ülkenin yer aldığı bir koalizyona katılıyoruz. Bunun maliyetinin yüksek olması, Amerika'nın bu davaya bağlılığını zayıflatmayacaktır. Gerçekten de buu aşırı uçlara hiçbirimiz göz yumamayız. Onlar birçok ülkede adam öldürdü. Onlar farklı dinlerden insanları, hepsinden daha fazla Müslümanı öldürdü. Onların davranışları insanoğlunun hakları, ulusların gelişimi ve İslamla bağdaşmıyor. Mukaddes Kuran "masum bir insanı öldüren, tüm insanlığı öldürmüş sayılır, bir insanı kurtaran, tüm insanlığı kurtarmış sayılır" der. (Alkışlar) Bir milyardan fazla insanın iman ettiği bu güzel din, birkaçının kısır nefretinden çok daha büyüktür. İslam, şiddet yanlısı aşırıcılıkla mücadelede problemin bir parçası değildir, barışın gerçekleştirilmesinin önemli bir parçasıdır.
Şimdi artık biliyoruz ki, Afganistan ve Pakistan'daki problemleri sadece askeri güçle çözümlemek mümkün değildir. Bu nedenle, Pakistan'la ortak olarak, okul ve hastane, yol ve ticaret yapımı için önümüzdeki beş yıl boyunca, yılda 1,5 milyar dolar yatırım yapmayı ve evlerini kaybedenlere yardım yapmayı planlıyoruz. Aynı nedenlerle Afganların ekonomilerini geliştirmeleri ve insanlara gerekli hizmetleri sağlamalarına yardım için 2,8 milyar dolardan fazla para temin ediyoruz.
İzin verirseniz Irak konusuna da değineceğim. Afganistan'ın aksine, Irak savaşı hem benim ülkemde hem de dünyada derin fikir ayrılıklarına neden olan, zorunluluk sonucu başlatılmayan bir savaştı. Saddam Hüseyin'in diktatörlüğünden kurtulmanın, sonunda Irak halkı için daha iyi olacağına inanmama rağmen, Iraktaki olayların, Amerika'ya, problemlerimizi çözümlemek için diplomasiden faydalanmamamız ve uluslararası konsensüs kurmamız gerektiğini hatırlattığına inanıyorum. Aslında bizim büyük devlet başkanlarımızdan biri olan Thomas Jefferson'ın bu konudaki sözlerini hatırlamak yerinde olur. O şöyle demişti, "Umarım bilgeliğimiz gücümüzle orantılı olarak büyüyecek ve bize, gücümüzü ne kadar az kullanırsak o kadar büyüyeceğini öğretecek."
METNİN DEVAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ...

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.