Babasının doğmuş olduğu beldeyi Alaçatı'ya taşıdı!
Alaçatı'nın Alaçatı olmasına büyük katkı sağlayan Veryeri, "Yıllardır İzmir'de iş yapmıyorum. İnşaat İzmir'de zor sektör. Narlıdere'de, Mandalin Evleri yapmıştık. Alaçatı'da iyi müşteri potansiyeli yakaladık ama artık İzmir'i düşünmeye başladım" dedi
Hanya'nın bir köyünde yaşıyormuş bizimkiler. 1923'te Türkiye'ye geliyorlar. Dedemin İnsanları filmindeki hikayenin aynısı. O kadar örtüşüyor ki. Babaannem varlıklı insanmış. Kaçarken bütün altınlarını eteğinin kıvrım yerine dikerek gelmiş. Babam 7 yaşında annesini, elini tutuşunu hatırlıyordu. Dedemi öldürüyorlarmış, Rum arkadaşı, "Moris o bizim komşumuz. Türk ama çok iyi insan" diyor, öyle bırakıyor. Dedem ilk mübadelede gelemiyor. Onu tutuyorlar Hanya'da. İlk mübadelede, babaannem 5 çocuğu ve birkaç akrabası ile geliyor. Aslında babamlar 8 kardeşmiş ama 3'ü yolda ölüyor. Dedem, bir süre sonra geliyor. Akrabaların bir kısmı Edremit Ayvalık, bir kısmı İzmir'e yerleşiyor. Bizimkiler, İzmir'e gelen taraf. 1923'te hayat tekrar başlıyor. Eşrefpaşa tarafına taşınıyorlar. Babam ve amcam, ağırlıkla orman ürünleri, marangozluk işlerine başlıyor.
"EŞYALAR AYNEN DURUYOR"
Evlendikten sonra annemi alıp Girit'e gidiyor. Oturduğu, yaşadığı mahalleyi, evi buluyor. Rumlar korkuyor gelip evimizi elimizden mi alacak diye. "Karıma yaşadığım, büyüdüğüm evi göstereceğim başka niyetim yok" deyince, rahatlıyorlar. Girişteki konsol, annesinin dikiş makinesi olduğu gibi duruyor.
Ana işimiz hep kerestecilikti ama inşaat işimiz, 78'den beri vardı, genelde yine Çeşme ağırlıklıydı. İnşaata, senede 5 tane yapalım diyerek başladık. 91'de biraz daha profesyonelleştik. 24 villalık ilk siteye girdik. 2002'de Alaçatı'ya geçtik. Bir gün evdeyim, fırladım, Yeşim, "Nereye gidiyorsun" dedi. "Alaçatı'da taş ev yapmaya gidiyorum" dedim. Alaçatı'ya gittim ve gittiğim ilk gün yer buldum. Olacakmış. Alaçatı'da o zamanlar hiçbir şey yoktu. Geçmişte de babam Çeşme'den çok ekmek yemiş.
Babamı 53 yılında Çeşme plaj evlerine çağırıyorlar marangozluk işi için. Şantiye evleri diye bilenen evler. 4 yıl, yaz kış orada yaşıyorlar. Oradaki 500 evin tamamının ahşap işlerini babam yapıyor. Ben de Alaçatı'da böyle bir rüzgar yakalayınca, "Acaba bizim yiyeceğimiz ekmek hep Çeşme'den miymiş" diye düşündüm. İçecek suyumuz varmış Çeşme'den.
Tabii çok iyi para kazanıyor. Bakıyor çok kereste kullanılıyor, 57'den sonra marangozluğu orman ürünlerine çeviriyor. Keresteciliğe başlıyor. Sonra fabrikalar kuruyorlar. Babamın yaptığı işler de bizim Alaçatı'daki yolumuzu açtı. Alaçatı'nın yüzde 70'i, Çeşme'nin yüzde 80'i babamın yanında çalışmış. Babamın yanında çalışan 20'li yaşlardakiler, şimdi 80'li yaşlarda. Ben Mehmet Veryeri'nin oğluyum dediğim zaman akan sular durur. Babam, "Al sana bir lira yerine 10 lira" demiş. Meslek edindirmiş, kimini marangoz, kimini demirci yapmış. "Babanın sayesinde traktör aldım" diyorlar, hala bunlar konuşuluyor. Alaçatılılar da bize her konuda yardımcı oluyor.
Tabii ki. Babamın yaşadığı yerlerin neredeyse bire birini yapıyoruz.
Girit'e benim dışımda herkes gitti. Biraz yoğunluktan gidemedim ama bu yıl Yeşim'le gitmeyi planlıyoruz. Ağabeyim, çocuklar, amca oğulları, herkes ellerinde fotoğraf makineleriyle şövelerden taş işçiliğine kadar her yerin tek tek resmini çekti. Onları aynen uygulamaya çalışıyoruz. Eski Rum evlerini modernize ediyoruz. Başarılı olduğumuzu da düşünüyorum. Meydanı, çeşmesi, evleri ile küçük bir Rum köyü oluşturuyoruz her projemizde. Anıtlar Kurulu'ndan çok benzetiyorsunuz diye uyarı geldi. Farklılaştırın diyorlar. Eski Rum mimarisine benzer evler oluşturuyoruz. İçi yazın serin, kışın ılık. 51-52 santim duvarları var. Bizim müşterimiz, benim evim olsun kafamı sokayım diyen müşteri değil. Alaçatı'da iş yapmak zor. Taş işçiliği zor, ne istediğini bilen müşteri var. Ona hizmet etmek zor ama bir o kadar da kolay. Ne istediğini bilen bizi rahatlatıyor. Sınırı çiziyor, bitiyor. Biz onları yaptığımız sürece herkes memnun.
'BABASI TAŞ EVLERİ MAALESEF GÖREMEDİ'
Hiç görmedi. Görse herhalde büyük zevk alırdı.
Olmuştur tabii. Alaçatı'da ev yapacağım dememin ardından 33 eve başladım. Herkes eleştirdi. Ama ilk 33'ünü sattık. Cemal Özgörkey, Ender Yorgancılar aldı. İyi isimlere sattık. İstanbul'dan da ilk müşterilerimizden biri Demet Akbağ idi. 2002'de maceramız başladı. Mahalle yaratarak ilerledik.
İzmirliler daha çok Ilıcacı. O yüzden biz İstanbullulara satıyoruz. İzmirliler Alaçatı'ya çok müdahil olmuyor. İstanbullular hiç gitmiyor Ilıca'ya. Böyle kendilerini ayırmışlar.
Alaçatı'da otel yaptık bir tane, sahibine teslim ettik. Alaçatı'da 250 otel var. Çok büyük oteller geliyor Alaçatı'ya. 4-5 iyi otel geliyor. Biz, butik otel düşünüyoruz. Yerlerimiz var ama zaman gösterecek. Gelişmeleri biraz daha görmek lazım. Sonra yaparız herhalde.
YEŞİM VERYERİ AİLENİN İYİLİK MELEĞİ
Yeşim Veryeri, kalbini, neredeyse çocukken Alpan Veryeri'ye kaptırdı. Öyle ki arkadaşlarının sevgilileri ile katıldığı lise mezuniyet gecesinde, onun yanında kayınvalidesi, kayınpederi ve Alpan Veryeri vardı. Mutlu evliliklerinden doğan kızlarından Gizem, kendi yuvasını kurup Adana'ya uçtu. Didem, ailesinin yanında kalıp, babasına inşaat işlerinde omuz vermeyi seçti. Kalbi de yüzü gibi güzel olan Yeşim Veryeri ise, çocuklarını büyüttükten sonra kendisini hayır işlerine adadı.
Değil mi? Lise birde iken çıkmaya başladık. Alpan üniversitedeydi. Son sınıfta sözlendik. Şimdi çocuğumun lise sonda nişanlandığını düşünemem. Mezuniyet balomda kayınvalidem, kayınpederim, Alpan vardı.
Evet çok özlüyoruz. Torunumuzu daha fazla özlüyoruz. Hafta sonu gelecekler, Alpan ona bile dayanamıyor. Her gün hadi sabah gidip akşam dönelim diyor. Her an kaçabilir.
İnsanlara yardım etmek, mutluluk ve huzur veriyor. "Bir Dilek Tut Derneği"nde çalıştım. KAMED'de, Yağmur Çocuklar Projesinde çalıştım. Şimdi de Koruncuk Vakfı'nda çalışıyorum.
"OĞLUM OLSAYDI KERESTECİLİĞİ BIRAKMAZDIM"
Biz, 2004'e kadar ciddi ithalat yapıyorduk. Türkiye'nin ilk 3'ünden biriydik. Valör, vade, üstümüzdeki risk fazla oldu. 2004'te keresteciliği bırakıyorum dediğim gün üstümüzde öyle bir risk vardı ki, bugün bile küçük dili yutturur. O yüzden gerek yok dedim. Bırakmamın net sebeplerinden biri de, oğlumun olmaması. Olsaydı işe devam ederdim. Kızıma kerestecilik yaptıramam. Senetti, çekti uğraşamaz. Ağabeyimde de bende de erkek çocuk yok. Küçük kızım mimar. O bu işi götürür eminim. Alaçatı'da güzel rüzgar yakaladık. Projeyi çiziyorum, tamamı satılıyor.
Çeşme'de 16 ev yapıyoruz. 8'i büyük residans Çeşme Marina'nın tam karşısında. Keyifli bir proje.
Yıllardır İzmir'de iş yapmıyorum. İnşaat İzmir'de zor sektör. Narlıdere'de, 2006'da Mandalin Evleri yapmıştık. Ama artık İzmir'i düşünmeye başladım. Hükümetin ciddi desteği gelecek İzmir'e. İstanbul- İzmir otoyolu önemli. Havalimanı burnumuzun dibinde. İstanbul artık bitti. İzmir, patlama yaşayacak. İzmirlinin biraz kabuğunu kırması lazım. İzmirlinin biraz birbirine sahip çıkması lazım.
EN SON HABERLER
- 1 Bodrum yeni yılda Paris’le yarışacak
- 2 Avşar Emaye ihracatı ile yıldızlaştı
- 3 İkbal Thermal Hotel & SPA dünya üçüncüsü
- 4 Artuk Aviation ihracata başlıyor
- 5 Atom Karınca’nın hedefi büyük
- 6 Avrupa’nın ilk ve tek yanmaz bandını ürettiler
- 7 Ödüllerini Bakan Varank’tan aldılar
- 8 Oruçoğlu Yağ Afyon’un gururu
- 9 Türkiye’nin ilk yeşil OSB’si olacak
- 10 Termal otellere örnek oluyor