AYŞE KİLİMCİ: Konuşmak gibisi var mı?
SALAMO'NUN KARISI
Yol üstündeki evden Salamon efendinin karısı geldi, elinde defi, şıngır mıngır, "Hoşgeldiniz, safalar getirdiniz" demeye. Onlar fi tarihinde, Musa Peygamber, Kızıldeniz'i asasıyla yardığı zaman, denizin içinden def çala çala çıkmışlar... Kocası bizim ahbap, Ökkeş abime mal verir, düğme, orlon, tığ, maraka, çıtçıt... İki camlı dolabımız var, eni dar, ama, içi geniş, bizim evler gibi. O dolapları yükler sırtıma, gönül hoşluğu oldu muydu, bi şeycik ağır gelmez insana, yani bana da...
BOYOZ VE SALEP
Sabah, Salamon efendi kolunda camekanlı sepetiyle boyoz satar, biz salebe çıkarız. Öğlen az soluklanırlar, kolay değil, sonra ver elini gene sokaklar... Katlanır tahta metresi koynunda, kumaşları omuzlarında gezer bağırır Salamon efendi: "Baaasmaaci, eyi kumaş, parça kumaş, yünlü, ipekli e haydii..." Biz çanımızı çalıp geçeriz mahalle aralarından, "Sertçi geldi, gidiyor..." Bi de karadutçu Arap Memet var, komşumuz. Yazın karadut suyu satar, el arabasında, kışın şambali. Kimse su dökemez onun eline, öyle ustadır. Berber Mustafa'yla arası iyidir. Erkek berberi ama, örgü de örer, takdir ederim adamı. Dili tam dönmez hiçbirinin Türükçeye. Mısta abi Giritli, karadutçu çok uzak bi ülkeden. Salamon "Dedelerim buralı" der ya, kulağasma. Benim soy sop hepten karanlık. En son Vartolu bi aile geldi, elde yok; sırtta, başta yok, dil yok, umut yok, garipler, benim evim kadar evleri yok. Küçücük bi fırın vardı, sokağı dönerken, yemek atardı fırına Laz Dursun, şekerli halka, tatsız tuzsuz gevrek pişirirdi, edemedi, topu attı. O fırına sığındılar. Fırının içine döşek serip küçüklerini yatırdılar, tezgahla vitrinin arasına sedir koydular, geceleri de kendileri yattılar.
ASİL DİL, CİLVELİ DİL
Kimsenin dili esaslı değil, mahalleden geçen gevrekçininki en asil dil... Dursun efendininki cilveli bir dil, Ökkeş abim mektepli Türkçe, berber Mustafa'nın anadili Elenika, yabancı dili Türükçe. Karadutçu yalel söyler, ama, çat pat konuşur, anlaşır canım, o kadar da değil artık. Vartolular hepten ahraz, bilmez kimse ne söyler bu insancıklar? Çala çala bir havaya döndük valla. Sen niyete bak... "Ehlen sehlen ya Mustfa", diye sorar karadutçu, "Eeeyi, be Memet amca, nassın, ee iyisin" der o da ona. Salamon efendi, "Yeldik yediyoruz, şen olasın Halep şehri" der, iki lafının başında... "Basmacı Salamon boş yitmesin" "Rabbime bin şükür olsun" der Ökkeş abim, dilimin kantarı düzgün neysemkine. "Azillerdeniz be yav biz. Atalarım Selanik'ten benim, ya senin atalarınız nerden usta?" Vartolu komşuların da dili çözüldü tez zamanda. En son onlar konuştu, en geveze onlar oldu. "Maşşala maşşala, ne güzel alırız veririz, şükür ola. Para tunne, mektep tunne, iki göz bi ev tunne, yatarız fırında. Ne gam? Söktük dili, konuşmak gibisi var mı?"
EN SON HABERLER
- 1 Bodrum yeni yılda Paris’le yarışacak
- 2 Avşar Emaye ihracatı ile yıldızlaştı
- 3 İkbal Thermal Hotel & SPA dünya üçüncüsü
- 4 Artuk Aviation ihracata başlıyor
- 5 Atom Karınca’nın hedefi büyük
- 6 Avrupa’nın ilk ve tek yanmaz bandını ürettiler
- 7 Ödüllerini Bakan Varank’tan aldılar
- 8 Oruçoğlu Yağ Afyon’un gururu
- 9 Türkiye’nin ilk yeşil OSB’si olacak
- 10 Termal otellere örnek oluyor